Aydın ENGİN
Uhhhhh!..
(Bu bir rahatlama sesiydi. Bunaltıcı anları geride bırakıp bir soluklanmaya kavuşmanın sesi)
Pazartesi akşamına doğru yüce yargıçların oluşturduğu Yüksek (çok yüksek) Seçim Kurulu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine ilişkin hukuk tarihinde mutlaka yerini alacak, hukuk fakültelerinde ders olarak okutulacak kararı açıklandığı andan itibaren yorum, öneri, değerlendirme, akıl verme, yol gösterme, kendisinin önerdiğinden farklı yol gösterenleri klavye üstünden linç etme sağanağı altında dört gün, beş gece geçirdik.
Şimdi artık bir “Uhhhhh”…
İrili ufaklı, ciddi, yarı ciddi, az ciddi, hiç ciddi gazetelerden, haber sitelerinden, sosyal medyanın bütün alanlarında klavye şaklatanlara kadar görüşünü söylemeyen, durumu yorumlamayan, ne yapılması gerektiğini ayrıntısıyla, çoğu kez emir kipinde ilan etmeyen kimse kalmadı.
Beşinci gündeyiz. Beş gün önce, YSK kararı duyulur duyulmaz “Boykot” naraları atanlar, dahası boykot çağrısı ile yetinmeyip neredeyse “devrim programı” önerenlerin artık pek sesi soluğu çıkmıyor. Anlaşılan onlar da boykot çağrısına uyabilecek olanların “sen ben bizim oğlan”dan öteye gitmeyeceğini gözlediler.
Doğru gözlemişler.
Elbet boykot da demokratik bir yöntemdir. Demokrasinin ırzına geçenlere sandıktan çıksalar bile meşru olamayacaklarını göstermek üzere başvurulan bir yöntem. Bu ise ancak ezici bir kitleselliğe kavuşabilirse anlamlı ve sonuç alıcıdır. “Sen ben bizim oğlan”ın boykotu olsa olsa demokrasi katillerine siyasal iktidarı kendi elleriyle sunmak, dahası “sandık meşruiyeti” zırhı armağan etmek olur.
Demokrasilerde (Evet, evet, burjuva demokrasisinden söz ediyorum) sandığa gitmek, oy kullanmak da bir mücadele yöntemidir. Kitleselleşmiş bir oy sonucu ancak hile ile aşılabilir. Mesela YSK desteği aranır, belki de bulunur. Ancak yasal olanla meşru olan arasındaki makas bu kadar açılırsa isteyen istediği kadar “Ben sandıktan çıktım” desin, artık o “topal ördek” bile değil “Şaşkın ördek kıçın kıçın gider” halk deyişindeki vakvak’tır…
Yani geçelim…
* * *
YSK’nın tarihi (valla “tarihi”) kararından sonra patlayan “Her şey güzel olacak” sloganı “Peki o güzel nasıl olacak” sorusuna cevap vermeden ve galiba cevap aramadan sürüp gitti. Yanılmıyorsam beşinci günde biraz inişe geçti ama yine de orda burda sürüyor.
Oysa CHP’nin yerel seçimler “mimarı” olarak anılan Ateş İlyas Başsoy alkışlanacak bir uyarı yaptı. Çubuğu tersine büktü ve bu Tırmık’a başlık olarak ondan tırtıkladığım cümleyi kurdu:
Her şey çok zor olacak!..
Doğru. Çok doğru. Her şeyin güzel olması için siyasetçinin de, seçmenin de çok zorlu bir çaba içine girmesi gerek. Ateş İlyas Başsoy bu zorunluğu da yine pek güzel dillendirmiş:
Kendi yankı odamıza çekilip makara yarıştırma zamanı değil…
“Yankı odası” nitelemesine bayıldım, kıskandım. Kendimiz çalıp kendimiz oynayarak, Facebook ya da Twitter sayfalarımızda “Her şey çok güzel olacak” cümleciğini birbirimize göndererek, 23 Haziran’a kadar geçecek altın değerinde günleri klavye başında geçirerek her şeyi güzel kılmak mümkün değil.
AKP Reis’inin 23 Haziran hazırlığı, planları üstüne bilgimiz yok. Bildiğimiz elinin armut toplamayacağı. Onun hünerli bir “armut toplayıcı” olduğunu da bunca yıllık deneyim ve tanıklıklarımızla iyi biliyoruz.
Demokrasilerde, demokrasinin ete kemiğe büründüğü alanlardan biri olan seçimlerde başarı, hileye, desiseye karşı daha hünerli hile, daha usta işi desise ile kazanılmaz.
İktidar da olmanın, devletin zorba gücüne hükmedebilmenin olanaklarını pervasızca kullanarak hileye, desiseye başvuracakları ancak kitlesel bir güç durdurabilir.
31 Mart bunun mümkün olduğunun ipuçlarını gösterdi. Üstelik bu kez bütün Türkiye ölçeğinde değil, İstanbul’la sınırlı bir bir seçim arenasında kapışacağız.
Alt kattaki, üst kattaki, bitişikteki komşudan başlayıp oturduğumuz sokağa, mahalleye, semte yayılan bir çalışma bizi bekliyor.
Yurttaşlık ödevimiz pek yalın:
Yılgınları, yorgunları yılgınlık ve yorgunlukları ile başbaşa bırakıp, her şeyin güzel olması için her şeyin zor olacağını bilinçle kavrayıp kolları sıvamak…
Haydi!..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları

































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021