Alper GÖRMÜŞ
Bu dizinin sonuna geldik işte; bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile onun dayandığı asli toplumsal kesimleri düşmanlaştırma sürecine bizzat AK Parti'nin yaptığı katkılar üzerinde duracağım...
Başlamadan bir rezerv koyayım: Günümüz Türkiye'sinde, AK Parti ne yaparsa yapsın onu “düşman” olarak görmeye devam edecek ve “düşmanı imha” kapasitesine sahip her güçle ittifak edecek geniş toplumsal kesimler var. Çünkü bu kesimler açısından AK Parti onların nefretlerinin nedeni değil nesnesidir... Bu kesimler, siyasetteki AK Parti'den ve toplumdaki “dinciler”den “ontolojik” nedenlerle nefret etmektedir; dolayısıyla kendisinden nefret edilenlerin, bu nefreti ortadan kaldırma ya da azaltma şansları yoktur. Tıpkı Cezayirli yazar Frantz Fanon'un Siyah Deri Beyaz Maske kitabında anlattığı kendi öyküsünde olduğu gibi:
"Fanon, yanından beyaz bir kadın ve çocuğunun geçmekte olduğunu görür. Çocuk, siyah adamı (Fanon'u) görünce 'Anne bak bir zenci', der. Bunun üzerine siyah adam gülümser. Aynı olay ikinci defa tekrarlanır ve siyah adam tekrar fakat bu kez biraz daha az gülümser. Çocuk ve anne birbirine gittikçe yaklaşmaktadır. Tam önünden geçeceklerken çocuk, 'Anne bak zenci!' diye bağırır ve korkuyla annesine sarılır. Siyah adam donup kalmıştır, adeta buz kesilmiştir."
Buz kesilmiştir, çünkü çocuğun korkusunu giderecek hiçbir şey yoktur elinde... Tam tersine, çocuk üzerinde yürütülecek küçük bir propagandanın kendisini “korkulan”dan “nefret edilen” mertebesine yükselteceğini bilir; fakat yine yapacak bir şeyi yoktur.
AK Parti'nin yapabilecekleri ve yapmadıkları
Fakat bu örnek, AK Parti'nin bu çerçevede yapabileceği hiçbir şeyin olmadığı şeklinde yorumlanırsa yanlış olur. Çünkü AK Parti'yi desteklemeyen toplumsal kesimlerin tamamı zihninde onu “düşman” olarak algılamıyor... Zaten Ergenekoncu ve Ergenekonvari zihniyetler de esasen bu kesimleri etkileyip, toplumun yarısını öbür yarısının gözünde düşmanlaştırmak için çaba harcıyor. AK Parti'nin ve Başbakan Erdoğan'ın hataları işte bu çerçevede “değerli” hale geliyor. Yine aynı hatalar, AK Parti'yi kör-topal da olsa “demokrasi taşıyıcısı” bir parti olarak gören demokrat-liberal çevrelerle bu parti arasındaki ittifakları zehirleyerek yine Ergenekoncu zihniyetin güç toplaması sonucunu doğuruyor.
Etyen Mahcupyan, AK Parti'yi tarihin bir aşamasında Türkiye toplumunun önüne çıkan “küçük bir mucize” olarak gördüğünü yazmıştı da başına gelmeyen kalmamıştı. Doğrusu, Mahcupyan'a kızanların, kendi kendilerine kaldıklarında İslami gelenekten nasıl olup da öyle bir partinin çıktığını kendilerine sorup şaşırdıklarına adım gibi eminim. (Bunun dillendirilmesinden kaçınılmasında anlaşılmayacak bir şey yok.)
Fakat bir doğumun ölçüsü “hiç kimsenin beklemediği” diye veriliyor, “bu nasıl oldu” diye soruluyorsa, doğan çocukta birtakım problemlerin ortaya çıkması da sürpriz sayılmamalıdır. Nitekim AK Parti bir yandan içinden doğduğu gelenekle kıyaslandığında demokrat ve özgürlükçü bir parti oldu, öte yandan da her zaman o geleneğin sınırlılıklarıyla malûl oldu. Bu sınırlılıkların ön plana geçtiği her durum, onu istismar eden Ergenekoncu zihniyetin etkili propagandasıyla büyütüldü ve böylece bir anlamda AK Parti kendi verdiği kozlarla düşmanlaştırıldı.
AK Parti'nin sınırlılıklarının, bu partinin üç temel algısını zehirleyip onun evrensel normlara uyum sağlama çabasını zayıflattığını düşünüyorum: “Siyaset-demokrasi” algısı, “özgürlük” algısı ve “devlet-hukuk-birey” algısı...
AK Parti'nin siyaset-demokrasi algısı
AK Parti'nin siyaset-demokrasi algısı dar (İslamcılık) ve geniş (sağcılık) hinterlandının etkisiyle “siyasi demokrasi”den ibaret kaldı. Siyasi demokrasi, yani demokrasinin olmazsa olmaz kurumlarının (parlamento, seçimler, eşit ve genel oy vb) varlığının demokrasinin varlığı anlamına geldiği siyasi rejim... Siyaseti sadece siyasetçilerin yaptığı, yurttaşların demokratik görevlerinin oy vermekten ibaret olduğuna inanılan siyasi rejim...
Oysa çağdaş demokrasilerde toplumlar örgütler kurarak, eylemler yaparak sürekli bir “oy verme” hali içindeler; dört-beş yılda bir sandığa gitmek, toplumların siyaseti denetlemesinin sadece bir parçası artık...
AK Parti, demokrasiyi “siyasi demokrasi”den ibaret gören anlayışı nedeniyle, siyasete “oy” dışında araçlar kullanarak katılmak, onu etkilemek isteyen toplumsal muhalefet hareketlerinden hiç hoşlanmıyor. Bunda, Ali Bayramoğlu'nun son derece isabetli saptamasıyla, bu partinin kültüründeki feodal tortuların da büyük rolü var. (Bayramoğlu, AK Parti'nin “vermekten” haz duyan, fakat kendisinden talepte bulunulmasından hiç hoşlanmayan bir parti olduğunu yazmıştı.)
Bu özelliği nedeniyle AK Parti, toplumun canlı, örgütlü kesimleriyle sürekli bir gerilim yaşıyor, onları “huzursuzluk kaynağı” olarak görüyor ve onlarla sık sık sokakta çatışıyor! AK Parti'yi köşeye sıkıştırmada, onu bir “nefret nesnesi” haline getirmede bu kibirli feodal tavrın, eksikli demokrasi kavrayışının ne kadar işe yaradığını biliyoruz. (Polisin işçi-öğrenci gösterilerinde uyguladığı orantısız şiddetin bu amaçla nasıl araçsallaştırıldığını, buralardan nasıl “korku imparatorluğu” propagandasının üretildiğini hatırlayalım.)
AK Parti'nin özgürlük algısı
Bu alan -bir miktar indirgemeciliği göze alarak söylüyorum- meşhur “hayat tarzları” alanı ve AK Parti (özellikle de Başbakan Erdoğan) en çok burada hata yapıyor.
Aslına bakılırsa, Erdoğan mesela İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na seçildiği günlere kıyasla “hayat tarzları” istismarına bugün çok daha az imkân tanıyan bir noktaya gelmiş durumda.
2007'de kaleme aldığım Tayyip Erdoğan portresinde anlatmıştım, Belediye Başkanlığı'nın altıncı ayında Kanal 7'de düzenlenen gazetecilerle sohbet toplantısında kendisine, o günlerde çok tartışılan “belediyeye ait salonlarda açılan sergilerde alkol sunulmasına izin vermemesi”ne ilişkin eleştirel bir soru yöneltmiştim: “Günah olduğuna inanıyorsunuz, peki neden insanları kendi günahlarıyla baş başa bırakmıyorsunuz?”
Gelen cevap biraz “kan dondurucu” türdendi: “Çünkü ben aynı zamanda bu şehrin imamıyım. İnsanların günah işlemesine engel olmak da görevlerim arasındadır.”
Aradan geçen zamanda Erdoğan büyük mesafe aldı. Şimdi artık “insanlar şöyle değil de böyle yaşasalar daha memnun oluruz ama kimseye de niye öyle yaşıyorsun diye baskı yapmayız” noktasına geldi.
Görmek istemeyenler açısından yapacak bir şey yok, fakat gözlerini yummamışlar için iki pozisyon arasında dağlar kadar fark olduğu çok açık. Ne var ki Başbakan, “kimseye baskı yapmıyoruz”u “aksırıncıya, tıksırıncaya kadar içiyorlar, karışıyor muyuz” diye ifade edince, gözlerini yummamışların bir kulağı, onu ve partisini düşmanlaştırmaya çalışanlara dönüyor. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok: O zaman insanlar, acaba başbakanın beyninde başka, dilinde başka bir şey mi var diye kuşkuya düşüyorlar ve Ergenekoncu zihniyetin bu partiyi düşmanlaştırma propagandasına açık hale geliyorlar.
AK Parti'nin “devlet-hukuk-birey” algısı...
AK Parti'nin dar (İslamcılık) ve geniş (sağcılık) hinterlandının onun bagajına yerleştirdiği en sorunlu yüklerden biri... Yüzeydeki “birey” vurgularına rağmen derinlerde “kutsal devlet” anlayışının sürdüğünü ve hukuk yoluyla onu “birey”e karşı korumak gerektiğine dair bir algı bu...
Mesela on yıla, on beş yıla varan uzun tutukluluk yıllarını kendine dert etmemeye yol açan bu anlayış, “devlete karşı suç” söz konusu olduğunda “birey”i ihmal edilebilir bir unsur olarak görebiliyor; bu çerçevede, duvara yazılan bir yazı, bir afiş, henüz yayımlanmamış bir kitap “örgütün amacına hizmet ettiği” gerekçesiyle “örgütsel suç” kategorisine sokulabiliyor.
AK Parti, bunları değiştirmek için hiçbir şey yapmıyor, savcıların bu doğrultudaki birtakım girişimleri geniş tepkilerle karşılaşınca da “bizi ilgilendirmez, bağımsız yargının tasarrufudur” deyip çıkıyor işin içinden, daha doğrusu çıktığını sanıyor. (Hani n'oldu referandumdan önce başlatılan ve gereksiz tutuklulukları ortadan kaldırmak için hazırlanan “elektronik kelepçe” tasarısı... Hükümetten artık kimse söz etmiyor bundan...)
AK Parti'nin önünde iki seçenek var: Ya üç temel alandaki (siyaset-demokrasi, özgürlük ve devlet-hukuk-birey) algılarını değiştirip yeni bir ivmeyle yolculuğunu sürdürecek ya da kendisini düşmanlaştırmaya çalışan güçlerin eline koz vermeye devam edecek.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sırada Türkiye mi var?
19.06.2025 - ‘Siyasi çözüm’ Gülen cemaatinin tabanındaki ‘aidiyet suçluları’nın psikolojik travmalarına merhem olabilir mi?
17.06.2025 - “DEM, demokrasiye ihanet ediyor” korosuna karşı cesur, âdil, ahlaklı bir cevap; Özgür Özel’den…
8.06.2025 - Demokratikleşme olmadan barış mümkündür fakat bunu durmaksızın tekrar etmekte bir problem var
1.06.2025 - Vicdan duygusunun sızamadığı bir sevme biçimi olarak ultra milliyetçilik
11.05.2025 - Kürt sorunu, PKK sorunu, PKK’lılar sorunu
8.05.2025 - İrfanından nasiplenebilecek miyiz?
4.05.2025 - “Medyanın yüzde 70’inin genel yayın yönetmeni olarak devlet ve iktidar” bahsi
29.04.2025 - Müsâdeme-i efkârdan müsâdemenin doğduğu dünyanın dışından yazılmış bir kitap okudum
25.04.2025 - Sırrı Süreyya Önder: Bir önyargı parçalayıcısı…
21.04.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Ahmet
Ellerine sağlık Ahmet Altan.Sen ne vicdanlı bir adamsın...iyiki varsın,iyiki varsınız...
ali uzun
sayın ahmet altan yazınız çok güzel fakat leyla zana için düşündüklerinizin en azından yarısını merve kavakçı için de düşünebildiğiniz zaman ancak inandırıcılığınız olur.