Akın ÖZÇER
Almanya’da Bundestag seçimlerine bir ay kala cevabı aranan soru bu. Çünkü Der Spiegel’in son yayımladığı SPON-Wahltrend anketinde oyları yüzde 37,8 oranında görünen Hristiyan Demokratların (CDU/ CSU) olağanüstü bir gelişme yaşanmazsa 24 Eylül’de sandıktan yine ilk sırada çıkacağı ama bu defa da salt çoğunluğa sahip olamayacağı anlaşılıyor.
CDU/ CSU 22 Eylül 2013’te yapılan bir önceki seçimlerde yüzde 41,5 oranında oy almasına karşın salt çoğunluğu (316) az farkla kaçırmış ve yüzde 25,7 oyla 193 sandalye kazanmış olan Sosyal Demokrat Parti (SDP) ile bugünkü “büyük koalisyon” hükümetini kurmuştu. SDP, Der Spiegel’in söz konusu anketine göre, son dönemde 1,7 puan kazanarak yüzde 24,1 oyla 2013’deki seviyesine yaklaşmış görünüyor. Ama CDU/CSU ile arasında 14 puana yakın fark var ve koalisyonun küçük ortağı, dolayısıyla hükümetin dört yıllık icraatının ortak sorumlusu olarak durumu lehine çevirecek çok koza da sahip değil.
Schulz Merkel’i alt edebilir mi?
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) eski, SDP’nin yeni Başkanı Martin Schulz’un, yaz aylarında Merkel’in tatilde olduğu üç hafta boyunca sürdürdüğü seçim gezileriyle partisinin Mart’ta Kuzey Ren-Vestfalya, Mayıs’ta Schleswig-Holstein bölgesel seçimlerinde uğradığı bozgunun yaralarını sarabildiğini söylemek mümkün değil. SDP Başkanı, 21 Ağustos’ta Bremen’den ekibinin “Schulz Live Tour” adını verdiği 50 kenti kapsayan yeni bir kampanya dönemini başlattı. Bu dönemin Angela Merkel’in ve politikalarının eleştirilmesi üzerine kurgulandığı anlaşılıyor. Nitekim Le Monde’un bu konuda yayımladığı 22 Ağustos tarihli ve Thomas Wieder imzalı haber analiz “Martin Schulz anketlerde uçuşa geçmek için Angela Merkel’e saldırıyor” (Martin Schulz attaque Angela Merkel pour décoller dans les sondages) başlığını taşıyor.
Haber analizde özetle, Merkel’in seçim propagandasını hükümetin dört yıllık icraatı üzerinden yürüttüğü, ağırlıklı olarak partisinin “iyi bir yaşam sürülen” mevcut Almanya’nın mimarı ve güvencesi olduğu temasını işlediği, Schulz’ un ise partisinin hükümet ortağı olması nedeniyle bu tabloyu haliyle “karartamadığı” dile getiriliyor. SDP Başkanı’nın örneğin “Almanya’nın iyi yaşanan bir ülke olduğu ama bu gerçeğin bütün Almanlar için geçerliliği bulunmadığı” ya da “SDP hükümette olduğunda Almanya’nın iyiye gittiği ama SDP’li bir Şansölye ile daha da iyi olacağı” gibi “Merkel iyi ama biz daha iyiyiz” mesajı vermek zorunda kaldığının altı çiziliyor.
Le Monde’un analizinde, Schulz ’un koşulların yol açtığı kaypak tutumunun SDP seçmeninde kafa karışıklığına yol açtığı, bu nedenle aralarından 24 Eylül’de Angela Merkel’e oy verecek seçmenin bile çıktığı belirtiliyor. Sosyal demokrat seçmeninin genel kanaati Schulz ’un 24 Eylül’de şansının bulunmadığı yönünde. Anketlere yansıyan oy oranının 11 milyon seçmene tekabül ettiği dikkate alındığında, SDP’nin geçen yazımda belirttiğim gibi, çifte uyruklu vatandaşlarımızın oylarına hiç ihtiyaç duymadığı söylenebilir mi? Ama bunun için eski, hatta Schröder döneminin politikalarına geri dönmesi şart ki artık çok geç.
Aslında Schröder ’in şu sıralarda Schulz’ un işini başka bir nedenle bir hayli zorlaştırdığını da belirtmekte yarar var. Eski Şansölye, Rusya’nın Kırım’ı ilhakı nedeniyle AB’nin boykot ettiği Rus petrol şirketi Rosneft’te danışmanlık yapıyor. Yılda 5-6 toplantı için 300 bin avro ücret alacağı konuşuluyor. Bu durum, SDP’nin yoksul kesim ya da orta gelirlilerin partisi olduğu iddiasını çürütüyor. Bu hususa değinen İsviçre’nin Fransızca yayın yapan gazetelerinden Le Temps, SDP için en büyük tehlikenin seçmeninin 24 Eylül’de çekimser kalması/ sandığa gitmemesi olduğunun altını çiziyor. (https://www.letemps.ch/monde/2017/08/20/allemagne-laborieuse-campagne-spd-martin-schulz)
SDP ile tamam mı, devam mı?
Schulz’ un seçmenini tatmin etmese de izlemeye çalıştığı “ama biz daha iyiyiz” politikası bağlamında Merkel’e yönelik eleştirileri sandıktan birinci parti çıkacağına kesin gözüyle bakılan Hristiyan Demokratları önümüzdeki dönemde yeni bir koalisyon ortağı aramaya sevk eder mi bugünden bir şey söylemek mümkün değil kuşkusuz. Ama Le Temps’a göre, bugün Alman seçmenin çoğunluğu 24 Eylül seçimlerinin Angela Merkel’in ortağının kim olacağının belirlenmesi açısından önem taşıdığına inanıyor.
Merkel ise seçmenlerine seçimleri henüz kazanmadıklarını söylüyor. Bu ihtiyatlı yaklaşım bir bakıma Schröder ’in eski sözcüsü Béla Anda’nın anketlerin büyük oranda yanlış çıktığı 2005’i hatırlatmasıyla örtüşüyor. 18 Eylül 2005 seçimlerinde anketler Merkel’in Schröder’e 18 puan fark atacağını ilan etmiş ama iki siyasetçinin partileri arasındaki fark sandıktan sadece 450 bin oy ve yüzde 0,7 puan olarak çıkmıştı.
Sonuç her türlü sürprize açık olmakla birlikte bugünkü görüntünün CDU/CSU’nun bir kez daha sandıktan çıkacağı yönünde olduğunu kabul etmek gerekir. Der Spiegel’e göre, Merkel için tek tehlike 24 Eylül’e kadar seçmen tutumlarını köklü olarak etkileyebilecek yeni bir tartışma konusunun ortaya çıkması. Ama Merkel şu anda Schulz önünde yüzde 33’e karşı 59’luk seçmen tercihine sahip olarak son derece şanslı görünüyor.
Alman seçmenin kanaati doğrultusunda, CDU/CSU’nun yeni partneri kim olur sorusuna dönersek, SDP’nin oy ve milletvekili sayısı bakımından olası diğer iki ortağın çok önünde olduğu görülüyor. Bunlardan biri Liberal Demokrat Parti FDP (Freie Demokratische Partei). 1948’te kurulmuş ve Almanya’daki çeşitli koalisyon hükümetlerinde küçük ortak olarak bulunmuş olan FDP bir önceki seçimlerde yüzde 5 barajının altında kalarak Bundestag ’ta temsil olunmamıştı. FDP anketlerde bu defa yüzde 8 dolaylarında. Ortak olarak tercih edilebilir belki ama çıkaracağı milletvekillerinin sayısı, 2013’e oranla 4 puan gerilemiş, dolayısıyla daha az sandalye elde etmesi beklenmekte olan Hristiyan Demokratların eksiğini tamamlamayabilir.
Aynı şey ikinci muhtemel koalisyon ortağı 90 İttifakı/Yeşiller (Bündnis 90 / Die Grünen) için de söz konusu aslında. FDP’ye oranla çok daha yeni bir parti olan Yeşiller anketlere göre aşağı yukarı bir önceki seçimlerdeki oy oranına sahip görünüyor. Bu parti 2013’te yüzde 8,44 oy oranıyla 63 milletvekili çıkarmıştı. Bu sayı CDU/CSU’nun olası eksiğini tamamlayamaya yeter mi? Merkel, Yeşiller’i iyi kötü dört yıl hükümet ortaklığı yapmış SDP’ye tercih eder mi?
Bu soruları bugünden yanıtlayabilmek mümkün değil. Ama şimdilik görünen o ki hükümet ortaklarının 24 Eylül’den sonra da yola birlikte devam etme olasılığı ön plana çıkıyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
28.09.2025
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025