Alper GÖRMÜŞ
15 Temmuz’daki kanlı darbe girişiminin gecesinde darbecilere karşı direnenler arasında Ergenekon-Balyoz davalarından yargılanan askerlerin de bulunması, basınımızın sık sık dile getirmekten hoşlandığı bir konu... Buradan hareket ederek, a) Atatürkçü-ulusalcı askerlerin artık darbeci olmadıkları, onlardan meşru hükümete karşı herhangi bir müdahalenin beklenmemesi gerektiği, b) 15 Temmuz darbesine katılan askerlerin tamamının Gülenci askerler olduğu hususları “ispatlanıyor.” Bir taşla iki kuş...
Ne var ki bu argümantasyon ve kurgu, ancak varsayımını delil sayan bir akılla mümkün... Oysa olgu, 15 Temmuz’a hatırı sayılır sayıda Atatürkçü subayın da katıldığını gösterip varsayımı çürütüyor, bu da meseleyi içinden çıkılmaz bir çelişki yumağı haline getiriyor: Çünkü 15 Temmuz’da Atatürkçüler hem darbeye karşı direndiler hem de darbeye katıldılar; bunların ikisi de gerçek.
Bu mantıksal çelişki ancak şu hükümle giderilebilir: Orduda kendilerini “Atatürkçü” olarak tanımlayan iki öbek vardır, bunlardan biri hükümetin yanında darbeye direnmiş, öbürü ise hükümeti devirmek için Cemaat’le birlikte hareket etmiştir.
Evet, durum tamı tamına budur ve bu da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) tarihinde ilk kez iki ayrı Atatürkçü blokun var olduğunu göstermektedir.
Yazının bundan sonrasında bu ayrışmanın nasıl ortaya çıktığına odaklanacağız...
“Düşmanımın düşmanı dostumdur”
17-25 Aralık’ta (2013) Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) Gülen Cemaati’ni düşman ilan etmesinden sonra, iktidarın, “düşmanımın düşmanı dostumdur” düsturunca, eski devlet iktidarı (Ergenekon) ile ittifak arayışına girmesi beklenebilir bir sonuçtu.
Ben, bunun güçlü bir ihtimal olduğunu ilk kez 20 Nisan 2014’te, yani 17-25 Aralık’tan dört ay sonra Al Jazeera Turk’te kaleme aldığım Cemaat ile hesaplaşmada hükümet-Ergenekon işbirliği muhtemel başlıklı yazıda ifade etmiştim.
Bir yandan Ergenekon, öbür yandan Cemaat
Sonrasını biliyoruz; bu ittifak zamanla ete kemiğe büründü, sistemli bir hale geldi. 15 Temmuz 2016’ya gelindiğinde iktidar medyası, kapılarını çoktan Cemaat’e karşı hükümete destek veren eski Ergenekon ve Balyoz sanıklarına açmıştı...
15 Temmuz’dan sonra ise bu kişiler iktidar medyasının en muteber konukları haline geldiler.
Nisan 2014’te AK Parti-eski müesses nizam güçleri ittifakından bir “ihtimal” olarak söz etmiştim ama, aslında AK Parti’nin 2002-2013 arasında Gülen Cemaati’yle kurduğu ittifak gibi, 2013’ten itibaren Türkiye’nin eski müesses güçleriyle kurduğu ittifak da bir anlamda kaçınılmazdı. Çünkü devletin silahlı ve silahsız bürokrasisi bu iki güç tarafından parsellenmiş durumdaydı ve AK Parti, Milli Görüş geleneğinden gelen bir parti olarak “devlete sızma” perspektifine sahip olmadığı için, iktidara geldiğinde devlet içinde dayanabileceği kadrolar son derece sınırlıydı.
Dolayısıyla, kendisini gayri meşru yollardan iktidardan alaşağı etmek isteyen iki güçten (Ergenekon ve Cemaat) birine karşı öbürüyle ittifaka bir anlamda mecbur kaldı. AK Parti’nin bu ittifaklara girmemesi için, bu iki odağın, devlet içindeki güçlerini AK Parti iktidarını hal’etmek amacıyla kullanmaya kalkmamaları gerekirdi; fakat biliyoruz ki, öyle olmadı.
AK Parti’nin büyük çaresizliği
Dolayısıyla: 17-25 Aralık’tan sonraki devleti Cemaat kadrolarından temizleme operasyonu da bir anlamda yukarıdan beri anlatmaya çalıştığım nevzuhur ittifakı zorunlu kılıyordu. Çünkü Cemaat’le mücadele başta yargı olmak üzere mevcut bürokrasiyle yürütülecekti ve mevcut bürokrasi de esasen Türkiye’nin eski müesses güçlerinden oluşuyordu: Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı Mücahit Küçükyılmaz, yargının bazı uygulamalarından duyduğu rahatsızlığı ifade ederken “28 Şubat’çılarla FETÖ temizliği yapılamaz” demişti... Yalnızca bu bile AK Parti’nin, rahatsız ola ola eski güçlerle ittifak kurduğunu göstermeye yeter.
15 Temmuz gecesinin de gösterdiği gibi, aslında AK Parti’nin güvenebileceği yegâne güç, halk... Fakat AK Parti yargılamayı (ve başka bir sürü şeyi) halkla yapamayacağını da gayet iyi biliyor.
O nedenle, aslında garip bir tabloyla karşı karşıyayız. Şöyle özetleyebiliriz: Bürokrasiyi oluşturan iki büyük güç (Ergenekon ve Cemaat), artık hangisi nöbetteyse, iktidarı devirmeye çalışıyor... Fakat halk kâh oylarıyla kâh tankların önüne yatarak buna izin vermiyor. Öte yandan devlet aygıtını halkın gücüyle yürütmek mümkün olamadığı için de iktidar partisi kendisini devirmeye çalışan güce karşı öbürüyle ittifak yapmak zorunda kalıyor.
Gerçekten de ağır bir çaresizlik.
İktidara yakın medyada tavır değişikliği
İkitadara yakın medya, bu süreç boyunca Cemaat’e karşı mücadeleyi seyrelteceği korkusuyla eski müesses güçlerin darbeci geçmişinden ve darbeci karakterinden hiç söz etmedi. Keza 15 Temmuz darbe girişimine çok sayıda Atatürkçü subayın katıldığı gerçeğinin üzerine de kalın bir örtü örtüldü, bunun geniş kamuoyunun bilgisi haline gelmemesi için gayret sarf edildi.
Fakat zaman içinde bu tavırda belirgin bir değişiklik gözlenmeye başladı, artık TSK’da “FETÖ”nün yanı sıra eski tipte, klasik Atatürkçü askerlerin de darbeci eğilimler içine girebileceği kabul edilmeye başladı.
Geçtiğimiz haftalarda, Hürriyet’in “Karargâh rahatsız” manşetinin ardından hükümete yakın ve içerden bilgi alabilen bazı gazeteciler, bu yöndeki uyarılarını “alarm” seviyesine yükselttiler. Mesela Nagehan Alçı’ya göre Hürriyet’in manşeti, TSK’da kadın subaylara başörtüsü serbestiyeti getiren karara tepki olarak ordu içinde ortaya çıkan hareketliliği izlemişti:
“22 Şubat’ta TSK’da subay ve astsubaylara başörtüsü yasağı kaldırıldı. Bunun hemen ertesinde, 23 Şubat’ta yukarıda tarif ettiğim TSK içindeki sözde sol Kemalist duyarlılığa sahip darbeci zihniyette ‘kıpırdanma’ başladı. Ankara ve İstanbul’da bir şey yoktu ama İzmir’den batıya doğru bir homurdanma, bir askeri hareketlilik vardı. Devletin bazı birimleri de teyakkuza geçmişti. Hürriyet’in haberi bu hareketlilik sürerken, 25 Şubat’ta geldi.” (Milliyet, 28 Şubat).
Cem Küçük de “İsyan bayrağı açmak isteyen yüzde dokuz-onluk kesim Kemalistler...” diyerek Alçı'ya katılmıştı... Uyarıda bulunan başka yazarlar da vardı...
Ulusalcı Atatürkçüler – Batıcı Atatürkçüler
Cemaat’in iktidar ortağı olarak ortaya çıkmasından önce, ordu içinde temel programı “Şeriata karşı çıkmak” ve “laik cumhuriyeti korumak” olan tek bir Atatürkçü blok vardı. Bu blok başta AK Parti ve Cemaat olmak üzere “şeriatçı” olarak değerlendirdiği bütün siyasi hareketlere karşı eşit mesafede duruyordu ve tümüne karşıydı.
Cemaat’in, ordu içindeki darbeci eğilimlere karşı başlatılan Ergenekon ve Balyoz davalarını murdar etme pahasına giriştiği yargısal cambazlıklar birçok haksızlığa yol açınca, bu davalardan etkilenen ordu mensupları AK Parti ile Cemaat arasında bir ayrım yapmaya başladılar. Fakat bu yeni eğilimin AK Parti ile ittifak noktasına varması için 17-25 Aralık’ın gelmesi gerekiyordu. Bir zamanların kanlı bıçaklı iki gücü o tarihten sonra “ortak düşman”a karşı birlikte mücadele etmeye karar verdiler.
İki farklı Atatürkçülüğe göre AK Parti
Son birkaç yılda Batı ile ilişkilerin bozulması ve 15 Temmuz’dan sonra kopma noktasına gelmesi, ordu içindeki Cemaat ve Batı karşıtı ulusalcı Atatürkçüler ile AK Parti’yi daha da yakınlaştırdı. O kadar ki, çok sayıda Atatürkçü emekli askerin yer aldığı Vatan Partisi’nin lideri Doğu Perinçek, bugün AK Parti’yi dışarıda bırakan bir “milli hükümet”in kabul edilemez olduğunu söylüyor. Oysa Perinçek 3 Kasım 2002 gecesi seçimleri kazanan AK Parti’yi “gayri milli” ilan etmiş, birkaç ay içinde iktidarın “milli kuvvetler tarafından yıkılacağını” söylemişti.
Toparlarsak: Bugün ordu içindeki “ulusalcı, anti-Batı Atatürkçüler” Batı’ya ve Cemaat’e karşı AK Parti’yle ittifakı savunuyorlar ve ona karşı yıkıcı eylemlere girişmeyi reddediyorlar.
Buna karşılık, AK Parti nefreti hiç eksilmeyen eski usul Atatürkçüler kâh Cemaat’le işbirliği ederek (15 Temmuz’da olduğu gibi) kâh kendi başlarına hareket ederek (orduda başörtüsünün serbest bırakılmasını takiben başladığı belirtilen “kıpırdanma”da olduğu gibi) fırsat bulduklarında AK Parti iktidarını alaşağı etmekten vazgeçmiyorlar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025