Alper GÖRMÜŞ
Cehennem, acı çektiğiniz yer değildir. Cehennem, acı çektiğinizi hiç kimsenin bilmediği yerdir” demişti Hallac-ı Mansur.
Burada "bilmeyen"i, en dar ve direkt anlamıyla "haberi olmayan" diye düşünmemek gerekir. Buradaki bilmeyen, birilerinin çektiği acıdan haberi olmayandan çok, haberi olduğu halde acıyı görmezden gelendir, bildiği halde yokmuş gibi davranandır; ki bu da acı çekenin bulunduğu yeri cehenneme çevirir.
Türkiye, kısa dönemler hariç hep hukukun askıya alınarak birilerine kan kusturulanların ülkesi olageldi. Solcular, Kürtler, muhafazakârlar sırasıyla nasiplerini aldılar bu hukuksuzluk ve ağır baskı dönemlerinden.
Hallac-ı Mansur’un ölçüsüyle, bu dönemleri “cehennem” olarak yaşayanlar da hep oldu. Fakat yine de o dönemlerde çekilen acıların bilinirliği ve kabulü, son yıllarda “FETÖ iltisaklıları”na reva görülenlerin bilinirliğinden ve kabul düzeyinden çok daha yüksek oldu. Yani Türkiye hiçbir zaman bugünkü kadar “Acı çekenlerin acı çektiğini kimsenin bilmediği yer” olmamıştı.
Bir yeri acı çekenlerin cehennemi haline getirebilmenin en etkili yolu, acı çekenleri başkalarının gözünde şeytanlaştırmak, nefret objesi haline getirmektir. Bunda ne kadar başarılı olursanız, birilerinin çektiği acıları başkalarının görmemesi hedefinize o kadar çabuk ulaşırsınız. Siyasi iktidarın ve devletin, Gülen cemaatinin sempatizanlarını (da) şeytanlaştırmak alanındaki başarısına 10 üzerinden kaç puan verirsiniz diye sorsanız bana, cevabım “10” olur.
Mustafa Yeneroğlu’nun anlattığı bir adalet felaketi
Bu dönemde yaşanan fakat “bilinmeyen” adalet felaketlerinden birini, geçtiğimiz günlerde Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AK Parti) istifa eden Mustafa Yeneroğlu anlattı:
“Altı yaşındaki kızım ‘Baba bana hiç zaman ayırmıyorsun’ deyince kızımla Ankara’da bir lunaparka gittik. Orada işte papağanlarla falan fotoğraf çektiriyorduk. Fotoğrafları seçiyorsunuz. Baktım biri ‘Mustafa bey buradan seçebilirsiniz’ dedi. Şaşırdım tabii. ‘Siz beni tanımazsınız ama ben sizi tanıyorum’ dedi. Yüzü kızardı, gözü yaşardı. ‘Tanışalım’ dedim ‘siz kimsiniz’ dedim. ‘Ben cumhuriyet savcısıyım’ dedi. Bir şey diyemedim. ‘Benim burada olmam benim ayıbım değil, sizin ayıbınız’ dedi. Eşim de ordaydı, herkes ağlamaya başladı. Ben kendimi zor tutuyorum. Dedi ki ‘11 ay tutuklu kaldım ve çocuğumu çocuk esirgeme kurumuna veriyorlardı. Babamın ve kız kardeşimin cenazesine gidemedim’ dedi. Araştırdım birinci mahkemede beraat ediyor. İkinci mahkemede de beraat ediyor. İki yıldır Yargıtay’da dosyası bekliyor. Eşi de hakim. Samsun’dan Ankara’ya gelmiş. 2 bin 500 liraya sigortasız şekilde hayatta tutunmaya çalışıyor. FETÖ’nün uzağından da geçmemiş. Tek sebebi zamanında HSYK seçimlerinde demişler ki ‘şuna oy vereceksin’ o da ‘hayırlısı olsun değerlendiririz’ demiş. Bunu isteyen şu anda da bir ilin başsavcılığını yapan savcı. Başkaları da bu şekilde kaç insanın hayatını mahvetmiştir.” (Karar, 18 Kasım 2019).
Bir 15 Temmuz ürünü olarak “iltisaklı...”
“Bitişik olan, temasta olan” anlamına gelen “iltisaklı” kelimesi, 15 Temmuz (2016) darbe girişiminden sonra hayatımıza girmiş bir kelime: Gülen örgütünün yalnız “kriminal merkez”ini değil, etrafındaki geniş sempatizan ağını da cezalandırma niyetini ve arzusunu ifade ediyor.
15 Temmuz darbesinden önce Gülen Cemaati’nin devlet içindeki örgütlenmesine yönelik hukuki girişimlerde “iltisaklı”lar suç kategorisinde görülmüyordu. Bunun en önemli delili, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015’te başlattığı ve 15 Temmuz darbe girişiminden hemen önce iddianameye dönüştürdüğü “çatı davası”ydı. Başsavcılığın iddianamesi, bu soruşturmanın ve davanın “örgüt üyesi-sempatizan” ayrımı temelinde yürütüldüğünü açık bir biçimde gösteriyordu:
“Bu örgütün evinde kalan, yurtlarında barınan veya okul ya da dershanelerinde öğrenim gören gençler; dershane, özel okul ve yurtlarda faaliyet yürüten öğretmenler ve yöneticiler; aynı şekilde örgütün emrinde faaliyet yürüten dernek, vakıf, banka veya ticari şirket çalışanları; bu örgütün elindeki işyerlerinde ücretli çalışan emeği ile geçinen kimseler, açıkça bir suça karışmadıkları sürece, sırf bu irtibatları ceza sorumluluğu doğurmadığından özellikle soruşturma dışında tutulmuştur. Fetullah Gülen örgütünün sempatizanı olup bu örgütü dini bir kuruluş sanarak cemaate gönül bağı bulunanlar da soruşturma harici tutulmuşlardır.”
“Çatı” gibi iddialı bir sıfatla sunulan iddianamenin sadece 72 kişiyi kapsıyor oluşu, Başsavcılığın, soruşturmayı gerçekten de tanımladığı suç ölçülerine göre yürüttüğünün belirtisi sayılmalı. Fakat muhtemeldir ki, bu iddianamenin böyle yazılmış olması, onun 15 Temmuz darbesinden önce hazırlanıp mahkemeye gönderilmesiyle doğrudan ilgilidir. Çünkü 15 Temmuz’dan sonra yargının lugatine “iltisak” diye bir kelime girdi ve o andan itibaren de örgüt üyeliği ile sempatizanlığı arasında herhangi bir fark görülmemeye başladı.
Yargıtay’ın verdiği gollük paslar
Bu iddianameye temel teşkil eden bakış açısı, 15 Temmuz darbesinden hemen sonra başlamak üzere unutuldu ve “iltisak”tan ceza alanların sayısı “örgüt üyeliği”nden ceza alanların sayısını katlar hale geldi.
İktidar, ayrım yapmadan “Cemaatçi” olan herkesin üzerine aynı hınçla yürüyerek, bir davayı itibarsızlaştırmanın en garantili yöntemini sergiliyor, bunun kendi ayağına kurşun sıkmak anlamına geldiğini bile göremiyordu.
Bu sürecin bir aşamasında, iktidara yakın birkaç yazarın uyarıları hiçbir sonuç doğurmadı. Fakat sapla samanı birbirine karıştıran bu yargı pratiğinin yanlış olduğu o kadar bârizdi ki, iktidarın içinde yer alanların bazıları, bunun “kripto FETÖ’cü”lerin işi olabileceğini dahi öne sürdüler ve iktidarı bu noktadan ikna etmeye çalıştılar.
Ne var ki, zamanla, bu uygulamaların “içerdeki kripto FETÖ’cü” yargı mensuplarının faaliyetlerinin değil, “onlara su bile yok” siyasetinin bir sonucu olduğu anlaşılınca, iktidar çevrelerinden gelen iyi niyetli eleştiriler de haliyle kesildi.
İktidarın isteği doğrultusunda teşkilatı da sempatizanı da aynı çuvala koyan yargı pratiği bütün hızıyla sürerken, ortaya çıkan ve yüz binlerce insanı etkileyen adaletsizlikleri seyreltme imkânı veren başka bir fırsattan da yararlanılamadı. Bu fırsat, Yargıtay’ın alt derece mahkemelerine verdiği “ayrım yapın, herkesi aynı çuvala koymayın, her Gülenci suçlu değildir” nasihatleriydi.
“İdeoloji başka, üyelik başka”
Bu yöndeki ilk Yargıtay uyarısı, 16. Ceza Dairesi’nin 26 Ekim 2017’de verdiği bir kararla geldi. Karar, 1 Kasım 2017 tarihli Hürriyet gazetesinde şöyle haberleştirildi:
“Burdur’da Ağlasun Tarım Müdürü Hakan Özcan, 3 Ağustos 2016 tarihinde ‘FETÖ üyeliği’ iddiasıyla gözaltına alınıp tutuklandı. 2013 yılı öncesi ve sonrasında örgütün ilçe imamıyla telefonla görüştüğü, sohbet toplantılarına katıldığı, Zaman gazetesine abone olduğu ve kızını Altınbaşak adlı okula verdiği belirlenen Özcan, ‘yasadışı örgüt üyeliği’ suçundan cezalandırıldı. Bölge Adliye Mahkemesi’nde temyiz başvurusu reddedilen Özcan, Yargıtay’a gitti. Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi, Özcan’ın itirazını haklı bularak kararı bozdu. (...) Kararla birlikte Özcan tahliye edildi.” (“Yargıtay’dan delil uyarısı: Sempati, örgüt üyeliğine yetmez”, İsmail Saymaz, Hürriyet, 1 Kasım 2017).
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, kararında örgüt üyeliğiyle örgüte sempati duyma arasında net bir ayrım yapıyor ve “örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir” diyordu.
Sanık, bu davaya münhasır olmak üzere beraat etmişti ama benzer öbür davalarda mahkemeler Yargıtay’ın bu yaklaşımını benimsemediler.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi geçtiğimiz Temmuz ayında da benzer bir karar verdi ve bu da geçtiğimiz hafta eski hakim Kemal Karanfil tarafından kamuoyuna açıklandı. Onun da dediği gibi, mahkemelerin uyması durumunda en az yüz bin kişinin beraatiyle sonuçlanacak bu karar da bir öncekinin akıbetine uğradı.
Yani iktidar da, savcılar ve yargıçlar da zararın hiç değilse bir noktasından dönme fırsatını, Yargıtay’ın kararlarını görmezden gelerek kaçırıyorlar.
Fakat şurası da muhakkak: Yargıtay’ın bu adaletsizliği seyreltebilecek gollük paslarını görmezden gelen savcılar ve hâkimler, hukuk nispî de olsa geri geldiğinde bu davranışlarını bakalım nasıl izah edecekler.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025