Alper GÖRMÜŞ
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) yayımladığı “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye’deki Uzantıları” başlıklı raporda çok sayıda gazetecinin adının aleni olarak zikredilmesiyle ilgili iki yaklaşım öne sürülüyor.
Birinci yaklaşımın sahipleri, raporun, zikrettiği gazetecileri daha başlığında hem “uluslararası” hem “uzantı” olarak iki kez töhmet ve zan altına aldığını, bunun da açık bir fişleme olduğunu söylüyorlar. (Söylemeye gerek yok ama: Gerek “yerli ve milli”nin zıttı olarak “uluslararası”, gerekse de “uzantı”, SETA’nın raporunun başlığında pejoratif içerikleriyle kullanılıyor.)
Buna karşılık ikinciler “fişleme” ile “aleniyet” arasındaki anlamsal uzlaşmazlığı hatırlatarak “aleni fişleme diye bir şey olabilir mi” diye soruyorlar ve bunun bir fişleme sayılamayacağını söylüyorlar.
Kolayca tahmin edilebileceği gibi birinci görüş ağırlıklı olarak iktidara uzak kesimlerce, ikinci görüş ise iktidara yakın kesimlerce dile getiriliyor. (Mesela Hilal Kaplan: “SETA raporu, tamamen açık kaynaklardan yararlanılarak yapılmış bir araştırma. Gizli saklı & kişisel hiçbir bilgi yok. Bunun nesi fişleme oluyor acaba? Yoksa yabancı medya kurumlarında çalışanlar bunun gizli bilgi sayılmasını mı arzu ediyorlar?”)
Fakat iki görüşü harmanlayıp daha nüanslı sonuçlara varanlar da var. Mesela Yeni Şafakgazetesinin internet yazı işleri müdürü Ersin Çelik Twitter’da şöyle yazdı:
“Gazetecilerin takip listeleri, başka gazetecileri RT yapmaları gizemli bir bilgi değil. Fakat ‘süzülerek’ raporlaştırılması fişlemeye girer. Gerçi fişleme de kamuya açık olmaz. Bu çalışma başlı başına ciddi bir beceriksizlik. Rahatsız edici. Geri çekilip özür dilenmeli.”
Prof. Erol Göka da yanlış bulmuş raporu, fakat anladığım kadarıyla o da “beceriksizliğe” çıkartıyor faturayı:
“SETA raporu olmamış kardeşim, olmadığı gibi kurumun bunca yıllık emeğini zayi etme potansiyeli de taşıyor. Vazgeçin, amacımızı aştık deyin, olsun bitsin.”
Tıpkı Çelik ve Göka gibi raporun bir tür “bilinçsiz taksir” olduğunu savunan muhalifler de var. Zaman zaman Medyascope’da görüşlerine başvurulan, benim de ilgiyle izlediğim Burak Bilgehan Özpek Twitter’da şöyle yazdı mesela:
“SETA’nın, yayınladığı medya raporunun bu kadar tepki alacağını hesapladığını sanmıyorum. Diğer raporlarından farklı görmediler. Yani bu raporun arkasında derin düşünülmüş bir amaç, bir strateji yok. Sadece, Türkiye’deki dönüşümü okuyamıyor, kabul etmek istemiyorlar.”
Bence bu bir fişleme ve üstelik “bilinçli taksir”
Buraya kadar yazdıklarımdan da anlaşılabileceği gibi yazının bundan sonrasında iki sorunun cevabını arayacağım.
Birinci soru: SETA’nın yaptığı şey bir fişleme midir ve bu soruya bağlı olarak: Fişlemenin alenisi olur mu?
İkinci soru: SETA bu işi beceriksizilğinden, şaşkınlığından, Türkiye’yi okuyamadığından, yaptığının masum bir şey olduğunu düşündüğünden falan mı yapmıştır? Bu kadar büyük bir tepki alacağını hesaplasaydı yapmaz mıydı?
Özü fişlemeye uyuyor, biçimi uymuyor
İlk soruya cevabım: Evet, bu bir fişlemedir fakat aleni olması fişlemenin biçim şartına uymuyor... Bu durumda şunu öne sürmüş oluyorum: SETA fişleme yapmıştır fakat bunu yaparken fişlemenin hepimizin bildiği biçim şartını (gizlilik) revize etmiştir.
Bu, özünde bir fişlemedir derken, bir fişleme faaliyeti sonucunda ne oluyorsa, bu örnekte de aynısının olduğu (olacağı) gerçeğine işaret ediyorum. Yani fişlenen kişilerle ilgili olarak, fişleyenin amaçladığı bazı olumsuz sonuçlar bu örnekte de ortaya çıkacak. Yani raporda adı geçen gazeteciler mesleklerini kendi ülkeleri aleyhine icra eden, makbul olmayan gazeteciler olarak damgalanacaklar ve kamuoyu bir bölümüyle bu algı doğrultusunda oluşacak.
Biçim meselesine gelince... Biraz önce de teslim ettim, fişlemenin klasik biçimine uymuyor, fakat bu onun özünü değiştirir mi? Bu rapor da klasik herhangi bir fişlemeyle aynı sonuçları doğuruyorsa, “biçime uymuyor” diyerek onun özünde bir fişleme faaliyeti olduğuna karşı çıkılabilir mi?
Kanaatimce bu noktada peşine düşeceğimiz soru, aleni yapılmasının hadisenin fişleme vasfını ortadan kaldırıp kaldırmayacağı değil, bu işin neden aleni yapıldığıdır.
Böylece geliyoruz ikinci soruya...
Kasıt mı, taksir mi?
Raporun başlığına, diline, ayrıntılarda neleri kriminalize ettiğine bakıp da, raporu hazırlayanların, bu işin sonunda orada işaretlenen gazetecilerin zarar göreceklerini düşünmemiş olabileceklerine ben şahsen fazla ihtimal vermiyorum.
Peki, bu durumda raporu hazırlayanların sorumluluğunu nasıl tarif edebiliriz? Bu sorumluluğu “kasıt”la mı yoksa “taksir”le mi açıklamalıyız? (Kasıt: Niyet, istek, amaç, gaye... Taksir: Kusurlu davranma, eksik yapma, kusur etme, yapabilecekken yapmama...)
Kelime anlamlarından da anlaşılabileceği gibi “kasıt”a dayanan sorumluluklar bilinçli davranışla, “taksir”e dayanan sorumluluklar ihmalle, kusurlu davranışla ilgilidir. (Bunlar da kendi içlerinde ayrışıyorlar ama o kadarını karıştırmayalım).
Ben buradaki sorumluluğun “kasıt”la ilgili olduğu kanaatindeyim.
Şöyle itiraz edebilirsiniz: Mesele, fişlenenlerle ilgili olumsuz sonuç üretmekse, bu neden açık bir biçimde yapılsın ki? Fişleme yine klasik usulde, yani gizlice yapılır ve böylece ülke içinden ve dışından gelebilecek tepkilerden de kaçınılmış olur.
Benim bu itiraza cevabım şöyle: İktidarlar bazen baskıyı gizli kapaklı değil güçlerinin sınırsızlığının bir işareti olarak göstere göstere yaparlar. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı davalar henüz soruşturma aşamasındayken yargıya talimat anlamına gelebilecek sözlerini nasıl açıklayacağız? Cumhurbaşkanı, aynı sonucu el altından yürüteceği etkileme faaliyetleriyle de alabilecekken neden aleni biçimde, kamuoyuna ilan ederek yapıyor?
Bence SETA örneğinde de aynı ruh hali devrede...
Ayağının altındaki toprağın kaymakta olduğunu hisseden telaşlı bir iktidarın ve destekçilerinin pervasızlığıyla karşı karşıyayız. Bu pervasızlık onlara ölümcül hatalar yaptırıyor ve onlar bunların hata olduğunun farkına varamıyorlar.
SETA örneği de panikle yapılan büyük hatalardan biri.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025