Alper GÖRMÜŞ
Eşim aleyhindeki hukuki süreçlere saygım var. Ama, yetkililere sesleniyorum, eşimi kaçıran ve 133 gündür alıkoyan failleri de bulun...”
Eşi Ümit Horzum’un dört ayı aşkın bir süre önce kaçırıldığına ve o gün bugündür işkence altında alıkonulduğuna inanan iki çocuk annesi Aynur Horzum, Ankara Emniyeti’nden gelen ‘Eşiniz bizde, gözaltında’ açıklamasının ardından, yetkililere işte böyle seslendi.
Dört aylık bir azabın ardından eşiyle ilgili, ‘şayet suçluysa cezasına razıyım’ diyerek yasalara saygısını ifade eden bir kadının, hemen ardından dile getirdiği “eşimi kaçıran ve 133 gündür alıkoyan failleri de bulun...” talebine bigâne kalacak bir devletin ‘hukuk devleti’ olma iddiasını sürdürmesi hayli zor. (Ümit Horzum, Gülen Cemaati’ne bağlı okullarda idarecilik yapmış, başka görevlerde de bulunmuş biri. Adı Emniyet’teki ‘mahrem imamlar’ listesinde yer alıyor ve muhtemelen bu dosyadan yargılanacak.)
Devletinden, “Eşimi kaçıran ve 133 gündür alıkoyan failleri bulun” diye talepte bulunan bir yurttaşına devletin, “Eşiniz ciddi bir suç isnadıyla karşı karşıya ve onu yargılayacağız” deme hakkı var elbette, fakat ondan önce “Eşinizi kaçıran ve 133 gündür alıkoyan failleri mutlaka bulacağız” demesi gerekir, aksi takdirde yargılama fiili ağır bir meşruiyet kaybına uğrar.
Aynur Horzum, “Hukuki süreçlere saygım var” diyerek devletin hakkını teslim ediyor. Şimdi devlet bu hakkı meşruiyet kaybına uğramadan kullanmak istiyorsa bu işin peşine düşmeli ve failleri mutlaka açığa çıkarmalı.
Peki, devletin şu âna kadarki performansı bu konuda ümitli olmamızı sağlayacak bir vasıfta mı? Ümit Horzum’un koybolma (kaybedilme) hikâyesine ve eşi Aynur Horzum’un dört ay süren ‘arama-kurtarma’ mücadelesine baktığımızda, bu konuda ne yazık ki iyimser olamıyoruz.
İğneyle kuyu kazmak...
15 Temmuz darbesini izleyen ilk kanun hükmünde kararname ile kamudaki görevlerinden uzaklaştırılan Ümit Horzum’un ve Aynur Horzum’un hikâyesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine uluorta konuştuğuna dair bir ihbar üzerine jandarmanın Ümit Horzum’u gözaltına almak üzere Ankara’daki evlerine gelmesiyle başlamış. Horzum o sırada memleketi Aydın’da olduğu için gözaltı işlemi gerçekleştirilememiş. Durumdan haberdar olan Ümit Horzum gizlenmeye karar vermiş ve uzunca bir süre kızının Whatsapp hesabı üzerinden ailesiyle irtibatını sürdürmüş.
Fakat aralık 2017’de irtibat kesilmiş ve Aynur Horzum eşinden bir daha da haber alamamış.
Gazeteci Amberin Zaman, Aynur Horzum’dan aldığı bilgilerle o günlere dair şu bilgileri aktarıyor:
“Tanımadığı bir adam kapısını çalıyor ve eşiyle birlikte aynı daireyi paylaştıklarını söyledikten sonra Ankara Yenimahalle A City alışveriş merkezi önünde yolu kesilerek birtakım adamlar tarafından siyah bir minibüse bindirilip kaçırıldığını iddia ediyor. ‘Bütün görüşme birkaç dakika sürdü. Adını telefonunu vermeden gitti’ diyor Aynur Horzum.
“Eşinin izini sürmeye koyulan Aynur Horzum kendisinin de sorgulandığı jandarma karakolu dahil civardaki tüm karakolları teker teker gezip eşinin kaybolduğunu bildiriyor. Sonunda cumhuriyet savcılığına başvuruyor. Ancak savcılık kayıp ihbarını kabul etmiyor.” (Diken, 15 Nisan).
İşte bundan sonrası, devletin bu korkunç hikâyeyi aydınlatmak için o kadar da hevesli olmayacağını imâ eden olaylarla dolu... Onları da Aynur Horzum’un, sesini duyurabildiği mecralarda (tabii ki bunların arasında hiçbir merkez medya organı yok) anlattıklarından özetleyelim.
Meğer arabası bile aranmıyormuş
Aynur Horzum’un iz sürerek ulaştığı ve kuşkulu bulduğu noktalardan birkaçı şöyle:
Polis, mobese kameralarının görüntülerini izleyerek, Ümit Horzum’un kullandığı aracın en son 29 Kasım’da trafiğe çıktığını dair savcılığa bildirimde bulunmuş. Oysa Aynur Horzum Emniyet’e gittiği günlerden birinde polis bilgisayarının ekranında bu bilgiyle çelişen bir sayfa görmüş:
“Ben polisin bilgisayarının ekranında akaryakıt aldığı tarihlerle ilgili bir sayfa görmüştüm, fakat bu savcılığa gönderilen evraklar arasında yoktu. Ben ekranda akaryakıt istasyonunun adını görmüştüm, o firmanın Ankara’daki istasyonlarını gezdim, sonunda buldum ve yakıt fişini de aldım. Onu savcılığa da sundum. Fakat savcı bunu dikkate almadı.”
Fişin üzerindeki tarih, 29 Kasım’dan sonraki günleri gösteriyordu. Yani Ümit Horzum’un kullandığı araba polisin iddiasının tersine 29 Kasım’dan sonra da trafikteydi. Aynur Horzum, buradan yola çıkarak, polisin 29 Kasım’dan sonraki mobese kayıtlarını silmiş olabileceği sonucuna varıyor.
24 Mart’ta (2018) Ümit Horzum’un kullandığı araç bulunmuş. Aynur Horzum’un aramalarından haberdar olan birileri ona bilgi vermiş, o da birkaç kişiyle birlikte aracın bulunduğu yere gitmiş:
“Aracın yanına gittik, polisi çağırdık. Polis ilk etapta geldiğinde bu araçla ilgili herhangi bir çalıntı, vb. ihbarın olmadığını söyledi. Sanki basit bir kayıp araba peşindeymişiz muamelesi yaptılar bize. Biz de bunun üzerine meselenin basit bir araba kaybı olmadığını elimizdeki evrakları göstererek anlattık. Tedirgin oldular, savcıyı aradılar, araba hakkında maalesef o gün bir işlem yapılmadı. 5 saat kadar orada bekledik, fakat savcı gelmedi. Sonunda arabayı bir otoparka çektiler.”
Yani şöyle: Polis, zorla durdurulup sürücüsünün kaçırıldığı iddia edilen bir aracı birkaç ay boyunca arıyor, daha doğrusu kaçırıldığı iddia edilen kişinin yakınlarına böyle söylüyor... Fakat araç bulunduğunda ortaya çıkıyor ki, poliste bu aracın arandığına dair hiçbir kayıt yok!
‘Eşiniz bizde, ama...’
Gariplikler, nihayet dört ayın sonunda Emniyet’ten Aynur Horzum’a gelen ve eşinin açık alanda yürürken gözaltına alındığını bildiren telefondan sonra da devam etmiş. Hikâyenin bu bölümü, bundan sonrasının nasıl yönetileceği hususunda kafaların karışık olduğunu gösteriyor:
“Bugün, eşimin bulunduğunu bana bidirdiklerinde savcıya ‘Hani yurtdışına kaçmıştı eşim’ demeyi çok geçirdim içimden. Çünkü bütün bu süre içinde sürekli olarak bu gerekçeyle benim moralimi bozmaya, motivasyonumu etkilemeye çalıştılar.
“Dün gece (yani 16 Nisan’da) 23:30 civarında Ankara Emniyeti organize suçlardan aradılar. Bana söyledikleri şey, eşiniz Ümit Horzum bizde, gözaltında, merak etmeyin, avukatınız varsa sabah gelip görebilir dediler.
“Ben sorular sormak istedim ama, onlar, ‘tamam hanımefendi, bugün gözaltına alınmış işte’ diyerek geçiştirdiler. Terörle Mücadele Şube polisleri, ‘Ümitköy’de gözaltına almışlar, bize teslim ettiler’ dediler. Dediklerine göre, yolda yürürken eşimi biri ihbar etmiş. Yani çok komik bir senaryo bu.
“Bu sabah gittik, fakat avukatımızla görüştürmediler. Gerekçe olarak şubede yeteri kadar personel bulunmamasını gösterdiler. Sonra, öğleden sonra Adliye’ye götürülecek diye bir haber verildi bize. Gittik. Mübaşir, ’geldi, gelecek, salon aranıyor” falan dedi. Bir süre sonra geldi tekrar, avukata Ümit Horzum burada değil, dedi. Emniyet’te şu anda, 7 gün daha gözaltı süreci devam edecek dedi.
“Yani ne yapmaya çalıştıklarını açıkçası anlayamıyorum. Çünkü Emniyet’ten arayan kendileri, Adliye’ye geldik diyen kendileri, çıkarmayacağız diyen de, hiç gelmedik Adliye’ye diyen de onlar.”
Avukat da çekiliyor...
Aynur Horzum 20 Nisan’da twitter hesabından şu bilgiyi paylaştı: “Bugün ayrıca, eşim ile ilgili öğrendiklerimi SM’de duyurduğum için, emniyette oluşabilecek gergin ortama maruz kalmak istemeyen avukatım davadan çekildi. Ben tek başıma kalsam da hukuk içerisinde hakkımı sonuna kadar arayacağım.”
Aynur Horzum’un eşiyle ilgili öğrenip sosyal medyada paylaştığı bilgiler ve buna dair taleplerini de twitter hesabında yer alan birkaç paylaşım aracılığıyla öğrenelim:
“Eşim Ümit Bey ile alakalı iyileşmiş ağır yaraları ile birlikte vücudunda kırıklar olduğunu ayrıca kulak zarının delinmiş olduğunu öğrendim ve duyunca tarifsiz bir acı hissettim.
“Eşim gibi kimliği halen belirsiz kişilerin ellerinde 133 gün zorla alıkonulmuş ve ağır işkence gören birisine acilen tam teşekküllü bir hastanede gözetim altına alınıp psikolojik ve tıbbi tedavi verilmesi gerekmez mi?
“Üstelik eşim hakkındaki iddialar iddianameye dönüşmüş durumdadır. İddianameye dönüşen bir konuda, hukuken deliller toplanmış demektir... Tekrar 7 gün gözaltına alınması hukuken nasıl mümkün olabilir..?
“Bunlar ne kadar yasal mevzuata uygundur..? Hukukçu olmadığım için anlamaya çalışıyorum. Hukuk adına, yardıma ihtiyacım var... Lütfen yardım edin..? Doğru mu sizce..?”
Fransa OHAL’inde ‘Theo’nun hikâyesi
Türkiye’deki varlığı iki yıla yaklaşan Olağanüstü Hal rejiminin (OHAL) meşruiyetini, ‘Fransa’da da uzun sürdü’ argümanına dayandıran siyasetçiler gayet iyi biliyorlar ki, ortada isim benzerliğinden başka bir şey yok. Çünkü Fransa’da toplumu, medyayı ve yargıyı hesaba katmak zorunda olan bir devlet var. İki OHAL arasında nasıl bir fark olduğunu anlayabilmek için, Fransa’da ‘Theo’nun başına gelenlerle Türkiye’de Ümit Horzum’un başına gelenleri kıyaslamak yeterli olabilir.
Fransa’da, 2017 şubat ayının ortalarında polisin gözaltındaki bir siyah genci copla taciz ettiğinin ortaya çıkmasından sonra büyük bir infial oluştu. İnsan hakları derneklerinin medyanın büyük desteğiyle sürdürdüğü ‘Theo için adalet’ kampanyası birkaç gün içinde büyük sokak gösterilerine dönüştü. Fransız yargısı vakit geçirmeksizin polisler hakkında soruşturma başlattı. Olayın ülkenin bir numaralı gündemini oluşturmasına zamanın cumhurbaşkanı François Hollande da kayıtsız kalamadı ve Theo’yu evinde ziyaret ederek Fransa devleti adına özür diledi.
İki olay, iki devlet, iki OHAL... Biribirlerine benziyorlar mı?
Hürriyet manşetten verseydi?
Ümit Horzum, 15 Temmuz’dan sonraki kaybolma-kaybedilme vakalarının bir hesaba göre on ikincisi, bir hesaba göre on üçüncüsü (bunların tamamının Ankara’da vuku bulması da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir nokta).
Temmuz 2017’de Serbestiyet’te meselenin medya tarafına odaklanan bir yazı kaleme almıştım: “Medya, ‘kaybedilen insanlar’da haber değeri bulamıyor!”
O yazıda hiçbir gazetenin ve hiçbir televizyonun kayıplarla ilgili hiçbir haber yapmamasından yakınırken şöyle demiştim:
“Türkiye’de ‘Teröre ve teröriste karşı mücadele edenlerin ellerini soğutmamak’ gibi bir yaklaşım hep var oldu... Güvenlik güçlerinin ve bir ölçüde siyasetçilerin kendilerini bu yaklaşıma yakın hissetmeleri -onaylanması mümkün değil ama- anlaşılabilir bir pozisyon... Fakat aynı şey gazeteciler için hiçbir şekilde geçerli olamaz. Gazetecilerin, iktidarın canını sıkmamak için bu türden yasadışı uygulamalarla ilgili iddiaları sorgulamaktan uzak durması kesinlikle kabul edilemez. Slogan atan bir gazetecilikten, içeriksiz ve salt suçlamaya dönük haberlerden söz etmiyorum; gazetecilik sorgulamasından, iddiaların doğru olup olmadığını ortaya koyacak çabalardan söz ediyorum.”
O yazı yazıldığında Ümit Horzum henüz kaçırılmamıştı. Medya ne yazık ki, önceki örneklerde olduğu gibi Ümit Horzum kaçırıldığında da huzurunu bozmadı, sanki ülkede böyle tuhef şeyler olmuyormuş gibi davranmaya devam etti.
Son bir not: Haklarını yemeyelim, bazı internet siteleri ve internet üzerinden yayın yapan Artı TV gibi televizyonlar böyle davranmadılar, olan biteni başından beri izlediler ve kamuoyuyla paylaştılar.
Fakat bunlar, kamuoyunun geniş bir biçimde bilgilendirilmesine yetmedi. Bu vesileyle bir kez daha anladık ki, sosyal medya ve internet üzerinden yürütülen gazetecilik faaliyetleri kamuoyu yaratma açısından henüz çok işlevsel değil.
Bunu anlayabilmek için mesela Hürriyet’in haberi manşetten verdiğini, ardından da takip ettiğini tahayyül etmek yeter. O zaman her şey çok farklı olabilirdi.
Fakat dediğim gibi: Ne Hürriyet ne başka bir merkez medya organı (televizyonlar dahil) dahil oldu bu hikâyeye... Dolayısıyla bugün dahi Türkiye halkının en azından yüzde 90’ının Türkiye’de 1990’lara benzer kaçırılma olaylarının yaşandığı hakkında bilgisinin olmadığını öne sürmek hiç yanlış olmayacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025