Aydın ENGİN
Bu mesleğe girdim gireli, yani çok çok yıllar önceden beri hiç seçim tahmini yapmadım. Daha doğrusu yaptım da kendime sakladım ve sandıklar açılınca bazan şaşırdım, bazan “Az daha on ikiden vuruyormuşum” diye kendi kendime öğündüm.
Kuşkusuz yazdığım yazılarda, ürettiğim seçim haberlerinde kendi oyumu nereye vereceğimi açıkladığım pek çok seçim oldu. Ama okurlara dönüp “Ben oyumu şu partiye vereceğim, siz de ona verin. Çünkü doğru siyasal tavır budur, tamam mı” gibi akıl vermekten oldum bittim uzak durdum.
30 Mart seçimleri için de bu tutumumu değiştirecek değilim.
Bir seçmenim .Bir, tek bir oyum, var ve yurttaş olarak benim oyum benim için çok değerli. Oyumu nereye vereceğime ben, tek başıma ben, karar veririm. Aklımın erdiği, siyasal tercih yetimin elverdiği kadarıyla bir karardır bu ve bu benim doğrumdur.
Ancak benim doğrumun tek doğru olmadığını da iyi bilirim. Demokrat olmanın böyle bir bilinçle donanmak olduğuna inanırım.
Oysa kimileri, hem de sayıları hiç de az olmayan kimileri var ki kendi doğrusunun tek doğruolduğuna iman etmiştir; hiç kuşkusu yoktur. Farklı düşünene, kendisinden farklı yönde oy kullanacak olanı en hafifinden sapkın, dahası hain, hatta düşman görür. Hele Twitter, Facebook gibi mecralarda kılıç sallayan cengâverler en ağırından hakaretleri pervasızca savurma hakkını kendilerinde görürler.
Oralardan bana yönelen “mesajlar”, verilen akıllar beni ne etkiliyor, ne ilgilendiriyor. Herkesin kendi doğrusu yönünde oy kullanma özgürlüğünü ödünsüz savunmaktan yanayım…
Kişisel tutumuma ilişkin bu kadar açıklama yeter.
Şimdi 30 Mart seçimlerine gelelim…
* * *
30 Mart’ın bir yerel seçimin çok ötesine geçtiğine, bir genel seçimden de öte, bir referanduma dönüştüğüne kuşku yok. Zaten biz istemesek de artık “Kanun da benim, devlet de benim” aşamasına ulaşmış (“düşmüş” diye de okunabilir) Başbakan bu seçimi böyle anlamlandırıyor, böyle meydan okuyor.
Meydan okuması kabulümüzdür.
Sonuçta biz mi kazanırız, o mu?
Soruya cevap aramak yerine sorunun kendisini irdelemek, tartışmak daha yararlı.
30 Mart’ta AKP’nin, yani Tayyip Erdoğan’ın kaybetmesi ya da kazanması ne demektir?
Ne olursa o kazanmış, ne olursa o kaybetmiş olacak?
Ben AKP’nin toplam oy oranında okkalı bir düşüşün, Erdoğan ve tayfasının kaybetmesi anlamına geleceği kanısındayım.
Son yerel seçimlerde AKP yüzde 38.8 oy almıştı. Ama bizzat Başbakan ilan etti: Bu seçim artık bir yerel seçim değil, bir genel seçim bile değil, bir referandum. Öyleyse seçim terazisi 2011 seçim sonucuna göre tartacak. Yani AKP’nin oy çıtası yüzde 49,8’de duruyor. Kazanması bu oranın üstüne çıkması, kaybetmesi bu oranın altına inmesi anlamına gelecek. Birkaç puanlık fark çok anlamlı olmayabilir, ama ciddi bir düşüş “kaybetmek” demektir ve bu düşüş Erdoğan’ın da düşüşün başlangıcı anlamına gelecek.
İstanbul, Ankara gibi simgesel anlamı yüksek kentlerde belediye başkanlığını AKP adayları kazansa bile, eğer toplam oy oranında önemsenmeye değer bir düşüş yaşanırsa bu da AKP’nin kaybetmesi anlamına gelecek.
Daha kestirme bir deyişle: Erdoğan’ın ülkeyi sürüklemekte olduğu yolun tıkanması AKP oylarındaki ciddi bir düşüşle mümkün olacak.
Bu durumda “CHP mi çok oy aldı, MHP mi oylarını artırdı, HDP mi genel seçim olsa barajı aşabilecek bir düzeye yükseldi” gibi sorular çok da anlam taşımıyor.
Peki bu durumda “Oylar CHP”ye diye dayatmanın, farklı düşünenleri “sapkın, düşman, suç sayılacak ölçüde yanılmış” olarak nitelemenin nasıl bir açıklaması, nasıl bir savunusu olabilir?
Yineliyorum: CHP ile ilgili herhangi bir eleştiri ileri sürmüyorum.Bu, bu yazının konusu değil. Önemli ve anlamlı olan, oyların CHP’ye, HDP’ye, MHP’ye gitmesi değil, AKP’ye gitmemesi.
Ha, “Oylar CHP’ye verilmelidir” dayatması ile ortaya çıkanlar ağırlıklı olarak İstanbul’u hedefliyorlar ve “Topbaş gitsin, Sargıgül gelsin” demektelerse…
Teşekkürler ben almayayım.
Aylar önce “Çare Sarıgül ise çaresisiziz demektir” başlığıyla bir Tırmık yazdım.
Görüşümde herhangi bir değişiklik yok…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bunlar iyi günlerimizmiş, çok zor günler geliyor
31.01.2022 - Türkçe yazıldığı gibi okunur (mu?)
29.01.2022 - Eyvah İmamoğlu iyi yaptı; yaşasın İmamoğlu kötü yaptı
28.01.2022 - Sanıklar dün AKP’nin yargısını, iktidarını ve Reisi’ni yargıladılar
18.01.2022 - Safra kesesinin intikamı
17.01.2022 - Boğaziçi’nde bir yıl önce dün, şimdi bugün ve yarın…
3.01.2022 - Diyelim birkaç milyon liram var…
24.12.2021 - Sevinmek varken sövmek…
13.12.2021 - Yine promptersiz konuştu: İstanbul’un sahibi AKP imiş
6.12.2021 - Avrupa Konseyi'nin uzun sürecek sınavı başladı
4.12.2021
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları






































faruk tuncay
Bizim sol literatürde halkın gerici yanlarını örgütlemek diye bir laf vardır. Bu işin daniskasını yapıyorsunuz.