Ali BAYRAMOĞLU
Demokrasiden tedrici uzaklaşma, popülist kurumlaşma, adı konan ve konmayan krizlerle iç içe yaşam ve bunların ideolojik gömleği olan beka söylemi, ülkeye hakim kolektif depresyon halinin ana nedenleri.
Türkiye’nin demokrasisi oldum olası “eksik”tir. Demokratik kopuşlar, toplumsal gerginlikler öykümüzde nitelik ve nicelik bakımından önemli bir yer tutarlar.
Ancak bununla birlikte, bu ülkede farklı toplumsal kesimlerin ortak hülyası da görece istikrar ve adalet içeren bir toplumsal düzene sahip olmaktan hiç geri kalmamıştır. Bir imparatorluk mirası olarak, bu topraklara sığınma veya bu topraklarda “öteki”yle varoluş zorunluluğu ve buna rıza, aralarındaki tüm gerginliklere rağmen, kültürel kimliklere ait ortak zihniyet havuzunun önemli parçalarından birisidir.
Cumhuriyet döneminde birçok aşırılık ve kutuplaşma bu ortak nokta üzerinden ve seçmen eliyle törpülenecektir. Toplumun dokusuna ve dengesine oranla, nitelik bakımından otoriter dönemlerin “istisna”, adalet, hakkaniyet, umut arayışlarının “kural” olduğu bir mirasın üzerine oturduğumuzu unutmamak gerekir.
Velhasıl Türkiye’de kimlikçi-otoriter siyasetin (dün olduğu gibi bugün de) uzun vadede sürdürülemez olduğunu düşündüren iki temel husus bulunuyor.
Birincisi kimlikçi-otoriter siyasetin ölçüsü kaçınca, belki paradoksal görünebilir, ancak ülkenin cemaatçi dokusunun, kimliklere dayalı çok parçalı toplumsal yapısının bir panzehir gibi devreye girmesidir. Bu durum Türkiye’de toplulukçu yapı ile toplulukçu siyasetin bir aşamadan sonra, birbirlerini çekmesine değil itmesine işaret eder ve önemlidir. Zira toplulukçu siyaset, böyle bir yapıda, sonunda adına hareket ettiği kesim dahil olmak üzere tüm kesimlere zarar verir.
Tetiklenme sistemi açıktır: Toplulukçu siyaset, hemen her zaman, hemen her yerde kutuplaşmanın, otoriter ve kimlik merkezli keyfi bir yönetimin kapısını açar. Bizim gibi toplumlarda, zihniyetin derinlerinde yatan, kişi, kişiselliğin hükümranlığını davet eder, gelenek adına gelenekleri, kurumların yapısını altüst eder. Bu kapıdan girmenin bedeli ise kültürel, ekonomik, siyasi alanların kendi kurallarından koparılması, keyfi ve tekelci yönetime maruz kalmasıdır. Bu ise, siyasi, ekonomik, ahlaki altüst oluşlar ve krizler serisiyle tanışmak demektir.
Bu noktada zora düşen sadece karşı kimlikler olmaz, hakim kimlik dahil tüm topluluklar ahlaki, siyasi, ekonomik sarsıntılar yaşarlar. Supap işlevini gören ortak alanları ayakta tutan, “kişi ve kimlik faydası” arasında bağ kuran rasyonalite tahrip olur. Adım adım tüm toplumu kuşatan umutsuzluk, hukuksuzluk, hakkaniyet eksikliği, kişiye ve kibire olan tepkiyle beslenerek sonunda kuvvetli bir rüzgara döner, otoriter-kimlikçi siyaseti önüne katarak süpürür.
Otoriter kimlikçi gidişin karşısına dikilecek ikinci husus, az önce altı çizilen fayda meselesinin iç dengeleriyle, ekonomi politiğiyle ilgilidir. Türkiye’de kimlik egemen toplumsal yapının denge unsurlarından birisi, aynı anda kişisel fayda, topluluk faydası, toplum faydası kefelerini içeren hassas terazidir. Sistemin rasyonelliği ya da rasyonellik tanımı bu kefelerin varlığı kadar, bunlar arasındaki geçişleri ve dengeyi varsayar. Her fayda kefesi diğer kefelerin varlığını koruyan bir işlev görür.
Türkiye bugün bu serüvenin tüm veçhelerini yaşıyor.
Bir yandan iktidarın adına hareket ettiği kimliğin varlığına ve değerlerine ilişkin saha genişliyor. Diğer yandan bu genişleme kaotik, kuralsız, ötekinin ve ortak değerlerin aleyhine oldukça, “yargı ve adalet”, “seçim ve demokrasi”, “siyaset ve hakkaniyet”, “ekonomi ve rasyonellik” arasındaki bağlar gitgide kopuyor.
Bunlar ise Türkiye’yi her geçen gün biraz daha boğuyor. Kutuplaştırıcı siyaset, adım adım, iktidarı destekleyen grupların temel değerlerinin aleyhine de sonuçlar üretiyor.
Velhasıl, beka, siyaset-devlet özdeşliği günleri bir gün geçecektir.
Bu öykünün sonu bir gelecektir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025