Alper GÖRMÜŞ
DİZİ SUNUŞU
Okumakta olduğunuz; dört, beş, belki altı yazı boyunca sürecek bir dizinin ilk yazısı. Muhafazakâr kesimin genç kuşaklarında yaşanmakta olan değişimin ‘büyük’ siyaseti nasıl ve ne surette etkileyeceğini (etkilemekte olduğunu) anlamaya ve anlatmaya çalışacağım. Bu amaçla ilk bölümlerde İslam’ın küresel çapta modernlik ve bilim karşısında yaşadığı sorunların genç kuşaklar üzerindeki etkisi üzerinde duracağım. Ardından sözü Türkiye’deki genç kuşaklara getirecek, onların dindarlıktan ve cemaatçi yapılardan uzaklaşıp bireyselleşmelerinin, Erdoğan’ın dört beş yıl önce dümeni İslamcılıktan milliyetçiliğe kırışının sebeplerinden birini teşkil edip etmediği sorusunun cevabını arayacağım.
Ne zaman İslam’ın modernliğin iğvası karşısında yaşadığı sıkıntı üzerine bir şeyler okusam, aklıma Ali Bulaç’la çok eski yıllarda (şimdiye nazaran 21 yıl önce, 1999’da) yaptığım bir söyleşi gelir. Yine öyle bir akla gelişlerden birinde o söyleşiyi şöyle anlatmıştım:
Bulaç’a, Türkiye’nin hızla şehirleştiğini, bu durumda İslam’ın ve İslami değerlerin de şehirlerde, kapalı sosyo-ekonomik koşulların tersine bir tür ‘değerler rekabeti’ne girmek zorunda kalacağını hatırlattım ve sordum: Modernlik, önüne çıkan her şeyi eritiyor, kendi ürettiği değerlerin dışındaki bütün değerler üzerinde ağır bir hegemonya kuruyor… Sizce, içine girdiğimiz süreç, hayatını İslami değerler üzerine tasarlayanlar açısından da endişe duyulması gereken bir süreç mi?
Bulaç, soruyu cevaplamaya “kaçış yok” diye başladı ve Mısır’da Müslüman Kardeşlerin (İhvan) 1950’lerdeki tecrübesini anlattı. Mısır’da şehirlerdeki ‘modern’ eğilimler karşısında kendi değerlerini koruyamayacaklarını düşünen çok sayıda İhvan mensubu, şehirlerin dışında yarattıkları İslami gettolarda yaşamaya başlamışlar. Fakat çok geçmeden, bunun manasız bir kaçış olduğuna hükmedip geri dönmüşler. “Böyle yapamayız” demişti Bulaç, “şehirlerde kalmalı ve değerlerimizi oralarda savunmalıyız…”
Peki, diye sormuştum, İslam’ın modernlik karşısında erimesi ihtimalini hiç mi yok? Gelen cevap gayet köşeliydi: “Var böyle bir ihtimal. Fakat bu ihtimalin gerçekleşmemesi için modernlikle onun alanlarında rekabet etmekten başka bir yol yok.”
Söyleşinin yapıldığı tarihte Türkiye’de İslami köklerden gelen siyasetçiler anlamlı bir iktidar dönemi yaşamamışlardı ve onun tadını bilmiyorlardı (Refah Partisi’nin 1990’ların ortasındaki iktidarsız iktidarını saymıyorum). Dolayısıyla Ali Bulaç, yalnızca modernliğin Müslümanlar üzerindeki ‘ayartıcılığından’ söz ediyor, muhtemel bir iktidar döneminin etkilerini analizine dahil etmiyordu.
Akıl edip de muhtemel bir iktidar döneminin İslam’ın modernlik karşısındaki pozisyonunu nasıl etkileyeceğine dair bir soru sormamıştım o zaman.
Henüz pratiği yaşanmamış bir iktidar dönemi için cevabı zor bir soru olurdu bu ve Bulaç da muhtemelen “iktidarına göre değişir” gibi ‘kaçamak’ bir cevap verirdi diye düşünüyorum bugün.
Fakat şimdi o pratik yaşandı ve Müslümanlığını ortalamadan daha derin bir dindarlık algısıyla yaşayan birçok Müslüman aydın, bu pratiğin tıpkı modernliğin baştan çıkarıcılığı gibi olumsuz bir rol oynadığını teslim ediyor.
Beni Ali Bulaç’la yaptığım söyleşiye bu defa götüren yazı, Serbestiyet’e yeni katılan yazarlardan İsmail İçen’in çok özel üslubuyla kaleme aldığı dizi-sinema yazılarının sonuncusu oldu: “Ramy Hassan dünyadan cennete giden metrobüsten bildiriyor.”
Ramy adlı dizinin kahramanı Ramy Hassan eğlenceli bir seküler hayatın göbeğinde, inandığı gibi yaşamıyor oluşunun sıkıntısıyla başbaşa, kendince bir denge tutturmaya çalışıyor. İçen’in kelimeleriyle: “Modern şehir hayatındasın ve dindarsın. Bu sıkışmışlık duygusu çelişkilere sürüklüyor Ramy’yi ve kendi çapında bir varoluş sancısı çekiyor karakterimiz.”
Gördüğünüz gibi, 21 yıl önce Ali Bulaç’a sorduğum sorunun dizi versiyonu gibi bir şey Ramy… Bana o söyleşiyi hatırlatması çok normal.
Parantez: Seküler eğilimlerini daha koyu bir dindarlık için terk eden genç Müslümanlar
Dizinin bu ilk yazısını, dizi boyunca ele alacağımız dönüşümün (dindarlıktan daha seküler bir hayata) tam tersini yaşayan gençlere ayırdığım uzun bir parantezle kapatacağım.
Soru şöyle: Ramy gibi, modernliğin göbeğinde, sekülerliği ağır basan bir hayat yaşayan fakat aynı zamanda dindar da olan gençlerin iç sancılarını, daha koyu bir dindarlık tercihiyle “dindirmeleri” İslam için iyi midir kötü müdür?
Rammy’nin tercihi bu değil, icabında dalgasını da geçerek, inancıyla yaşadığı seküler hayat arasında denge kurmaya çalışan biri o. Fakat, anladığım kadarıyla, inancı uğruna seküler alışkanlıklarından vazgeçecek biri gibi de durmuyor.
Yukarıdaki soru, Müslümanlığını ortalamadan daha derin bir dindarlık algısıyla yaşayan biri için ilk anda tuhaf gelebilir; böyle biri, Ramy’nin de haliyle seküler hayatını terk edip İslami bir günlük hayatta karar kılmasını ister. Keza, Ramy’nin hallerinin bir dindarda (hatta hayatında seküler öğeler barındıran bir dindarda bile) sıkıntıyla karışık bir öfke yaratmasında da anlaşılmayacak bir şey yok. Nitekim İsmail İçen bir arkadaşına diziyi tavsiye edince bakın nasıl bir tepki almış:
“Dindar olduğunu bildiğim ama sosyal hayatını da seküler biri gibi yaşayan bir arkadaşıma seveceğini düşünerek Ramy’yi tavsiye ettim. Bir bölüm seyredip devam edemediğini söyledi. Neden dedim, komik mi bulmadın neden devam etmedin? Ya komik aslında ama dinimizle dalga geçiyormuş gibi geldi çok rahatsız oldum dedi.”
Peki Ramy, yaşadığı hayatla inancı arasındaki çelişkiyi gidermek ve sancısını dindirmek üzere içindeki ‘seküler’i söküp atsaydı ne olurdu?
İkinci yazıda, bu sorunun cevabı üzerinden, içindeki ‘seküler’i öldürmeye davet edilen ve buna icabet eden gençlerin varacağı menzillerden biri üzerinde duracağız: IŞİD’vari dindarlık.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025