Taner AKÇAM
Türkiye tarihi, çok kuvvetli iki ana damarın varlığı üzerinden okunup anlaşılabilir. Laik kesim veİslami-muhafazakâr çevre. Bu iki ana damar, 19. yüzyıl başıyla şekillenen Osmanlı modernleşmesinin ürünüdür. Kökünde ise yönetici çevrelerin, devletin kurtarılması için zorunlu medeniyet tercihi konusunda anlaşamamaları yatar. Bir kesim, İslam medeniyetinin içinden, onun değer ve kurumları esas alınarak soruna çözüm bulunabileceğini savunurken, diğer kesim Batı-Hristiyan dünyasının kurumlarının örnek alınmasını tek seçenek olarak görüyordu.
Batı’dan alınacak nedir ve nereye kadar alınmalıdır konusunda kıyamet kadar tartışma vardır. Başlangıçta, Nasrettin Hoca’nın karpuzu misali, “buna değmiş buna değmemiş”, denerek Batı medeniyeti kurumları seçmeci bir tarzda aktarılırken, daha sonra Kemalist hareket ile birlikte, sadece bazı kurumlarla sınırlı olmayan, hayatın tüm alanlarını kapsayan radikal aktarmacılığa gidildi. Devletin karşılaştığı sorunlara İslam medeniyeti içinde kalınarak çözüm aranabileceğini savunanlar azınlıkta kaldılar ve bu kesimlerin Müslüman halk ile bağları daha güçlü oldu.
Türk siyasi hayatı bu iki blok etrafında şekillendi. Türkiye, 2000’li yıllara kadar esas olarak laik damarın temsilcileri İttihatçılar ve onun devamı Kemalist kadrolar tarafından yönetildi. İslami kesim siyaset sahnesine ancak 1970’lerde Erbakan hareketi ile çıkabildi.
Gerçi laik ve İslami damar arasında çok kuvvetli bir kültürel çatışma ve buna denk düşen bir siyasi bölünme sözkonusu idi ama bu karşıt ve çatışmacı görünüşlerine rağmen taraflar ciddi bir benzerliğe de sahiptiler. Her iki damar da ortak bir soruya cevap arıyordu. Osmanlı-Türk toplumunun herkesi bağlayacak kültürel kimliği ne olmalıdır?
Eğer cevabını aradığınız soru, dâhil olunacak ortak kültürel kimlik ne olacaktır sorusu ise bu arayışın birey hak ve özgürlükleri ve demokrasi konusunda duyarlı olmayacağını bilmeniz gerekir. Hatta, kolektif kimlik sorunlarıyla uğraşanlar, birey hak ve özgürlükler gibi işleri bir sorun telakki ederler. Bu nedenle, Osmanlı’dan beri, laik-Batıcı ve İslami kültürel kimlik sorunları etrafında kavga edenlerin birey hak ve özgürlüklerini sorun gören bir siyasi kültüre sahip olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Birey hakları ve demokrasi gibi hususlara esas vurguyu yapanlar Osmanlı’nın Hristiyan vatandaşları idiler. Bu toprakların Hristiyanları, sözünü ettiğimiz laik ve İslami-muhafazakâr iki ana damarın ortak koalisyonu tarafından imha edildiler. Tüm bir Cumhuriyet tarihi boyunca, Müslüman kesim içinden çıkmış bu iki ana damar, laik kesimin tahakkümü altında birbirleriyle kavga etti durdular. Ama siyaset kültürü açısından birbirlerine çok benziyorlardı. Esas olarak otoriter, merkeziyetçi ve anti-demokrat idiler.
AKP, İslami-muhafazakâr gövde içinde çok ciddi bir dönüşümü başardı. İlk defa kolektif kültürel kimlik sorunlarının ötesine geçerek, İslami gövdeyi, birey hak ve özgürlükleri ve demokrasi ile tanıştırdı. Birinci sivilleşme dalgasını başarma sırrı burada yatıyor.
Şimdi aynı süreç laik kesim içinde başladı; birey hak ve özgürlüklerini merkezine alan yeni bir sivilleşme dalgası yaşanıyor. Birinci ve ikinci sivilleşme dalgalarının ana dinamiği birey hak ve özgürlüklerine saygı duyan demokratik rejim arayışıdır. Bu anlamda AKP’nin gerçekleştirdiği birinci sivilleşme dalgasını, ikinci dalganın ön habercisi olarak telakki etmek gerekir. Bu iki dalga, birbirine tezat iki ayrı siyasi tercihe denk düşmez; aksine birbirini tamamlayan, aynı sürecin iki ayrı evresine denk düşerler. Yani Türkiye, imha ettiği Hristiyanlarının savunduğu değerleri ancak 2000’li yılların başında yeniden yakalamayı başardı.
Burada cevabı verilmesi gereken ilginç soru şudur: AKP, sivil-askerî bürokrasinin tahakkümünü geriletmesine rağmen, niye zihniyet dünyası itibarıyla, onlara çok benzer bir siyasi kültüre mahkûm olmanın ötesine geçemedi? Bu da bir başka yazı konusu olsun.
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci2014 sonrası ülkenin tüm ayarları bozuldu 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolMHP umut olabilir mi? 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMahkeme kararından bir parti ve bir iktidar çıkabilir 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKülliye ve mirasta eşit paylaşım… 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKABD’nin “özeleştiri” yapacağı günlerden korkalım 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKurultay kararı öncesi CHP… 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİOtoriterlik ve Medya 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020
28.01.2020
21.01.2020