Aydın ENGİN
Şu yaz sıcağından Trump'tan da, Reis'den, Putin'den de bana gına geldi. Herhalde size de gelmiştir. En iyisi hafta sonu yaklaşırken ben size uzuuuuun bir Ödemiş masalı anlatayım da hafta sonuna yüzünüz gülerek girin...
Ödemiş'i bilir misiniz ?
Bilenlerinize ne mutlu. Biz Ödemişliler zaten çok, pek çok mutluyuzdur. Bilmeyenler ise bu yazıdan sonra nasıl olsa gidip görecek ve mutlu olacaklar.
Küçük Menderes'in doğduğu topraklardır. Bozdağ'ın eteklerinde Menderes ırmağının henüz Birgi çayı diye anıldığı topraklar.
Bozdağ'ı bilir misiniz ? Hani Kral Midas'ın hakemliğinde sanat ve müzik tanrısı Apollo ile el değmemiş doğanın vahşi sesi, keçi ayaklı Pan'ın yarıştığı ve tabii Pan'ın kazandığı ve kıskanç Apollo'nun Midas'a eşek kulakları taktığı o dağ.
Dilerseniz okuduğu şiirin veznini çıkaramayan Şehzade Mehmet'in (Siz onu sonra Fatih Sultan Mehmet diye tanıyacaksınız) avuçlarına yumuşak hayıt çubuğu ile vurup cezalandıran Akşemsettin nam Osmanlı bilgesi öğretmenin ders verdiği, Mermeroluk diye anılan, yüz yıllık kestane ağaçlarının gölgesindeki mutluluk pınarını barındıran Bozdağ diye de okuyabilirsiniz.
İşte o Bozdağ'ın, İsviçre göllerini kıskançlıktan çatlatacak Gölcük'ün eteklerindeki, o bitek ovanın başladığı yerdeki Ödemiş'ten söz ediyorum.
Ve bir Ödemiş masalı anlatıyorum.
Buyrun.
* * *
Hacı Leylek bütün kışı geçirdiği Afrika'nın ekvator bölgesinde ilkbaharın geldiğini öğrenince arkadaşı leyleklere "Haydi toparlanın, yumurtalarımızı bırakacağımız, yavru leyleklere kavuşacağımız topraklara gidiyoruz" demiş.
Hep birlikte yola çıkmışlar. Tam Mısır diyarının üstüne gelince Hacı Leylek yorulmuş, bereket saçan Nil Irmağının kıyısına inip bir soluklanmış, bir kaç yudum su içmiş. O sırada Nil kıyısındaki tarlalarda yeşil kabuklu, epey kocaman, yuvarlak bir "şey" görmüş. Yerli kuşlara "Bu nedir bu" diye sormuş. Onlar cevap vermişler:
- Bizim senin gibi uzun gagamız yok. Biz yiyemiyoruz. Ama yiyen insanlar keyiften kendilerinden geçiyor. Bak şu kenarda toplamayı unuttukları bir tane var. Kabuğu güneş altında iyice yumuşadı. Gaganla del de bir tadına bak...
Leylek daldırmış gagayı, delmiş yeşil kabuğu, kıpkırmızı bölgeye ulaşmış, yemiş keyiften bayılmış, yine daldırmış gagayı, yine yemiş... Sonunda hepsini yemiş ve yoluna devam etmiş...
Uçmuş, uçmuş, uçmuş, aşağılarda sıcak Ege güneşinde nazlı nazlı uyuyan Ödemiş görünmüş. Hacı Leylek tam da Ahrandı dağının aşağılarında Beşgöz Çeşmesi'nin az ötesindeki Yumurtacı tarlasının üstündeyken Ödemiş'i görünce mutluluktan ağzını açmış, keyifle "gaklamış". Hacı Leylek ağzını açınca ta Mısır'da, Nil kıyısında yediği o tuhaf meyvenin ağzında kalan çekirdeği düşmüş, bereket fışkıran bitek Ege toprağına kavuşmuş...
Hacı Leylek Ödemiş'in Koca Camiinin avlusundaki ağaçta bozulmadan duran yuvasına ulaşmış. Yumurtlamış. Bebek leylekleri beklemeye başlamış.
Ege toprağının bereketinde uykuya yatan ve uyku arasında Birgi Çayı'nın suyunu emen çekirdek ise yaz başında önce toprağı delip iki yeşil yaprağı Ege güneşiyle buluşturmuş; ardından boy atmış, toprağa boylu boyunca uzanmış, uzamış ve uzanmış, uzamış ve uzanmış...
Sonunda yaz ortasında yuvarlak, küçük çocukların taşıyamayacağı kadar ağır, kocaman, yeşil kabuklu meyveler çıkmış ortaya.
Ödemişliler toplanmış, dağdan düze inen zeybekler, kasabadaki terziler, berberler, sayacılar, saraçlar, eğerciler, semerciler, havutçular filan Beşgöz Çeşmesi'nin az ilerisindeki Yumurtacı Tarlası'nda biraraya gelmişler. Dedemin dedesinin dedesi de aralarındaymış; bu masalı bana 467 yaşında iken o anlattı zaten. Daha önce hiç görmedikleri bu yeşil kabuklu, kocaman, yuvarlak "şey" bakmışlar.
- Yenir mi?.. Yenmez mi?.. Yenirse nasıl yenir, neresi yenir?.. Ya zehirliyse?..
Karar verememişler. Sonra içlerinden biri akıl etmiş, aralarına karışmış Deli Rıza'ya katıksız Ödemiş ağzı ile seslenmiş:
- Ülen Rıza ge buruya. Bak bakem bu yeşil gabuklu şey neymiş, yinir mi, yinmez mi, yiyen ölü mü, ölme mi ?
Deli Rıza, adı üstünde deli, korku ona yabancı. Eline tutuşturulan bıçakla yeşil kabuklu, yuvarlak "şey"i kesmiş, içindeki kara çekirdekli kıpkızıl bölümden kocaman bir dilim çıkarıp yemeye başlamış. Yakıcı Ege güneşinin altında gözleri mutluluktan baygın, sesi fısıltı gibi konuşmuş:
- Kaaaaarr... Buuuuuzz...
O gün, o saat adı konmuş: Karpuz...
Ardından Ödemiş'i örnek alan tekmil Küçük Menderes ovası, onun ardından Büyük Menderes, Dalaman, Gediz, Bakır Çayı ovaları da karpuz ekip, Ege sıcağından karpuz yiyip hayatın tadını doya doya çıkarmaya başlamışlar.
* * *
Bitmedi. Masal bu kolay bitmez.
Bir kaç yıl sonra kısmeti açık, kaderi zengin bir Diyarbakırlı Kürt askerlik için Ödemiş'e gelmiş. Gelir gelmez karpuzla tanıştırmışlar. Diyarbakır'ın Kürdü ne bilsin karpuzu; sormuş:
- Hevaller ha bu ikram ettiğiniz nedir, cennet meyvesi filan mıdır?
- Yok Keko, bu karpuzdur, demişler. Hacı Leylek tohumunu getirdi, biz ektik, adını Deli Rıza koydu, Tekmil Ege bizden öğrendi, bayram etti...
Diyarbakırlı asker gencin adı bilinmiyor. Kimileri bizim Şeyhmuz Diken'in dedesinin dedesinin dedesi olduğunu ileri sürüyor, kimileri bizim Nurcan Baysal'ın ata dedelerinden biri olduğunu söylüyor.
Bu konu henüz bilimsel açıklığa kavuşmadı ama şu kesin: Keko askerliğini tamam edip, tezkeresini alıp Kürdistan'a dönerken çıkınının içine bir kaç karpuz çekirdeği de koymuş. Diyarbakır'a varınca Dicle kıyısındaki bir tarlaya tohumları ekmiş.
Mübarek Dicle suyunu emen, cömert Diyarbakır güneşinde boy atan karpuz bir azmış, bir azmış ki, sormayın. Devenin iki yanına birer Diyarbakır karpuzu asmışlar, devenin ağırlıktan bacakları titremiş.
Ancak Keko'nun dili Karpuz'a dönmemiş, "Bu nedir" diyenlere mecburen bir cevap uydurmuş, "Zebeş" demiş. Dünyanın kadim dillerinden Ödemişçe'nin karpuzu böylece Kürt illerinde Zebeş olmuş.
Diyarbakır'a Kirmanşah kuşağı, Şiraz gülsuyu, Horasan halısı getiren Acem tüccarlar da karpuzu tanımış, dönüşte yanlarında çekirdeklerini götürmüşler, Acem illeri de karpuzla tanışmış, adını da Ödemişçe'yi kendi dillerine uydurarak harbuz demişler.
Sonrasında Ödemiş'in karpuzu Balkanlara uzanmış. Priştine'de, Prizren'de, İşkodra'da, Voyvodina'da, Burgaz'da, Pirlepe'de, Üsküp'te, Filibe'de, Drama'da, Vardar ovasında karpuz tarlaları her yanı kaplamış. Ama bütün Balkan dillerinde, Sırpça'da, Bulgarca'da, Makedonca'da, Grekçe'de, Arnavutça'da, Pomakça'da, Boşnakça'da karpuz hep aslına uygun kalmış, karpuz olarak adlandırılmış...
* * *
Bu uzuuuuunn masal da burada bitmiş.
Gökten üç karpuz düştü.
Biri bana, biri bu Tırmık'ı okuyana, biri de şu yaz sıcağında dili damağı kuruyana...
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021