Alper GÖRMÜŞ
Talihsiz... Basiretsiz...
Bugün son bölümüyle karşınızda olduğum diziyle ilgili olarak bana gelen eleştirilerin büyük bölümünü karşılayabilecek kelimeler, işte bunlar: “Talihsiz” ve “basiretsiz”...
Eleştirilere göre yazılar talihsizdi, çünkü PKK’nın saldırılarının peş peşe geldiği bir dönemde yayımlanmışlardı... Yazıların sahibi ise basiretsizdi, çünkü PKK’nın saldırılarının artacağı apaçıkken bunu göremeyip barışlı, masalı, Öcalan’lı “naif” değerlendirmelere girişmişti.
Dizinin son bölümüne bu eleştirilere iki cümlelik bir cevapla başlamak istiyorum: Tam tersine, PKK saldırılarının daha da hızlanarak devam edeceğini biliyordum (yazılar dikkatli okunursa bu hemen görülür). Fakat Kürt meselesinin çözümünde barışçı çözüm ve “masa”dan başka bir imkânımızın olmadığını asıl böyle dönemlerde dile getirmek gerektiğini düşündüğüm için yazıları özellikle şimdi yazmayı uygun buldum.
Eleştiri ağırlıklı olarak hükümete yönelmeli
“Barışçı çözüm”den yana olan ve bunun yolunun da “müzakere”den geçtiğine inanan liberal kesimlerde, bu noktaya bir türlü gelemememizin müsebbibi olarak “devlet ve PKK içindeki barışı istemeyen şahinler”i göstermek giderek daha fazla rağbet gören bir yaklaşım haline geldi.
Hükümete yakın “paralel merkez medya”da ise bu analiz bir adım daha ileriye götürülerek, “devlet ve PKK içindeki şahinlerin ittifakı” (ya da Ergenekon-PKK ittifakı) nedeniyle “müzakere” alternatifinin geçerli olmadığı; hükümetin bundan böyle muhatap olarak “Kürt halkı”nı görmesi gerektiği yönünde görüşler öne sürülüyor. (Cengiz Çandar’ın TESEV için hazırladığı “Dağdan İniş – PKK Nasıl Silah Bırakır” başlıklı, tam bir hakikat deposu niteliğindeki raporunu okuyunca, bunun “ah keşke”den başka bir değerinin olmadığı ortaya çıkıyor.)
Hiç kuşkusuz, devlet ve PKK’daki “şahinler” meselesi önemli, fakat bunu dile getirirken hükümetin “müzakere yoluyla çözüm” konusundaki isteksizliğini yeteri kadar vurgulamamak ya da tümden görmezlikten gelmek de ciddi bir sorun...
Gerçek şu ki, hükümet “masa”yı bir türlü içine sindiremiyor. Bunun iki nedeni var... Birincisini, bu dizinin ilk yazısında, Güney Afrika’daki iç savaşın da onu izleyen müzakerelerin de önemli isimlerinden biri olan Roelf Meyer’in ağzından aktarmıştım:
“Biz, uzun zaman doğru olduğumuzu, üstün olduğumuzu, onlarınsa aşağıda olduğunu düşünmüştük. Dünyadaki pek çok çatışmanın temel sebebi bu.”
Fakat Türkiye için, hükümet eden iktidarın doğasından gelen ilave bir sorun daha var... Ali Bayramoğlu’nun bir yazısında çok güzel ifade ettiği gibi bu hükümet “vermeyi” seven fakat ondan bir şey talep edilince sinirlenen bir hükümet... Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) ve hükümetin, bu ataerkil-geleneksel davranış modelinin dışına çıkıp, bir şey talep edenlerle, üstelik bunu silah kullanarak talep edenlerle oturup konuşması hiç kolay görünmüyor.
“Milliyetçi tepki” kof bir bahane
Bana öyle geliyor ki, hükümetin aklı bir tarafta duygusu başka bir tarafta... Aklıyla düşündüğünde, sorunu çözecek radikal adımların atılması ve bu arada Öcalan’la müzakerelerin “mış gibi” yaparak değil sonuç almak üzere yürütülmesi gerektiğine inanıyor... Faka sonra “üstünlük”, “kardeşiz ama biz kardeşler arasında birinciyiz” gibi duygular galebe çalıyor ve akıl alıp başını gidiyor.
Tabii bu gelmeli-gitmeli ruh hali, varsa biraz politik cesaret, onu da önüne katıp sürüklüyor.
Böyle durumlarda hep yapıldığı gibi davranışın asıl nedenleri ifade edilmez, onun yerine başka bahanelere sığınılır... Hükümetin bu meseledeki bahanesi ise “Türklerin milliyetçi tepkisi...” (Biliyorsunuz, buna son zamanlarda şık bir isim bulundu, “Türk sorunu” denmeye başladı.)
Hükümetin öne sürdüğü “milliyetçi tepki” bahanesinin neden geçerli olmadığına dair pek çok yazı yazdım bugüne kadar ve o yazılarda pek çok somut örnek verdim.
Bugün bunlardan son ikisini hatırlatmakla yetineceğim...
12 Eylül 2010 referandumunun bu açıdan anlamlı bir sonuç ürettiğini daha önce yazmıştım... Başbakan Erdoğan, referandumdan önce, şişirilen “milliyetçi tepki” gerçekten var olsaydı referandumu bile kaybettirecek çok riskli bir çıkış yapmıştı; “devletin İmralı’yla görüştüğünü ve görüşmeye devam edeceğini” açıklamıştı. Bunun üzerinde yeterince durulmadı ve o nedenle şimdi bize sıradan bir şeymiş gibi geliyor, fakat gerçekte çok büyük bir tabu yıkılmıştı. Sonuç: Yüzde 58...
Ben, referandum oylanmadan önce yazdığım yazılarda Başbakan’ın “İmralı’ya görüşme”yi defalarca vurgulamasının önemine işaret etmiş, böylece bu büyük adımın da referanduma sunulmuş olduğunu öne sürmüştüm. Tabii doğal olarak, bu riski göze almış bir hükümetin referandumdan sonra çok ciddi adımlar atacağına olan inancımı da dile getirmiş, referandumu bu nedenle yüreğim ağzımda izledikten sonra da büyük bir beklenti içine girmiştim.
Ne var ki umduğumla bulduğum arasında dağlar kadar fark vardı. Hükümet, Anayasa’yı tek başına değiştirecek çoğunluğu bulmanın yolunun “milliyetçi oylar”ın AK Parti’ye çekilmesinde olduğuna kanaat getirmiş ve milliyetçilik atına oynamaya karar vermişti... Haziran 2011 seçimleri bu atmosferde yapıldı.
Seçimlerde AK Parti’nin aldığı yüksek oy tek başına Anayasa’yı değiştirmeyi mümkün kılmaya yetmemişti ama, “bu kadar yüksek oy parti milliyetçi dalganın üzerine oturduğu için geldi” propagandasının alıp başını gitmesine yetmişti.
Türk halkının ağırlıklı olarak “tepkici-milliyetçi” bir çizgiye mi, yoksa “barışçı-çözümcü” bir çizgiye mi yakın olduğunu sınama imkânı bulduğumuz son gelişme, 13 askerin hayatını kaybettiği Silvan saldırısından hemen önce geldi: Abdullah Öcalan, “devletle üç önemli konuda mutabakata vardığını ve gelinen aşamanın şimdiye kadarki en ileri nokta olduğunu” açıkladı...
Peki, açıkladı da ne oldu? Ortalık birbirine mi girdi? “Koca devlet nasıl teröristle mutabakat yapar” diye memleketin altı üstüne mi geldi? Hayır, bunların hiçbiri olmadı. Çünkü bu halk, ağırlıklı olarak bu meselenin askerî çözümünün olmadığına kani olmuş durumdadır ve “kimle görüşürseniz görüşün, yeter ki bu kanı durdurun” noktasındadır; hem de epey bir zamandır...
“Önce silahı bıraksınlar, sonra konuşalım...”
Er ya da geç masa kurulacak, oturulup konuşulacak ve büyük bir ihtimalle masanın bir yanında, bunu bugünden gören ama henüz yeterli cesareti bulamadığı için top çeviren AK Parti hükümeti olacak...
Yazıyı bitirmeden önce, samimiyetle barışçı çözümden yana olan bazı kesimlerce sık sık dile getirilen ve hükümetin işini hiç de kolaylaştırmayan bir argümandan söz edeceğim...
Diyorlar ki, “Hiçbir hükümet kendi topraklarında silahlı adamlar gezerken oturup onlarla konuşamaz... O nedenle PKK öncelikle silahları terk etmelidir...”
Bu, hiç gerçekçi bir öneri değil. Savaş edenler ya yenilince silah bırakırlar ya da talepleri yönünde bir uzlaşma sağlanırsa... İşin doğasında var bu, bu işler “bize güvenin”le olmaz...
Gerçekçi öneri, PKK’nın silahlı güçlerinin Türkiye sınırlarının dışına çıkması ve görüşmeler sonuçlanıncaya kadar orada beklemeleridir. Ki Öcalan da, “Fırsat verin, bunu bir haftada yerine getiririm” diyor.
Ben, bütün iyimserliğime rağmen barışçı çözümün çok zor olacağını ne zaman anladım biliyor musunuz? Öcalan’ın bu somut önerisi karşısında Türk basınında hükümeti bu yönde cesaretlendirecek hiçbir haber ve yorum çıkmayınca...
Fakat bu, hükümet için bir bahane sayılmamalı... Kabul, her iki “merkez”iyle basın bu yönde cesaretlendirici yayın yapmıyor ama, hükümetin attığı adımlar karşısında da aleyhte kampanyalar düzenlemiyor.
Öbür siyasi meselelerde hiç kimseden yardım almaksızın şaşırtıcı ölçüde cesaret gösteren hükümet, iş Kürt meselesine gelince aynı cesareti gösteremiyor.
Bence Kürt sorunu bugün geldiği noktada önemli ölçüde bir politik cesaret sorunudur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025