Alper GÖRMÜŞ
Sırtına bıçağı yemiş ölü bir kadının fotoğrafını gazetesinin tepesine basmasını savunurken gösterdiği gerekçelerin zerresine bile inanmadım: Sembol olsunmuş! Zihinlere kazınsınmış!..
Sanırsınız dünyadaki hiçbir gazete yöneticisinin eline bir “sembol fotoğraf” geçmemiş! Ya da geçmiş de hiçbirinin aklına öyle bir fotoğrafı gazetesinin tepesine mıhlamak gelmemiş! Ya da gelmiş de, hiçbiri Fatih Altaylı kadar “cesur” olamamış!
İki yıl kadar önce Yeni Aktüel dergisi için yazdığım Fatih Altaylı portresinde onu şöyle anlatmıştım:
“Başarısı şurada: Zekâsını hep ‘ne yaparsam ilerlerim’ üzerinde yoğunlaştırıyor ve bu yolda ulaştığı keşiflerin çoğu ‘işliyor’. Bunlardan biri, benim ‘post-modern delikanlılık’ dediğim şey: İnsanların duymak istediğini söyle, yapmasan da olur!”
Biri de şu: Sonuçları ne olursa olsun, seni gündemde tutacak, hakkında konuşturacak her şey iyidir!.. Varsın yediğin halt nedeniyle ülken savaşın eşiğine gelsin, varsın yediğin başka bir halt nedeniyle bütün bir ülke toplu travma geçirsin!..
Büyük kişisel ihtirasları gizlemek için büyük ve yüce gerekçeler gerekir... Fatih Altaylı, büyük kişisel ihtiraslarına büyük ve yüce gerekçeler bulmada ustalaşmış bir adam! O kadar ustalaşmış ki, galiba bulduğu gerekçelere kendisini de inandırabiliyor!
“Kadına şiddeti herkesin gözünün içine sokmak istedim” gerekçesiyle meşrulaştırmaya çalıştığı son haltını vesile bilerek, iki yıl önce kaleme aldığım Altaylı portresini bir kez de Tarafokurlarının dikkatine sunuyorum... Lütfen, onun geçmişte yazdığı, benim burada hatırlattığım ve dünyanın her yerinde “kadına karşı şiddet” anlamına gelecek satırlara özellikle dikkat edin...
***
Büyük Fransız romancı Balzac insanları kişilerle, olaylarla veya fikirlerle uğraşmalarına bakarak üç mertebeye ayırırmış... Biz gazeteciler, niye gizleyelim, “tarihin müsveddecileri” olarak fikirlerden çok olaylarla ilgileniriz ve bu yönümüzle Balzac’ın tanımladığı üç mertebenin “vasatlar” bölümünde yer alırız. Fakat aramızdan bazılarını, olaylarla uğraşmanın vasatlığı dahi kesmez; ruhlarının ihtiyacı onları daha aşağılara, üçüncü mertebeye doğru çeker ve ancak orada rahat ederler.
Geçenlerde Habertürk’teki “Tarihin Arka Odası” adlı programda Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı’yı izliyordum... Karşılarına, Kurtuluş Savaşı sırasında “hain” olduğu gerekçesiyle linç edilen (aslında linç ettirilen) Ali Kemal hakkında bir kitap yazmış olan Orhan Karaveli’yi almış sohbet ediyorlardı. Karaveli, Ali Kemal’den “daha hain” kimi kuşakdaşlarının Cumhuriyet döneminde itibarlı şahsiyetler olarak yaşayıp gitmelerinde bir haksızlık gördüğünü, Ali Kemal’in bir “günah keçisi” olduğuna inandığını anlatıyordu.
O böyle konuşurken Altaylı araya girip günümüzdeki “başka hainler”e çekti dikkatleri... Ki onlar günümüzde “taraf” olarak faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Yüzündeki hınzır, kötücül ifade, kast ettiği özel ismin ilk harfini küçültüp anonimleştirerek büyük bir zekâ gösterisinde bulunduğuna inandığını; bu belaltı vuruştan büyük bir zevk aldığını gösteriyordu.
Bana “Fatih Altaylı nedir” diye sorsanız, sorunuzu, “İşte şu anlattığım şeyi yapabilendir” diye cevaplarım, “fikirleri değil kişileri vurandır ve ruhunu bununla doyurandır...”
“Fahişe, aşağılık, şerefsizler...”
İşte onun “kişileri vurma temelli gazetecilik eylemleri”nden birkaçı:
2000’li yılların başında Radyo D’de sunduğu “Bâbıâli Yokuşu” adlı programda, derslere alınmamalarını protesto eden başörtülü öğrencilere “fahişeler, aşağılık şerefsizler, satanistler”diye hitap etti. Bu “haber” dolayısıyla tazminata mahkûm oldu.
Gene Radyo D günleri... Bu defa, askerlerin tecavüzüne uğradıklarını öne süren kadınların iddialarını dillendiren avukat Eren Keskin’i kast ederek, “Bu kadını ilk gördüğüm yerde cinsel tacizde bulunmazsam namerdim” dedi. Altaylı, bu “haber” nedeniyle de tazminata mahkûm oldu. Hatta geçtiğimiz yıl, “tazminattan doğan borcunu ödemediği” gerekçesiyle yurtdışına çıkmak isterken havaalanından geri döndürüldü. (Google’a girin, “Fatih Altaylı” ve “tazminat” kelimelerini birlikte taratın, başka malzemeler de bulacaksınız.)
Altaylı’nın en taze vukuatını da bileceksiniz... Silahlı Kuvvetler’le ilgili eleştirel bir yazı kaleme alanGülay Göktürk’e hitaben: “Ordu sizin de bacak aralarınızı koruyor...”
Fatih Altaylı’nın, tartıştıklarının fikirlerinden çok kişiliklerini hedef alan bir “tarz”ının olduğunu söylemiştim. Fakat bazen bu “tarz”ın içine sığamayıp oklarını tartıştıklarının yakınlarına çevirdiği de oluyor... Onlardan biri, Ali Atıf Bir’in eşi Yrd. Doç. Dr. Çisil Sohodol Bir, eşini her defasında“öğrencileriyle evlenmesiyle tanınan adam” diye tanıtan Fatih Altaylı’ya cevap yazmak lüzumunu hissetmişti: “Sayın Altaylı’nın Ali Atıf Bir ile arasında geçen fikir tartışmaları esnasında benden kendine ait görüş ve duyguları olmayan ve hocası tarafından öğrenciyken ayartılmış bir kız çocuğuymuşum gibi bahsetmesini kabul etmiyor ve istemediğim halde kendimi bu tartışmaya dâhil etmek durumunda hissediyorum.” (Meğer evlendiklerinde 27 yaşındaymış; evet, öğrenciymiş ama doktora öğrencisiymiş!)
(...)
Altaylı’nın kadınlarla ilgili “eleştiri”lerinin hep cinsellikle ilgili olması herhalde izaha muhtaç bir olgu, fakat benim bunu yapabilecek kadar psikoloji bilgim yok, o nedenle tesbit edip bırakıyorum.
Sert adam, dobra adam...
Toplumumuzdaki, “sert adam”ların “oturaklı, dobra” adamlar olduğuna dair yanılsamayı o kadar iyi biliyor, bu bilgiyi o kadar büyük bir ustalıkla kullanıyor ki, onun en keskin dönüşlerin sahibi olduğu bile unutuluveriyor... Bunda, toplumsal kutuplaşmanın çok keskin boyutlara ulaşmış olmasının da payı var: Bir zamanlar savunduğunuz fikirlerin, ortaya koyduğunuz tavırların tam tersini savunmaya başladığınızda, eski kampınız sizi lanetlese de yeni kampınız sizi kahramanlar gibi karşılıyor.
Ben, “değiştiğini” beyan etmiş insanları değerlendirirken şu soruyu soruyorum: Bu, insanın fikirlerinin, dünyaya bakışının değişimiyle ilgili bir şey midir, yoksa başka bir şey mi? Ya da: Zamanın“ruhu” mu yol açıyor bu değişime, yoksa zamanın “maddesi” mi?
Altaylı’nın ikinci kategoriye ait bir “değişimci” olduğu hususunda benim hiçbir kuşkum yok. Ve galiba hiç kimsenin kuşkusu yok. Mesele sadece iktidar partisiyle ilgili gel-gitlerinden ibaret olsaydı,“kutuplaşmanın nimetleri”nden faydalanarak işin içinden sıyrılabilir, bir o taraftan bir bu taraftan alkış alarak “dobra adam” imajını sürdürebilirdi. Fakat bunu yapamayacağı bir alan var: Meslekî performans... Yıllar boyu “her türlü karanlık işin içinde” diye suçladığı bir medya patronunun birinci adamı olduktan sonra, aynı performansı bu defa önceki patronla ilgili olarak sürdürmek ve“dobra adam” olarak kalmak imkânsızdı. O da kalamadı zaten.
Zekâsını “ne yaparsam ilerlerim” üzerinde yoğunlaştırdığında, ulaştığı keşiflerin çoğu “işliyor”.Bunlardan biri, benim “post-modern delikanlılık” dediğim şey: İnsanların duymak istediğini söyle, yapmasan da olur!
Bunun en son örneği, gazeteyi asıl olarak köşe yazarlarının “pişirdiğine” gönderme yapan Habertürkreklamıydı... Oysa gerek Sabah’ta gerek Habertürk’te genel yayın yönetmenliği görevine başlarken, köşe yazarlığına dayanan gazetecilik anlayışının Türk gazeteciliğinin canına okuduğunu anlatıp durmuş, kendisinin “muhabir gazetesi” yapacağını iddia etmişti.
Zekâsıyla ulaştığı –ve maalesef iş gören– bir başka sonuç da şu: Hata yaptığında aldırma, üzerinde durma, unutulmasını bekle...
Nokta’nın yayımladığı “Genelkurmay’ın medya andıcı”nı Sabah’ın manşetinden “korsan” diye nitelemiş, belge kısa bir süre sonra bizzat Genelkurmay Başkanı tarafından “gerçek” diye nitelenince sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı.
İşe yarar taktiklerin hepsini biliyor bilmesine de, “istiap haddi” diye bir şeyin varlığını bilmiyor.“Mış gibi” yaparak insanları bir süreliğine kandırabilirsiniz ama uzun vadede “istiap haddi” size haddinizi bildirir.
Altaylı hâlâ “mış gibi” yapıyor ama taktikleri artık çok az kişiye “işliyor”.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025