Alper GÖRMÜŞ
Ergenekon davasında ilk derece mahkemesinin kararlarını açıklamasından hemen sonra başlayan “af” tartışması ilk bakışta epeyce tuhaf görünüyor; çünkü bu türden büyük davalarda tartışma her zaman cezaların belirli bir bölümünün çekilmesinden sonra başlar.
Nevzuhur af tartışmasını ilginç kılan bir başka özellik, Türkiye'yi benzer davaların görüldüğü Yunanistan, Arjantin, Şili vb. ülkelerle kıyasladığımızda ortaya çıkıyor: Gerçekten de, o ülkelerde bırakın kararın açıklanmasından hemen sonrasını, af talebi, kararlardan yıllar sonra bile bir toplumsal talep olarak öne sürülmüyor.
Bu farklılığın nedeni, darbe davalarının o ülkelerde Türkiye'dekine benzer derin kutuplaşmalar yaratmamış olmasında aranmalı diye düşünüyorum. Zaten, af tartışmasının “Türkiye, darbe davalarının yol açtığı gerilimi taşıyamaz” noktasından yürütülmesi de bunu gösteriyor.
Önceki yazıda, söz konusu kutuplaşmanın başka ülkelerde değil de Türkiye'de ortaya çıkmasını, Türkiye'de halkın bir bölümünün “darbe”ye dair problemli algısıyla izah etmeye çalışmıştım:
“Türkiye dışında, darbelerle hesaplaşmış ülkelerde yargılamalar karşısında güçlü itirazlar oluşmadı, çünkü o ülkelerin halkları ağırlıklı olarak darbeciliğin bir suç olduğuna inanıyorlardı ve dolayısıyla darbecilerin yargılanmasını memnuniyetle karşıladılar... Türkiye'de ise, 'şeriatçı iktidar'a karşı ordunun darbe yapmasının bir hak ve görev olduğuna inanan milyonlarca insan var...”
Siyasi af ne zaman barışa hizmet eder?
Fakat nedeni ne olursa olsun, darbe davalarının toplumu derin bir biçimde böldüğü çok açık ve zaten af tartışması da bu nedenle yaşanıyor...
Benim bu tartışmadaki kişisel pozisyonum şöyle: Karşı değilim, fakat umulan yararı sağlayamayacağını ya da çok sınırlı bir yarar sağlayacağını düşünüyorum.
Çünkü, bir siyasi affın siyasi barışa hizmet edebilmesi için, her şeyden önce cezalarını çekmekte olan kişilerin, mahkûmiyetlerine yol açan “suç”larla ilgili olarak, başlangıçtakinden farklı bir noktaya gelmiş olmaları ve bunu da topluma göstermiş olmaları gerekir. Oysa gerek Balyoz gerekse de Ergenekon davalarında gördük ki, darbeciliğin teşkilat yapıları, davalarla yara almış olsa bile, bu davalarda mahkûm olanların zihniyet yapılarında en küçük bir değişiklik bile olmamıştır.
Bu iddiamın parametrelerini gerek Balyoz gerekse Ergenekon davaları için ayrı ayrı dikkatinize sunacağım, fakat ondan önce Balyoz ve Ergenekon davalarından yargılananları kapsayacak“büyük af” tartışmasının yeni olmadığını kısa bir özetle size hatırlatmak istiyorum.
'Büyük af, büyük barış'
Balyoz ve Ergenekon davalarından yargılananların affedilmeleri ihtimalini, ilk kez Ahmet Altan, taa 2011 Nisan'ında, Başbakan Erdoğan'ın başkanlık hevesi ve ididasıyla bağlantılı olarak dile getirmişti:
“(...) Başkanlık referandumunda karşımıza, ‘PKK’ya af, Ergenekon’a af, bedelli askerlik, yeni anayasa, türbana kamusal özgürlük, Alevilere cemevi’ gibi toplumun bütün kesimlerinin ilgisini çekecek vaatleri içine doldurduğu bir torbayla çıkacak. Başkanlığı toplum ona verirse, o da karşılığında bunları topluma verecek. Fena taktik değil...”
Balyoz kararlarının açıklandığı, hükümetin de Kürt sorununda yeni çözüm sürecini ilan ettiği bu yılın başlarında, peşpeşe kaleme aldığım üç yazıda, Ahmet Altan'ın öne sürdüğü ihtimalin güçlendiğini savunmuş, gerekçesini de şöyle açıklamıştım:
“Böyle bir ülkede, 30 yıldır bütün siyasi iktidarlarca 'terörist' sayılmış birileri affedilirken, kendilerini '30 yıl boyunca teröre karşı mücadele etmiş' insanlar olarak sunan başka birilerinin cezaevinde tutulmaya devam edilmesi mümkün müdür?
“Böyle bir şey, halkın darbe heveslisi askerleri sosyal bir cürümün unsurları olarak göreceği 'normal' bir demokrasinin bile psikolojisini bozabilir... Kaldı ki burası, 'sivil toplum'un bir bölümünün askerlerin 'darbe hakkı'nı savunduğu bir ülke; varın gerisini siz düşünün.”
O yazılarda tartıştığım noktalardan biri de şuydu: Affedilenlerin, toplumsal cürüm sayılabilecek darbecilikle ilgili hiçbir özeleştiri yapmadan yeniden toplum içine ve siyasete dönmelerinin sakıncaları ne olacaktı?
Ya da: Böyle bir af doğru muydu?
O günlerde affı tartışan yazarlardan biri olan Mithat Sancar, böyle bir affın fayda sağlamayacağını, bir af ilan edilecekse, bunun, mesela Güney Afrika'da olduğu gibi “hakikat karşılığında af” olması gerektiğini savundu.
Sancar'ın önerisi, darbecilerin affında, meşru bir iktidarı seçim dışı, meşru olmayan yollardan devirme pratiklerinden vazgeçildiğini toplum önünde beyan etme, ya da hiç değilse bunu ikide bir telaffuz etmeme temeline dayanan bir af modelini imâ ediyordu.
Peki, bizim yaşamakta olduğumuz ne?
Önce Ergenekon, ardından da Balyoz örneklerinde gördük ki, böyle bir atmosferden kilometrelerce uzaktayız...
Perinçek'in vadesi: En geç bir yıl içinde...
Doğu Perinçek, karar duruşmasında “iktidarı en geç bir yıl içinde yıkacağız” diye bağırdı...
Sorabilirsiniz: İktidarı yıkmaya çalışmak suç mu?
Elbette değil. Fakat bu soruya “elbette değil” cevabını vermeden önce yöntem olarak ne önerildiğine bakmamız, yöntemi sorgulamamız gerekir, öyle değil mi?
Perinçek o şekilde bağırırken, sizce iktidarın bildiğimiz yöntemlerle “el değiştirmesinden” mi söz ediyor?
Bir başka soru: Perinçek o şekilde bağırırken, sizce iktidarın yapıp ettikleriyle meşruiyetini kaybettiği için “yıkılmasından” mı söz ediyor, yoksa “kimliği” nedeniyle yıkılması gereğinden mi söz ediyor?
Bu sorulara cevap vermeden önce size anlatacağım ibretlik öyküyü dinleyin...
Öykümüz, 3 Kasım 2002 seçimlerinin gecesinde, Ulusal Kanal televizyonunda cereyan ediyor... O gece ben en çok Perinçek'in ne diyeceğini merak ettiğim için (çünkü seçimde en az yüzde 20 oy alacaklarını öne sürmüştü) sadece Ulusal Kanal'ı izlemiş, tuttuğum notları da iki gün sonra, Yeni Şafak'taki, Kürşat Bumin'le birlikte hazırladığımız Kronik Medyasayfasında okurlarla paylaşmıştım...
6 Kasım 2002 tarihli Kronik Medya'dan aktarıyorum:
Perinçek: 'Millet gaflete düşmüştür, seçim meşru değildir!'
“Ulusal Kanal, seçime birkaç hafta kaladan başlayarak Genel Başkan Doğu Perinçek'in ağzından 'İşçi Partisi'nin barajı geçtiğini, Millî Güvenlik Kurulu'nun yaptırdığı anketle de bunun kesin bir şekilde doğrulandığını' duyurmuştu izleyicilerine. O nedenle, seçimin ilk sonuçlarıyla birlikte, kanalda garip bir isteksizlik belirdi. Hatta saat 22.00 civarında alakasız klipler, eğitim programları falan görülmeye başladı ekranda. Bundan bir süre sonra da İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek çıktı sahneye. Format, Perinçek'in kendisine soru soran iki kişiyi cevaplandırması esasına dayandırılmıştı.
“Sorular, 'Biz size güvendik, İşçi Partisi geliyor neşriyatı yaptık, şimdi ne olacak, nasıl ayıklayacağız bu birincin taşını' mealindeydi. İlk soru şöyleydi: 'Siz seçimlerden önce AK Parti'nin de CHP'nin de iktidar olamayacağını söylemiştiniz, şimdi ortaya çıkan manzaraya ne diyorsunuz?'
“Perinçek, 'Olamayacaklar, hep birlikte göreceğiz' dedikten sonra, üç-beş aylık bir iktidarın mümkün olduğunu, ama 'Millî Kuvvetler'in kesinlikle onları devireceğini söyleyerek başladı cevabına. Perinçek, 'Seçim sonuçlarına saygı duyma, halkın iradesi' gibi itirazların geçersiz olduğunu söyleyerek şöyle devam etti: 'Milletler de gaflete düşer, yüzde 35 gaflete düşmüştür...'
İçerdekiler böyle de dışardakiler farklı mı?
Bu sözleri, o geceden “üç-beş” ay sonra nelerin olduğunu yıllar sonra öğrendiklerimizle birleştirerek hatırlamalıyız: 3 Kasım 2002'den “üç-beş ay” sonrası, tam olarak Birinci Ordu'daki Balyoz semineri günlerine (3-5 Mart 2003) denk geliyor!
Dikkat ediniz lütfen: Seçim gecesinden söz ediyoruz, ortada ne bir icraat var ne de başka bir şey! Sadece “kimlik” var ve bir parti lideri çıkıp, “gaflete düşen millet”in seçimini meşru saymadığını ilan ediyor!
Böyle bir zihniyetten söz ediyoruz.
İşte o zihniyet 11 yıl sonra jakobenizminden ve darbeciliğinden hiçbir şey kaybetmeden olduğu gibi karşımızda...
İçerdekiler böyle de, dışarıdaki izleyicileri farklı mı? Hayır. Onlar da, bir yandan “seçimlere daha şu kadar süre var, siz iktidarı daha önce yıkacağınızı söylüyorsunuz, bu nasıl olacak” diye sorulduğunda, “Biz Cumhuriyet'i seçimle mi kurduk?” diyorlar...
Bir yandan da Ulusal Kanal'da, hadi onların jargonuyla söyleyeyim, Doğu Perinçek'lerin, Veli Küçük'lerin, Muzaffer Tekin'lerin fotoğraflarının eşlik ettiği “Yiğitler yiğitler, bizim yiğitler” klipleri döndürüyorlar...
Zihniyet planında Ergenekon...
Ergenekoncu zihniyet, kendi mutlak haklılığından kalkarak siyasi rakiplerinin mutlak haksızlığına ulaşır ve bir daha da oradan ayrılmaz.
Ergenekoncu zihniyet, kendi mutlak haklılığını, geçerlilikleri asla tartışılamayacak birtakım soyut değerler üzerine kurar.
Bu değerler, aynı basit cümleleri, hatta aynı vurguları ve tonlamaları kullanan sözcüler tarafından durmaksızın tekrarlanarak izleyicilerin de kolayca istifade edebileceği dogmalar haline getirilir. (Ulusal Kanal'ı izleyin, her gün başka bir bedende reenkarne olmuş onlarca Doğu Perinçek göreceksiniz.)
Bu arada, bu değerlerin karşıtı olduğu söylenen birileri de yavaş yavaş siyasi rakip olmaktan çıkartılıp, kelimenin gerçek anlamıyla düşmanlaştırılır.
Hedef, insanlarda nefret uyandırarak, “düşmanımı kim alt ederse etsin, yöntemini sorgulamam” duygusunu yaratmaktır.
Bu, bir kez başarıldıktan sonra gerisi gelir... Artık, seçimlerin, halkın tercihlerinin hiçbir anlamı kalmaz... Onlar da “düşman”la işbirliği yapan hainlerdir... Ya akıllarını başlarına alırlar, ya da...
Balyozcular da aynı havada
Balyoz davasında da aynı manzarayla karşılaşmadık mı?
Hadi, diyelim darbecilikle suçlanan askerlerin “biz üzerimize attığınız o somut darbecilik suçunu işlemedik” diye savunma yapmalarını ve bu arada her şeyi inkâr etmelerini anladık... Peki, bu kadar darbe görmüş bir ülkede, hiç değilse suçlanmadıkları eski darbelerle ilgili eleştirel bir şeyler söyleyen, yazan herhangi bir subaya rastlayan var mı?
Bu yılın başında kaleme aldığımı söylediğim “büyük af, büyük barış” yazılarında bu şekilde dert yanıp, böyle bir ülkede “büyük af”fın “büyük barış”ı sağlayamayacağını anlatıyordum ki... İlk iki yazının ardından tutuklu askerlerin ve onların ailelerinin dünyasını çok iyi bilen bir okurum beni telefonla aradı ve üçüncü yazıyı yazmadan önce bilmem gerektiğini düşündüğü bir bilgiyi paylaştı benimle.
Okurumun verdiği bilgiye göre, Balyoz davasından hüküm giymiş, bu davadaki masumiyetlerine inanan bazı subaylar, geçmişte askerlerin üzerlerine vazife olmayan işlere giriştiklerini, bunun da hiç kimseye yarar getirmediğini anlatan “bir tür özeleştiri kitapları”yazmaktaydılar.
Okuruma göre, önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak bu kitaplar, askerlerin en azından bir bölümünün “büyük barış”a hazır olduklarını gösteriyordu.
Umutlanmıştım doğrusu... Fakat henüz göremedik o kitapları...
Ezcümle: Aslında Türkiye, gerilmiş siyaseti ve cephelere bölünmüş toplumuyla, bir affın son derece olumlu sonuçlar doğurabileceği bir ülke... Fakat aftan faydalanması düşünülenlerin, halkın yarısını ya düşman ya da düşmanla işbirliği yapan hainler olarak gördüğü bir ülkeye, affın feriştahı gelse ne yazar?
Sonraki yazı: “Bilgiyle konuşmak isteyenler için İlker Başbuğ dosyası...”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025