Alper GÖRMÜŞ
Geçen hafta, bir zamanlar kendisi de başörtülü olan, 28 Şubat’ın mücadeleci kadınlarından akademisyen-yazar Ayşe Çavdar’ın tesettürden vazgeçen dindar genç kadınlara dair bir yıl öncesine uzanan radikal öngörüsünden söz etmiştim. İsterseniz Çavdar’ın görüşlerinin ayrıntısını 24 Ocak tarihli yazıma dönerek okuyabilirsiniz, ben burada ayrıntılardan arındırılmış özet halini hatırlatmakla yetineceğim. Okurken, bu değerlendirme yapıldığında başörtüsü çıkarma “eyleminin” bugünkü aleniyetini henüz kazanmadığını da aklınızda tutun:
“Bu insanlar” diyordu Ayşe Çavdar, “yani başlarını açmak için mücadele veren kadınlar, muhalif söylemi benimsemiş birkaç erkek de tanıyorum, bu muhafazakâr çevreden çıkmış olan bu insanlar ilmek ilmek, tırnaklarıyla oyarak dinle yüzleşiyorlar ve oradan bir sekülerizm çıkarıyorlar, bu çok acayip bir şey. Çünkü bu onların yaşama bilgisi. Kendi yaşama bilgilerinden etik sebeplerle vazgeçiyorlar.
“Bu neye benziyor biliyor musun? Türkiye'nin 68'lileri -bu dünyada da böyle- genelde zengin ailelerin çocuklarıydı. Bu çocuklar ailelerinin zenginliklerinden, o aristokratik seçkinliklerinden etik sebeplerle vazgeçiyorlardı. Bu ona benziyor, şimdi Müslüman 68'i geliyor, gör bak sen. Hem de koştura koştura geliyor.”
Çavdar haklı olabilir, en azından eğilim âşikâr
Geçen hafta, Çavdar kadar keskin bir öngörüm olmasa da, onun işaret ettiği dinden uzaklaşma ve sekülerleşme eğilimini benim de görebildiğimi yazmış, buna dair argümanlarımı başlıklar halinde sıralamış, onların açılımını da bugüne bırakmıştım... Bugün onu yapmaya çalışacağım, fakat önce başlıkları bir daha hatırlayalım:
a) Şimdiki muhafazakârlığın siyasi düzeydeki pragmatizmi ve yozlaşması ile başlangıçtaki büyük idealler ve adalet arayışı arasındaki uçurum.
b) Sosyolojik düzeydeki melezleşme ve bu yolla eski “seküler öteki” ile kurulan ilişkiler.
c) Modernliğin çekiciliği.
d) İlk üç etmenin tartıştığımız eğilim üzerindeki etkisini katlayarak büyüten iletişim devrimi ve yeni medyatik ortamlar.
Mahçupyan’ın ifade ettiği, benim unuttuğum temel bir faktör
Bu yazıya başlamadan önce, dindar gençlerin deizme kaymaları ve seküler hayat tarzına meyletmeleri hususunda başka neler yazılmış diye bir internet turu atınca, yukarıda sıraladığım başlıkların çok önemli bir eksiklikle malûl olduğunu fark ettim.
O başlıkların dördüncüsünde, “iletişim devrimi ve yeni medyatik ortamlar”ın, ilk üç etmenin tartıştığımız eğilim üzerindeki etkisini katlayarak büyüten katalizör rolünden söz etmiştim. Fakat Etyen Mahçupyan’ın konuya dair eski bir yazısına rastlayınca anladım ki, benim “katalizör”ümü de kapsayan daha kuşatıcı, sıraladığım dört etmenin etkisini katlayarak büyüten bir noktayı ihmal etmişim: Dindar kadınların üzerlerindeki baskının ortadan kalkması ve böylece onların yeni ve farklı değerlendirmeler yapabilmelerinin önündeki duvarın yıkılmış olması...
Mahçupyan, deizmin dindar gençler arasında neden yaygınlaştığını izah etmek için kaleme aldığı yazısında bunu şöyle ifade ediyordu:
“Din üzerindeki baskılar nasıl yüzeydeki sahte ‘laikleşmeye’ karşın dini değerli kıldıysa, bu baskıların kalkması ve dinsel hayatın özgürleşmesi de özgür zihinlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Dünyanın her yerinde özgürlükler arttığında inanç ve ideoloji alanı da tekçilikten kurtulur, çeşitlenir, çoğulculaşır ve inanç meselesi zihinsel süzgeçlerin içinden geçerek hayata yansımaya başlar.
“Bu dinamik başladığında, ilahi dinlerin söylemini sahiplenen kişilerin yeni neslin en azından bir bölümün kendilerinden daha akıllı ve derinlikli bir zihinsel analiz alışkanlığına sahip olacağını idrak etmesinde yarar var. Özgürlük sorgulama demektir… Eğer sorulara sığ ve basmakalıp klişeler dışında cevaplarınız yok ise, zihni kapasitesi yüksek gençlerin söylediklerinize teveccüh göstermesini nasıl beklersiniz? Hele inancı zaman ve mekanı aşan bir ‘gündelik davranış modeli’ olarak tanımlayıp sabitlerseniz, hayatı bireysel derinliği içinde hissetmeye yatkın gençleri dindar kılmayı nasıl umabilirsiniz?”
Neye itiraz ediyorlar, nelerden etkileniyorlar?
Bakış açımdaki eksik noktayı böylece telafi ettikten sonra, Ayşe Çavdar’a, “başta kadınlar olmak üzere dindar gençler arasında dalga dalga yayılan sekülerleşme” ve “Müslüman 68’i” tespitlerini yaptıran eğilimin başlıca kaynaklarını tek tek ele almaya başlayabilirim.
a) Şimdiki muhafazakârlığın siyasi düzeydeki pragmatizmi ve yozlaşması ile başlangıçtaki büyük idealler ve adalet arayışı arasındaki uçurum: Dinin son yıllarda hızlanan siyasallaşmasının ve dindar siyasetçilerin dini siyasi başarı yolunda araçsallaştırmalarının, zihni kapasiteleri ve sorgulama hevesleri yüksek genç dindarlar arasında mâkes bulmamış olması düşünülemez.
Tunus’un itibarlı Müslüman siyasetçisi Gannuşi’nin 2016’nın bahar aylarında yaptığı tarihi açıklamanın nedeni de, bütün bir Müslüman dünyasını esir alan bu tehlikeyi görmesiydi.
Gannuşi, Mayıs 2016’da Le Monde’a verdiği söyleşide, Tunus’un artık bir demokrasi olduğunu, o nedenle bundan böyle Tunus’ta siyasal İslam’a yer olmayacağını belirtmiş, partisinin de bundan böyle dini ve siyasi faaliyetleri biribirinden ayıracağını vurgulamıştı. Gannuşi’ye göre bu hem “çıkarları için dini manipüle etmekle suçlanmayacak” olan siyasetçiler için, hem de “artık siyasetin esiri olmayacak” din için iyi olacaktı.
Bu yaklaşımla, Türkiye’deki, işaret edilen birine oy verenlerin ahiretlerini de kurtaracaklarını söyleyen siyaset ve siyasetçiler karşılaştırılırsa, Türkiye’deki genç dindarların dini pragmatik siyasi hesaplarla kullanan siyasetçilere duydukları tepki daha iyi anlaşılabilir.
b) Sosyolojik düzeydeki melezleşme ve bu yolla eski “seküler öteki” ile kurulan ilişkiler: Başörtüsü yasağının başta üniversiteler olmak üzere kamusal alanlarda kalkmasından sonra başörtülü kadınların benimsediği davranış modeli, laik çevrelerin kafalarında oluşturduğu korkunun tümüyle temelsiz olduğunu koydu ortaya.
Bu çevrelere göre, üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasından sonra başı açık kadınlar üzerinde öyle bir baskı oluşacaktı ki, bir süre sonra üniversitelere başörtüsüz girmek mümkün olmayacaktı. ("AKP üniversitelerde türbanı serbest bırakırsa, iki sene içinde, hiçbir üniversitede başı açık kız göremezsiniz. Çünkü toplumsal baskı oluşturulur. Çok kısa bir zaman sonra da insanlar başörtüsü takmamazlık, üniversiteye başörtüsüz gidememezlik edemezler" - Tarhan Erdem, Radikal, Neşe Düzel'le söyleşi, 10 Eylül 2007).
Başörtüsü üniversitelerde yıllardır serbest ve oralardan, örtüsüz kadınlara yönelik tek bir mahalle baskısı haberi bile çıkmadı.
Fakat bambaşka bir şey oldu. Bu sayede ortak bir alanda buluşan örtülü ve örtüsüz genç kadınlar birbirleriyle konuşmaya, birbirlerini etkilemeye başladılar. Bu karşılaşma sonucunda tercihini tesettür yönünde kullananlar da olmuştur mutlaka, fakat tersini tercih edenlerin sayısının çok daha fazla olduğu anlaşılıyor.
c) Modernliğin çekiciliği: Başörtüsü sayesinde kitleler halinde ev içinden kamusal alana, özellikle üniversitelere çıkabilen genç kadınlar böylece burada karşılaştıkları seküler-modern hayatla, anne-babalarının neşesini iyice kaybetmiş gündelik hayatlarını kıyaslama imkânı da buldular.
Bu karşılaşmada da bir önceki maddede gördüğümüz gibi etkileşim karşılıklıydı. Yani nasıl bazı başı açık genç kadınlar örtünme, bazı örtülüler de örtülerini açma eğilimi içine girdilerse, burada da bazı dindarlar seküler-modern hayat tarzından etkilendiler ya da tersi oldu.
Fakat burada da seküler-modern hayat tarzını tercih edip sekülerleşenlerin, seküler-modern hayat tarzlarını terk edip dindarca bir gündelik hayata geçen genç kadınlardan çok daha fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun çok basit bir nedeni var: Modern hayat tarzının genç insanlar üzerinde büyük bir çekiciliği vardır ve onunla iç içe yaşayıp da ondan etkilenmemek çok zordur.
Bu zorluk, ömürlerini din ve gelenekle içiçe yaşayarak geçirmiş ve onun alternatifiyle karşılaşmamış daha yaşlı kuşaklar için de geçerlidir ama onların modernliğe direnebilmesi nispeten daha kolaydır.
Burada bu zorluğu ayrıntılandırmaya girişemem, çünkü böyle bir şey zaten uzamış bulunan bu yazıyı iyice uzatır. Fakat isterseniz, modernliğin çekiciliğinin nasıl bir şey olduğunu tartıştığım şu eski yazıya bakabilirsiniz: http://serbestiyet.com/yazarlar/alper-gormus/deizmin-dol-yatagi-modernlik-846201
d) İletişim devrimi ve yeni medyatik ortamlar: Genç dindarlar arasındaki sekülerleşme ve Ayşe Çavdar’ın sözleriyle 50 yıl önceki 68’liler gibi davranma eğilimini açıklamada kullandığım argümanlardan belki de en anlaşılabilir olanına gelmiş bulunuyoruz...
Gerçekten de, özellikle şu son 10-15 yıldaki iletişim devriminin, yeni medyatik ortamların, bilhassa da sosyal medyanın bütün bu tartıştığımız faktörlerin etkilerini neden katlayan bir rol oynadığını izah etmeye çalışmak manasız görünüyor.
Çünkü bütün bu faktörler o dijital ortamlar sayesinde zaman sınırına tâbi olmaksızın bir anda herkesin katıldığı tartışmalar haline geliyor ve etkilenmeye açık olanlar o tartışmalarla hızla fikirlerini ve davranışlarını değiştirebiliyorlar.
Şöyle toparlayarak bitireyim: Ayşe Çavdar’ın iddia ettiği ölçüde kitleselleşir mi bilemem ama, genç dindarlar arasında sekülerleşip dinden uzaklaşma eğiliminin var olduğunu görmek ve bunun neden böyle olduğunu anlamak o kadar da zor değil.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025