Alper GÖRMÜŞ
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu bir hafta arayla çok önemli iki tespitte bulundu.
Tazesinden başlayalım… Dün (17 Ocak) Karar TV’de Taha Akyol ve Elif Çakır’ın sorularını cevaplandırırken şöyle dedi:
” Erdoğan, şu an vesayet altında. 28 Şubat artıklarının vesayeti altında. Sayın Erdoğan’ı buradan uyarıyorum, aklı başında herkesi uyarıyorum. Bundan sonraki ilk aşamada Erdoğan da tasfiye edilecek ve muhafazakârların bir daha başı dik dolaşamayacakları tarzda otoriter rejim kurulacak.”
Davutoğlu, bundan tam bir hafta önce, 10 Ocak’ta da Independent Türkçe’den Benan Kepsutlu’ya konuşmuş, şöyle demişti:
“Türkiye’deki şu andaki yönetim modeli, 28 Şubat zihninin, Erdoğan’ın kitlesel desteğini kullanarak Türkiye’yi getirdiği yerdir. Bakın bunu bilinçli olarak şimdi zikrediyorum. 28 Şubat zihni, muhafazakâr görünümlü bir lider desteği olmaksızın o Türkiye’yi kuramayacaklarını gördüler.”
Ne zaman gördüler ve ne zaman ‘dost’ olmaya karar verdiler?
Muhafazakârlığı her görüldüğü yerde ezme temel prensibiyle hareket eden eski devlet zihniyeti, 28 Şubat’taki radikal hamlesiyle “1000 yıl”ı garanti altına almak istediyse de, yaptıklarının tam tersi bir sonuç verdiği kısa bir süre içinde görüldü; gönderdiklerinin (Erbakan) yerine gelen (Erdoğan) öyle bir can acıttı ki, gönderdiklerinin cenazesini pişmanlıklarını ifade için bir vesile saydılar, çelenkler gönderdiler; ne var ki iş işten geçmişti.
Sonrası malûm; gönderilenin yerine geleni de göndermek için her türlü yola tevessül ettiler, fakat her hamle amaçlananın tam tersi sonuçlar doğurdu, Erdoğan’ı ve iktidarı güçlendirmekten başka bir işe yaramadı.
Ve bir noktada, bu işin zorla ve zorbalıkla olamayacağını idrak ettikleri bir anda, muhtemelen eşanlı olarak Ahmet Davutoğlu’nun işaret ettiği şeyi de idrak ettiler: Muhafazakâr görünümlü bir lider desteği olmaksızın kafalarındaki Türkiye’yi kuramayacaklarını…
Böyle bir planın formülü de bellidir: Önce dostluk ve ittifak, sonra da tasfiye.
Davutoğlu, artık tasfiye aşamasına gelindiğini söylüyor; onu bilemem, fakat bu parlak fikrin (cidden) ilk ne zaman filizlenmeye başladığını sanırım biliyorum: 2012.
Daha başlığında (“’Merkez’in yeni filmi: Yasla başını omzuma”) bunu söyleyen yazımın geniş bir bölümünü, Davutoğlu’nun uyarılarının gündem haline geldiği bu günde paylaşmanın iyi olacağını düşündüm:
‘Merkez’in yeni filmi: Yasla başını omzuma’; Taraf, 6 Ocak 2012
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “devlet”teki yeri sağlamlaştıkça ve oradaki meşruiyeti tescil edildikçe “millet”ten uzaklaştığına dair görüşler var… Tartışma daha çok Erdoğan’ın özellikle Kürt meselesinde takındığı “savaşçı” tutuma referansla yürütülüyor ve Türkiye’nin en önemli meselesinde devletin geleneksel tutumunun peşine takılmış bir başbakanın, zaten “millet”ten uzaklaşıp “devlet”e yaklaşmaktan başka bir şansının olmadığı vurgulanıyor. [Unutmayın, Uludere faciasının henüz 10 gün önce gerçekleştiği, Erdoğan’ın acılı ailelere bir gönül alıcı lafı bile çok gördüğü ve TSK’yı tebrik ettiği günlerdeyiz – A. G.]
Böyle bir değişimin duygusal semptomlarının görülmeye başladığını düşünen biri olarak söylüyorum; bu bana biraz, “irticayla mücadele”de devletin çizgisini benimsemeye başladıktan sonra Süleyman Demirel’in içine girdiği değişimi hatırlatıyor…
Birkaç yıl önce yazdığım Demirel portresinin hazırlıklarını yaparken fark etmiştim:
Demirel bir kez bu tercihi yaptıktan sonra, daha önce kendisiyle kanlı bıçaklı olan devlet ve medyadaki “merkez” güçleri (yazının bundan sonrasında ikisini birden karşılamak üzere sadece “merkez” kelimesini kullanacağım) birdenbire ona büyük bir saygı göstermeye ve övgüler düzmeye başlamışlardı. Sonrasını hep birlikte izledik: Süreç giderek hızlandı ve Demirel’in devletle özdeş hale gelmesiyle sonuçlandı. Zaten ben de yazdığım portrede, bu sürece işaretle onun “rejimin en başarılı devşirmesi” olduğunu söylemiştim.
Erdoğan’ın duygusal ekseni kayıyor mu?
Peki, “merkez” irtica üzerinden Demirel’de başardığı şeyi Kürt meselesi üzerinden Erdoğan’da da başarabilir, onu da devşirebilir mi?
Soruyu bir daha soralım: Süreç Demirel’inkine benzeyebilir ve sonunda Tayyip Erdoğan “sistem” tarafından devşirilebilir mi?
Bilmiyorum.
Sürecin nasıl sonuçlanacağına dair spekülasyon yapmak elbette meşru ve mümkün, fakat bugün ben bu sorunun başka bir veçhesini tartışmak istediğim için “bilmiyorum” deyip, “sonu benzemez inşallah” deyip geçiyorum. Belki bir başka yazıda ona da geliriz.
Ben bugün, Erdoğan’ın Kürt sorununda devlet çizgisine (kabaca: Kürt sorununu terörü yok ederek bitirme) doğru kaymasının ardından, bir zamanlar kanlı bıçaklı olduğu “merkez”den saygı görmeye, övgüler almaya başlaması üzerinde duracak, bu yeni durumun onun psikolojisini nasıl etkilediğini anlamaya ve anlatmaya çalışacağım.
Nasıl etkileyeceklerini nihayet anladılar
[Arada, başta Hürriyet, eski merkez medyada Uludere’deki tutumu ve TSK’ya müzahir tutumu nedeniyle Başbakanı öven yazılardan söz ediyorum; o uzun bölümleri atlıyorum. A. G.]
Benim cevabını aradığım soru ise şöyle: Bu türden yazılar ya da Devlet Bahçeli’nin “yapılan doğrudur” açıklaması ya da kapalı kapılar ardında TSK’dan Başbakan’a iletildiğini güvenle öne sürebileceğimiz “müteşekkiriz” açıklamaları Tayyip Erdoğan’ın psikolojisini nasıl etkiliyor?
Bana öyle geliyor ki, üslubu zaman zaman problemli hale gelse de, isabetli olduğu apaçık eleştiriler karşısında [Uludere’yle ilgili eleştirilerden söz ediyorum. A. G.] bunalmış biri olarak Erdoğan “merkez”in bu yüreklendirmeleri, iltifatları karşısında minnettarlık duyuyor ve bu da nevzuhur yüreklendiricilerin gerçek niyetleri hususundaki uyanıklığını törpülüyor…
Yakınları, Erdoğan’ın sert dış kabuğunun altında duygusal, çabuk etkilenen, yumuşak ruhlu bir insanın bulunduğunu söylüyorlar. Ben, tamamen sezgisel bir bilgiyle buna inanıyorum ve bu da beni ürkütüyor. Çünkü böyle insanların, yukarıda işaret ettiğim yakınlaşma çabalarından daha fazla etkilendiklerini biliyorum.
Böyle insanları sertlikle, tehditle sindiremezsiniz, hattâ beklediğinizin tam tersini elde edersiniz… Fakat ona saygı duyduğunuzu, onu beğendiğinizi söylediğinizde “yağlarının eridiğini”, onun da size yaklaştığını görürsünüz.
Öte yandan Türkiye’nin muhafazakârlarında var olan (en aşırı şeklini Erbakan’da gördüğümüz) “merkez” tarafından kabul görme, benimsenme komplekslerinin de bu süreçte rol oynayabileceğini unutmamalıyız.
Gerçi Erdoğan bu açıdan Erbakan’ın anti-tezi gibi duruyor; hattâ bence Erdoğan’ın sırrı biraz da “merkez”e kafa tutan ilk muhafazakâr olmaktan kaynaklanıyor. Fakat yine de Erdoğan’ın “kabul görme kompleksi”nden tümüyle arınmış olduğunu düşünmüyorum.
Ya da şöyle diyeyim: “Merkez” onu “imha” etmeye çalıştığı sürece onun bu kompleksi ortaya çıkmıyor, tam tersine o da onlara savaş açıyor… Oysa “imha” yerine suyuna gitme ve sırtını sıvazlama taktiğini seçse, onun bu kompleksi ortaya çıkacak.
Nitekim ben “merkez”in Kürt meselesi üzerinden bu taktiği uygulamaya koyduğunu ve doğrusu sonuç almaya başladığını düşünüyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025