Abdurrahman Dilipak
Bir işi “Bismillah” diye başlayıp sürdürmek istiyorsanız önce Şeytan’ın şerrinden Allah’a sığınmanız gerekiyor. Bunun bir sonrası arınmanız gerekiyor. Yani söyleyeceğiniz söz ve yapacağınız işin İlahi rızaya aykırı olmaması gerek. Bunun içinde başlangıç, süreç ve netice itibarı ile düşünce ve yol haritanızın Allah’ın rızasına uygun olup olmadığına bakmanız gerekiyor. Çünkü “Kem alat ile kemalat olmaz”. Ve siz kendi nefsinizdeki kiri-pası temizlemeden başkasına temizliği öğütleyemeyeceğiniz gibi, kirli ellerle temizlik yapamazsınız.
Bu anlamda siyasetin bir fıkhı olmalı. Bu toprağın bir tarihi var. Bu halkın bir geleneği var. Bunu da görmemiz gerek. Toplumun ortak hafızasından ve tecrübeler birikiminden ders almamız gerek. Yoksa yol alamayız. Kırar-dökeriz! Altı ay bir güz gider, bir arpa boyu bile yol alamayız. Yaptıklarımızı da yıkarız. “Ben yaptım oldu” olmaz. “Beni bana bırakma, beni nefsimle baş başa bırakma, nefsimin kibrinden, heva ve heveslerinden sana sığınırım Rabbim” diye dua eden ilim ve hikmet sahiplerinin öğütlerinden ders almamız gerek.
Kimse kimseye kendi zannını dayatmasın, liderini, örgütünü, şeyhini bu anlamda mutlaklaştırmasın. Biz sözü dinleyelim doğrusuna tabi olalım, yanlışına karşı çıkalım. Söyleyen kim olursa olsun! Kimsenin kalbinden geçenleri bilmiyoruz. Kişilerin arkasında birileri var mı, elbette ona da dikkat edelim. O iş ve söz, kimin işine yarıyor, ona da dikkate alalım. Bazen bir gafil, bir hainden daha tehlikeli olabilir. Müminin feraset sahibi olması gerekir. Güzel söz ve hikmetle insanlara hakkı anlatması adil olması, “el emin” olması gerekir. Kiralık kafalar, sosyal medyanın silik yüzlü kiralık trolleri ile “Milli Gladio” mantığı ile karşısındaki herkesi tehdit eden ve aşağılayan bir anlayışla bir yere varamayız! Havayı kokluyorum da, bazı gerçekler Ankara’dan göründüğü, medyada göründüğü gibi değil. Gerçeğin farkına varıldığında ise çok geç olabilir, İmamoğlu örneğinde olduğu gibi!
Bugün “yeni bir siyasi fraksiyon yeni bir bölünme vesilesi olarak kimseye yarar sağlamaz” diyorsak, dışlanan kişilerin siyaset yapma zemininin nasıl oluşturulması gerektiği konusuna da bir cevap bulmamız gerekir. Ademe mahkum etmek ve ya da susturmak, yeni bir “Takriri sükûn” fermanından başka bir şey olmaz. Yeni oluşumların size karşı var olmasının önüne geçmek istiyorsanız, onlara karşı sopa göstermek değil, onları tercih edecek olan tercih gerekçelerini ortadan kaldırıp, size yönelmelerini sağlayacak bir siyaset değişikliği ve genişliğine, yeni bir söylem eyleme ihtiyaç vardır. Yoksa İmamoğlu örneğinde olduğu gibi, Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmaktan da öte, bugünkü süreç muhaliflerinizi ve muarızlarınız güçlendirmekten başka bir işe yaramaz. Bu kafa ile onların değirmenine kendi sırtınızda su taşırsınız. Benden söylemesi..
Siyaset maslahat vesilesidir. Sorun çıkarma değil, sorun çözme sanatıdır. Maslahat, yani “sulh etme” derken, ferden ferde her insanın önce aklı ile vicdanını barıştıralım ki, o insanlar birbirleri ile barışabilsinler. İnsan insanla barışınca, insan insanın kurdu olmaktan uzaklaşıp, erdem üzerinde ittifak sağlayınca, farklılıklarına rağmen barış içinde bir arada yaşama iradesi ile tabiatla barışabilsinler, fıtratları, yaratılış gayeleri ile yüzleşebilsinler..
Keşke siyaset, hayatımızda bu kadar belirleyici olmasa. Siyaset her şeye müdahil oluyor. Toplumun kozmik odası aileye, ferdin kozmik dünyası, akıl ve kalbine bile müdahale etmeye çalışıyor.
Hani siyaset mal, can, namus, akıl-inanç ve nesil emniyeti ile sınırlı bir alanda kalacaktı. Devletin, yasaların varlık meşruiyeti adalet, barış ve hürriyet üzere bina edilecekti. Makasid-i siyaset bunların ötesine geçip her alana müdahale etmeye başlayınca bugünkü sorunlar yaşanmaya başlıyor. Diyanette devlet erkinin elinde, eğitim de, sağlık da. Aile de, gençlik de. Devlet “her şey” oluyor. Devletin “Her şey” olması devletsizlik kadar büyük tehlike. Devleti ele geçirmek isteyenler arasındaki savaş, devleti ele geçirenlerin sapkınlıkları devletin kanseri haline dönüşüyor. Devlet “sulh”u sağlayacakken “kavga-savaş” vesilesine dönüşüyor. Bir defa bu yola saptınız mı, bunun sonu gelmez. Bölündükçe bölünürsünüz.
Siyaset sabır ister, halka karşı merhametli olmayı gerektirir. Bilgi, hikmet, tecrübe gerektirir. İstişare ve şura gerektirir. Kendi içlerinde kavgalı olanlar, başkaları ile farklılıklarına rağmen barış içinde bir arada yaşama konusunda bir iddia sahibi olamazlar.
Halkın nabzını iyi tutmak gerek. Karar vericilerin efradına cami, ağyarına mani bir şekilde hareket etmesi gerek. Uygulayıcıların, yani bürokratların hem işlerini düzgün ve zamanında yapıp yapmadıkları, işlerinde ehil olup olmadıkları, halka karşı adil davranıp davranmadıkları rüşvet ve yolsuzluk yapıp yapmadıklarının yakından takibi gerekir.
Siyasilerin cam evde oturmaları, halka hesap verebilirlikleri çok önemli. “Mülkün sahibi” değiller. “Yetim malını korumak için atanan kayyım” gibidirler. Yetim hakkını gözetmeyenlerin namazı, orucu, haccı, zekâtı, kurbanı duası kabul edilmez. Siyaset vekâlet müessesesidir.
Siyaset gönül kazanmak insan kazanmak sanatıdır, insan kovmak, kavga vasıtası değil.
Kitap, “bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin” der. Bu işin cahillerine makam verecek ya da seçecek olursanız, o yolun sonu felah olmaz. Çünkü Allah, cahil, zalim, fasık, kâfir, münafık, mülhid ve müfsitlere yardım etmeyeceği gibi “onların işlerini sarp dağlara sardıracaktır”.
Sırtını Allah’a dayamak, yüzünü Allah’a dönmek yerine, sırtını başkalarına dayayıp, yüzlerini başkalarına dönenlerin vay haline. Şeytan’ın işbirlikçilerinin taşeronluğuna soyunan siyasilerden daha zavallı kim olabilir ki! Onlardan icazet alıp, onlara hesap verenlerin, onların tetikçiliğini ve sözcülüğünü yapanların, onlara destek olanların vay haline!
O zaman, sadece “karanlığa küfretmeyi bırakıp, kalkıp bir mum yakalım” ve bilelim ki, “Karanlık aydınlığın yokluğudur”: Ve cael haggu ve zehagal batıl.. Hak geldi, batıl zail oldu.. Ve zaten batıl yok olmaya mahkumdur..
Müslümanların siyasetinde aslolan, “Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi” olma iradesi ile işi ehline vermek, istikamet ve eylem üzere olmaktan geçer, adil şahid olmaktan geçer.
Selam ve dua ile.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları



































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
3.08.2025
26.08.2024
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024