Ahmet ALTAN
Bu ülkenin her yanına Malraux’nun o muhteşem sözünü asmalı.
“Bir hayat hiçbir şeydir ama hiçbir şey bir hayat değildir.”
Tarihin kayıtlarına 11 mayıs günüyle ilgili, “Silopi’de iki polis vuruldu” diye yazılacak.
Polisevi’nin kapısında nöbet tutan iki polis tarandı.
Biri o gece diğeri ertesi gün öldü.
Binlerce insanın öldüğü bir savaşta iki kurban daha.
“Bir hayat nedir ki...
Savaş bu, insanlar ölür.”
Böyle diyebilirsiniz, gerçekçi bir soğukkanlılıkla omuzlarınızı silkebilirsiniz.
Gerçekçi bir yaklaşım olur bu.
Bunun, otuz yıl süren bir savaşta hastalanmış bir toplumun hastalanmış fertlerinin “gerçekçiliği” olduğunu söylemek de gerçekçi bir yaklaşımdır.
Hastalandı bu toplum.
Ben, otuz asker öldüğünde gülen adam da gördüm, on PKK’lı öldüğünde gülen adam da gördüm.
Savaşı bir maç gibi görüyorlardı sanki, her ölüm karşı kaleye atılan bir “goldü” onlar için, o korkunç gülüşler “gol” çığlıklarıydı.
“Savaş bu, insanlar hastalanır.”
Savaş sürer...
İnsanlar hastalanır...
Gençler ölür.
Bir o yandan ölür, bir bu yandan ölür.
Bir o tarafın seyircileri güler, bir bu tarafın seyircileri.
İnsan “insan olduğunu” unuttu mu, savaş maç olur, ölüler gol olur.
Hastalananlar için “bir hayat hiçbir şeydir” çünkü.
Binlerce “hiçbir şeyi” toprağa verirsin.
Ve, her zaman gülen birileri çıkar, ölümlere sevinen birileri çıkar, karşı taraf bir kişiyi daha kaybetti diye içi sevinçle dolan birileri çıkar.
Gerçekçi yorumlar duyarsın, “savaş bu, insanlar ölür”.
Buz gibi bir gerçekçilik kaplar her yanı.
O gerçekçiliğin, hastalanmış bir ruhun tezahürü olduğunu bile fark etmezsin artık.
Bir asker, bir polis, bir gerilla öldüğünde, ölenin bir insan olduğunu unutur toplum, bazı ölümler için üzülür, bazı ölümler için sevinir.
Üzülmesi de sevinmesi kadar hastalıklıdır aslında, “bir insan öldü” diye değil, “bizim taraftan biri öldü” diye üzülür çünkü; biri ölmüş gibi değil gol yemiş gibi üzülür, sadece düşmanını değil desteklediğini de artık “bir insan” gibi göremediği için üzülür.
Savaş bu, insanlar hastalanır.
Toplum hastalanır.
Hayatlar “hiçbir şey” olur.
Ama “hiçbir şey” hayat olmaz.
Malraux, savaşı gördüğü için, insanların hastalandığını gördüğü için söyledi o sözü.
Tarihin kayıtlarına iki polis vuruldu diye geçecek.
O polislerin bir hayatı, bir hikâyesi vardı.
Yirmi beş yaşındaydı biri, daha bir buçuk aylık polisti, üniversiteyi bitirmiş ama kendi mesleğini yapabileceği bir iş bulamadığından polis olmuş, Silopi’ye gönderilmişti.
Yarın evlenecekti.
Düğün davetiyelerini bastırmıştı.
Evlilik iznine çıkmadan bir gece önce vuruldu.
Damatlığını daha önceden almıştı herhalde, prova yapmıştır, sevinmiştir, heyecanlanmıştır.
Şimdi onu toprağa bırakacaklar.
Geçenlerde Dersim’de öldürülen gerillaların da böyle hikâyeleri vardı eminim.
Ne oldu bu çocuklar öldü de?
Daha da ölecekler, ne olacak onlar ölünce?
Bitmiş bir savaşta öldürüyorsunuz insanları, bu ölümler bu gerçeği değiştirmeyecek, hastalanmış birilerini sevindirip, hastalanmış birilerini üzecek sadece.
“Savaş bu” denecek buz gibi bir gerçekçilikle, “savaş bu, insanlar ölür”.
“Bir hayat hiçbir şeydir” çünkü.
Karşılıklı öldürüyor, karşılıklı seviniyor, karşılıklı üzülüyorsunuz, her gün birbirinize daha çok benziyor, her gün biraz daha hastalanıyorsunuz.
Tabutların içindeki insanlara değil, tabutların üstündeki bayraklara bakıyorsunuz.
“Savaş bu,” diyorsunuz, “bir hayat hiçbir şeydir”.
“Ama hiçbir şey bir hayat değildir” diyor Malraux.
Bir kere hastalandı mı insan “insanlığını unutur” ve insanlığını unuttu mu, “hiçbir şeyle” hayat arasındaki farkı göremez artık, ölümlere sevinerek ruhunu çürütür gider.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları


































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018