Taner AKÇAM
Dün Taksim’de, Lice’deki ölüm olaylarını protesto için sokağa çıkılmış olması değil bu çıkanların bileşkesi daha önemli idi. O kalabalığın içinde vaktiyle Kürt meselesinde son derece milliyetçi tutum takınan ulusalcısı, CHP’lisi vb. önemli bir çevre de vardı. İnanılması çok zor olan bu sosyal bileşimi iki önemli faktör sağladı. Kürtlerin silaha hayır demesi ve Gezi olayları... Yoksa Lice benzeri olaylar Kürt bölgesinde 30 yıldır vaka-i adiyeden idi.
Barış ve Gezi, bize bu ülkedeki sorunların ana ortak paydasını görmemizi sağladı. Kendi vatandaşlarına, hoyratça ve vahşice saldırmayı siyasal bir kültür hâline getirmiş bir iktidarın varlığı.
Türkler ve Kürtler belki ilk defa bu ülkenin sorunlarını ortak bir noktadan okumaya başlayacaklar ve başlıyorlar. Sıradan vatandaşı adam yerine koymayan, çadırını yakan, protestocuyu sırtından vuran bir devlet Barış ve Gezi sayesinde çırılçıplak ortaya çıktı.
Gezi ile birlikte içine girdiğimiz süreç, son on beş yılın ikinci büyük sivil direniş dalgasıdır. Yaşanan büyük bir enerji patlamasıdır. Eğer bu enerji patlamasına bir başlangıç tarihi koymamı isterseniz buHrant Dink cinayetidir, derim. Daha önce de benzeri çok cinayetler işlendi bu topraklarda. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı sadece bir kaç isim... Ama bu cinayetler, birkaç yıl içinde anma törenleri sadece aile mensuplarınca yapılan unutulmuş hatıralar kategorisine girdiler. Ve kamu önünden kaybolup gittiler.
Hrant’ın cenaze töreni ile birlikte ülke, hiç alışkın olmadığı sivil bir direniş tarzıyla karşılaştı. Özellikle ailenin duruşu ile de her yıl, giderek artan sayıda insan Hrant’ın şahsında, bir bireyin, bir vatandaşın hakkını ve adaletini aramaya başladı. Hrant, “Ben Ermeni’yim, herkes ile eşit bir vatandaş olmak istiyorum” dediği için öldürülmüştü. İkinci sivil direniş dalgasının en önemli özelliği budur. Bir vatandaşın etnik ve dinî kimlik farklı gözetmeden hak, özgürlük ve adalet arayışı... Gezi’de, çok daha büyük bir kesim aynı şeyi tekrar etmeye başladı: “Ben bir Türk’üm, kimsenin kulu-kölesi değil, vatandaşım; karar süreçlerine katılmak istiyorum.” Şimdi Barış sayesinde Lice’nin de aynı şeyi söylediğini fark ediyoruz; “Ben bir Kürd’üm; barış ve vatandaşlık hakları istiyorum”. Hrant, Gezi ve Lice aynı şeyi istiyorlar: “Vatandaşını insan yerine koyan bir devlet; astığı astık, kestiği kestik, hesap vermez yönetici despotizmine hayır!”
Sürekli tekrar edeceğim, AKP son 15 yılın birinci büyük sivil direniş hareketinin önderidir ve bu ülkedeki sivil-asker bürokratik otoriter geleneğe büyük darbe vurmuştur. Ama AKP, ikinci sivil direnişi ve onun taleplerini anlamakta zorlanıyor. Onu, kendisinin sivil-asker bürokrasiye karşı verdiği mücadelenin kodları ile okuyor. Ama böyle okumaya devam ederse sadece kendisi ciddi erozyona uğramayacak, Türkiye’yi de büyük zora sokacaktır.
AKP’yi de yaratan birinci büyük sivil direnişin ana gövdesi İslami muhafazakâr çevreleridir. Bu çevreler, şu andaki hâliyle bu AKP’yi sırtlarında taşımakta zorlanacaklardır. AKP ile İslami muhafazakâr gövde arasındaki ittifak çatlar. İslami muhafazakâr çevreler, AKP’yi demokrasi için desteklediler. Onlarca yıldır bu ülkede astığı astık, kestiği kestik halka hesap verme kültüründen uzak sivil-asker bürokratik zorbalığa son vermesi için AKP’yi işbaşına getirdiler. AKP’yi, sivil-asker bürokratların bu halka reva gördüklerini, şimdi seçilmiş olanlar tekrar etsin diye desteklemediler.
İslami muhafazakâr kesim ağır hareket eder, ağır tepki verir. Onlar, laik kesim kadar “aceleci” değildir. Tevekkül sahibidir. Ama bu kesimlerdeki demokrasi özleminin kökleri laik kesimden daha güçlüdür. Laik kesimin eklenmesi gereken çok ciddi bir dezavantajı vardır. Bu kesim, sol diye bilinen birçok fraksiyonu da dâhil, İttihatçı bir ana gövdenin ürünüdür ve kuvvetli anti-demokratik ögelere sahiptir.
AKP bunu biliyor ve buna oynuyor. Ama bu tutmaz. Çünkü şu anda kökleri ağırlıklı laik kesim içinden yeşermekte olan bu yeni dalga, birey hak ve özgürlükleri arayışı etrafında şekilleniyor. Eğer bu hareketi ille bir şey ile kıyaslayacaksanız, Amerika’daki 60’lı yıllardaki sivil haklar hareketi ile kıyaslayın. Türkiye’de, Hrant ile birlikte, yeni bir vatandaşlık bilinci etrafında, hiçbirimizin alışık olmadığı yeni bir hareket mayalandı. Lice ile Gezi’yi, Kürt ile Türk’ü birleştiren Hrant cinayetinin yaktığı meşaledir.
Aslında, tıpkı ABD’de Johnson gibi, Türkiye’de de bu sivil hareketin patlamasının ön koşullarını askerî vesayet rejimini gerileterek AKP yarattı ve hazırladı. Bundan dolayı, yeni harekete saldıracağına kendisine övgü payı çıkartsa daha iyi yapardı. Fakat AKP bunun yerine, ikinci sivil direnişi, 28 Şubat’ın laik kesimlerine veya klasik solculara benzeterek alt edeceğini zannediyor. Yani, kendisinin önünü açtığı bu sivil dalganın kodlarını okumaktan çok aciz. Ve bu nedenle galiba Erdoğan’ın sonu da Johnson gibi olacak...
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci2014 sonrası ülkenin tüm ayarları bozuldu 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolMHP umut olabilir mi? 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMahkeme kararından bir parti ve bir iktidar çıkabilir 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKülliye ve mirasta eşit paylaşım… 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKABD’nin “özeleştiri” yapacağı günlerden korkalım 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKurultay kararı öncesi CHP… 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİOtoriterlik ve Medya 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020
28.01.2020
21.01.2020