Taner AKÇAM
“Aşağıdaki yazı, T24’ün bana hakaretler dolu cevabından önce yazıldı. T24’ün tartışmayı kişiselleştirmek istemesini anlıyorum. İyi bir kaçış kapısıdır. Şahsımla ilgili aktardıkları bilgiler doğru değildir ama şimdilik uğraşmaya değmez bile… Söylediklerine cevabım, bana cevaplarından önce yazdıklarımdır. T24’ün, Zeynel Lüle ve Fikret Bila’nın 1915 hakikatini inkar eden ve Hrant Dink’in öldürülmesine yol açan fikirlerini yayınlaması ve bunu bir marifetmiş gibi savunması onlar için bir utanç vesilesi olarak kalacaktır. Konu kapanmamıştır.”
T24, Zeynel Lüle ve Fikret Bila’ya ait iki yazı yayımladı. Her iki yazıda da, tarihi hakikatleri inkarı esas alan resmi devlet politikaları tekrar ediliyordu. Zeynel Lüle yazısında, 1915’in soykırım sayılamayacağını söylüyor, bunu da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Perinçek hakkında verdiği karara dayandırıyordu. Oysa AİHM, 1915 soykırım değildir, diye bir karar almamıştı ve bu iddia sadece Doğu Perinçek ekibinin yaydığı bir yalandan ibaretti.
Fikret Bila yazısında, “1915 soykırımdır demek, Türklere karşı nefret suçu işlemektir” diyor ve ayrıca, insanların Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’den çok duymaya alıştığı “kimse Türk milletine soykırımcı diyemez” cümlesini tekrar ediyordu.
Yazılar 1915’e ilişkin son derece ciddi bilgi kirliliği de yayıyordu ama özellikle Bila’nın yazısında ileri sürdüğü, “1915’e soykırım diyenler, Türklere karşı nefret suçu işliyorlar”, cümlesi çok önemliydi ve benim gibi birçok insana Hrant Dink Cinayetini hatırlattı.
Dink cinayetine giden yol Fikret Bila’nın yazısında dile getirdiği türden cümlelerle döşenmişti ve Hrant aleyhine, Türklere karşı nefret suçu işlediği gerekçesiyle soruşturmalar açılmış, kampanyalar yürütülmüş ve mahkemelerde süründürülmüştü.
Fikret Bila’nın bu yazısı aslında, Türkiye’deki herhangi bir medya organında çıkabilirdi; benzeri yazılar çıkıyor da zaten. Galiba beni, bizleri asıl düşündüren bu yazının, kendisine farklı bir misyon biçtiğini iddia eden T24’de çıkmış olması.
Bu husus bize Hrant Dink konusunu yeniden düşünmemiz gerektiğini hatırlatıyor.
Hrant Dink’in 2007’de bir suikaste kurban gitmesi, Türk siyasi tarihinde bir depremdir ve çok önemli bir dönüm noktasına denk düşer.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, 2007 yılına kadar, “1915’te adını ne koyarsanız koyun, bir millet sürülerek ve katledilerek imha edildi”, diyen insanlar büyük kovuşturmalara tabi tutuluyorlardı. Başta Hrant olmak üzere, bu insanlar aleyhine büyük kampanyalar düzenleniyor, ölümle tehdit ediliyorlardı. Bu insanlar aleyhine açılmış onlarca dava vardı.
O yıllarda, toplumu tarihle yüzleşmeye ve hakikatleri kabul etmeye davet etmek bir suç telakki ediliyordu.
Cinayetle birlikte 1915 konusundaki hava esas olarak değişti. Ergenekon davalarının bu hava değişiminde kısmi bir rolü oldu. Artık, 1915 konusunda gerçekleri söyleyenlere yönelik kampanyalar ve davalar dönemi kapanmıştı.
Toplumu tarihi ile yüzleşmeye çağıranlar bir nevi psikolojik üstünlüğü ele geçirmişlerdi. Saldırgan olanlar ise savunmada idiler.
Hrant’ın ölüdürülmesinin yarattığı büyük infialin bir de yan ürünü oldu. Hrant’ın birçok “sahte dostu” piyasaya çıktı veya en azından ortalıkta bu tür çok sayıda insanın olduğu iddiaları dillendirilmeye başladı.
Ana iddia şu idi; Hrant Dink üzerine konuşmak kamuoyunda prim yapar hale geldi ve bu sahte dostlar, Hrant’ı bilerek istismar ediyorlardı. Üstelik bu insanların ne Hrant’ın ideallerinden doğru dürüst haberleri vardı ne de 1915’de nelerin yaşandığını ve bunların bugün için anlamını ciddi ciddi düşünüyorlardı.
Açıkçası ben Hrant’ın “sahte” ve “hakiki” dostları ayırımı yapılmasını doğru bulmadım ve hala da bulmam. Sadece haddim olmadığı için değil, insanların Hrant’ın ve ideallerinin/düşüncelerinin üzerine konuşma nedenlerinin arkasında yatan (gizli) saikleri bulma iddiasının, düşüncesinin kendisini bile son derece tehlikeli bulurum.
Rakel Dink 2015 yılında, Ermenilerin zorla Müslümanlaştırılması konulu konferansta, bu konuya da uyarlanabilecek önemli bir şey söylemişti. 1915 soykırımı sırasında, Ermenilerin hayatlarını kurtaran birçok Müslüman’ın aslına bu kurtarmayı insani ve vicdani nedenlerle yapmadıkları, ciddi çıkar beklentisi ile hareket ettikleri ileri sürülüyordu. Rakel, “hangi nedenle yapmış olurlarsa olsunlar, hayat kurtarmışlar”, demişti. Yapılacak olan bu insanlara teşekkür etmekti.
Hangi arka plan saikleri ile olursa olsun, insanların Hrant’ın yaptıkları ve fikirleri üzerine konuşmaları, öldürülmesinin nedenleri ve tüm bunların Türkiye’nin bugünü ve yarını açısından anlamı üzerine düşünmeleri önemlidir. Daha da önemlisi, bu konuşma ve düşünmesinin kendisinin kurumsallaştırılmasıdır.
Kurumsallaşma, ülkedeki demokrasi ve insan hakları mücadelesi açısından çok önemlidir ve zaten, Hrant Dink ailesinin Agos ve Vakıf üzerinden yaptığı da budur.
Zeynel Lüle’nin, Veli Küçük ile birlikte “Talat Paşa Komitesi” adıyla Hrant’a karşı kampanyalar yürüten Doğu Perinçek’i T24 sayfalarında savunması; Fikret Bila’nın, “Ermeni soykırımı olmuştur demek Türklere yönelik nefret suçu işlemektir” cümlesinin T24’de boy göstermesi bu nedenle son derece önemli.
Bu yazıların vehameti kadar, bunların yer aldığı platform da önemli. Çünkü T24, Hrant Dink’in fikirlerinin takipçisi olduğu iddiasındaki platformlardan bir tanesi idi. Yıllardır 1915, tarihle yüzleşme ve Türk-Ermeni diyaloğu konularında onlarca yazı T24 üzerinden okuyucularla buluşmuştu.
Beni, bizleri düşündüren, bir izah yapmaya iten asıl husus bu. Nasıl olur da, Hrant’ı hiçbir zaman yalnız bırakmayan dostlarının da yazarı oldukları bir yayın organında, Hrant’ın ölümüne yol açan yolun taşlarını döşeyen insanları aklayan ve onların fikirlerini tekrar eden yazılara yer verilebilirdi?
Galiba basit izah şu: anlaşılan, T24 önemli bir tercih değişikliği yaşıyor, bir nevi kabuk değiştirme gibi... Ve bu kabuk değiştirmenin Ermeni sorunu etrafında yaşanıyor olması hiç de tesadüfi değil. Çünkü bilindiği gibi, milli meselelerimiz içinde “en hassas olanı” Ermeni meselesi.
Son aylarda T24’e Hürriyet ve Milliyet gazetesinden birçok yazar geçti. Zaten, sözünü ettiğim bilgi kirliliği dolu yazıları yazanlar da bu transferle gelenler.
Öyle görülüyor ki, yukarıda bahsettiğim 2007 Hrant’ın ölümü ile değişen havanın artık iyice sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Ve tüm diğer sorunlarda olduğu gibi, Ermeni sorununda da yeniden 1990-2000’li yıllara, Hrant’ın ölümü öncesi döneme döndük gibi.
Anlaşılan T24 de bu havaya uyarak, Hrant’ın ölümünün yarattığı büyük şok ve sarsılmanın etkisinden kurtulmak istiyor. Bir nevi “fabrika ayarlarına” dönme arzusu…
Ermeni meselesinin, yeni havaya uyumda güverteden atılacak ilk fazlalıklardan birisi olması çok şaşırtıcı değil. T24, Ermeni meselesinde kendisine oluşturmak istediği yeni bir yer var. Bu yeri, konunun tarafı olmaktan vazgeçmek ve inkarcılara prim vererek ve sayfasını açarak “konunun iki tarafı var, biz iki tarafa da eşit uzaklıktayız” olarak tanımlamak mümkün.
“Sahte Dostlar” meselesini aklıma getiren bu nokta…
Çünkü bana göre Hrant bir mihenk taşıdır. Onun ölümüne yol açan kampanyaları örgütleyenlerin yalanlarını yayabilirsiniz. Onun öldürülmesine giden yolu döşeyen fikirleri kapaktan haber yapabilirsiniz. Ama bu durumda Hrant’ın arkadaşları değil, karşısındaki insanlardan olduğunuz kesindir.
Türkiye’de uzun zamandır, baskı rejiminin yoğunlaşarak artması ile paralel ciddi bir siyasi, entelektüel ve ahlaki çöküş yaşıyor. Bu hava T24’ü de sarmış görülüyor.
Eğer T24, Zeynel Lüle ve Fikret Bila yazılarını sitesinden kaldırmaz ve 30-40 yıldır Ermeni soykırımı etrafında örülmüş yalan duvarına karşı mücadele eden ve belli mevziler kazanan insanlardan özür dilemezse, kendisine seçtiği yeni yeri bilinçle seçmiş demektir. Bize düşen kendilerine bol Fikret Bila’lı yazılar dilemektir.
Galiba bir çok dostumun “Hrant Dink’in sahte dostları” meselesinde bana anlatmak istedikleri böyle bir şeydi…
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANDavalar, mahkemeler ve siyasi dizayn 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet, nasıl “devletimiz” olur? 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci2014 sonrası ülkenin tüm ayarları bozuldu 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolMHP umut olabilir mi? 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMahkeme kararından bir parti ve bir iktidar çıkabilir 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKülliye ve mirasta eşit paylaşım… 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKABD’nin “özeleştiri” yapacağı günlerden korkalım 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKurultay kararı öncesi CHP… 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİOtoriterlik ve Medya 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020
28.01.2020
21.01.2020