Ayhan ONGUN
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken siyasi partiler ve adaylar son kozlarını oynamaya başladılar.
Başbakan Erdoğan hem sayısal, hem de psikolojik üstünlükle başladığı yarışta devletin olanaklarını da kullanarak ilk turda işi bitirmeyi hedefliyor.
İstanbul Maltepe’de yaptığı gövde gösterisiyle seçmenlerine de moral aşılayan Erdoğan, başından beri kullandığı sert ve saldırgan üslubunu sürdürüyor.
Çatı adayın etrafında gözle görünür bir dağınıklık ve moralsizlik var.
Özellikle CHP ve MHP tabanında henüz adayı ve yöntemi içine sindiremeyenler oldukça fazla..
İki partinin de adaylarının beklenen oyu almaması halinde işleri zor görünüyor.
Siyasi etik gereği her iki partinin genel başkanlarının ve yönetim kadrosunun özeleştiri yapıp görevlerini bırakması gerekecek.
Ancak ülkemizde ne siyasette, ne de özel yaşamda etik kavramlar artık kullanılmayan, unutulmuş kavramlar haline geldiği için, bu en basit etik kuralın bile uygulanacağını pek sanmıyorum.
İhsanoğlu’nun adaylığına tepki gösterenler, aday belirlemesini iki liderin yaptığını, parti yetkili kurullarına bile danışılmadığını söylüyorlar.
Bence bu konuda da yanılıyorlar.
Bahçeli’ yi bilmem ama Kılıçdaroğlu’nun da kulağına birileri fısıldadı Ekmelettin İhsanoğlu adını.
Yoksa özel araştırmalar sonucu bulunmuş bir aday değil İhsanoğlu.
Onun ismi çok daha önceleri ortaya atıldı ve ilk teklif Aydın Doğan tarafından yapıldı.
Seçimler öncesi en rahat kesim, Demirtaş’ı destekleyenler.
Çünkü onlar, onursuzca kazanmaktansa, onurluca kaybetmeyi peşinen kabul ettikleri için, seçimlere çok daha moralli ve motivasyonu yüksek olarak hazırlanıyorlar.
Bana göre de bu seçimlerden en kazançlı çıkacak parti HDP, en başarılı aday da Selahattin Demirtaş olacak.
İlk kez halkın oylarıyla seçilecek bir cumhurbaşkanı gerçekten halk iradesini temsil edecek mi?
İşte bu soru havada kalıyor.
Çünkü vatandaş, kendi istediği adaya değil, kendisine dayatılan adaylardan birine oy vermek zorunda kalacak.
Peki! niye Türkiye de her şeyde olduğu gibi seçimlerde de normal, bilinen yöntemler uygulanmıyor?
Niye adaylık için parlamentodan 20 milletvekilinin imzası şart koşuluyor?
Niye siyasi partiler ve seçim yasalarında değişiklik yapmadan, cumhurbaşkanının görev ve yetkileri anayasada net olarak belirlenmeden seçimlere gidiliyor?
Yurt dışında oy kullanacak yurttaşlarımıza “randevulu sistem” diye ucube bir yöntemi dayatanlar kimler?
Sonuçlara baktığımızda neredeyse seçmenin ancak onda biri sandık başına gidip oy kullanmış.
Normal ev ziyaretlerinde,iş görüşmelerinde bile randevu alma kültürü olmayan insanlara siz internet üzerinden randevu alarak oy kullanmalarını isterseniz, olacağı budur.
Örneğin Almanya da 13 yerde konsolosluğumuz bulunduğu halde 7 yere sandık konmasının hangi mantıklı izahı olabilir?
Gelişmiş ülkelerde insanlar evlerinden çıkmadan, mektupla oy kullanırken, siz hangi akla hizmet, seçmenlerden 300 kilometre uzakta bir yerde oy kullanmasını istersiniz
İnternetle randevu almaya gelen tepkiler üzerine bundan vazgeçilmiş.
Peki! nasıl olacak?
Randevuyu YSK verecek ama nerede oy kullanacağını vatandaş yine internetten öğrenecek.
Yurtdışına giden birinci kuşağın internet kullanma alışkanlığı olsaydı, zaten randevuyu da kendisi girer alırdı.
Özürü kabahatinden büyük! Diye sanırım buna denir.
Bu durumdan rahatsız olan iktidar ve ana muhalefet partisi, yanlışın düzeltilmesi, pratik çözümler bulunması için YSK ya başvuruyorlar.
YSK talebi reddediyor.
Gerekçe; Ben yaptım oldu.
Başvuruyu yapan iki parti neredeyse toplam seçmen sayısının üçte ikisini temsil ediyor.
Ama yok, alıştıkları statülerinden ödün vermek istemeyen bürokratik vesayet, çoğunluk iradesine rağmen bildiğini okuyor.
Aynı zihniye YSK da var da, diğerlerinde yok mu?
HSYK da, Anayasa Mahkemesinde, MGK da, Emniyet Teşkilatında yuvalanmış statükocular; iktidar, muhalefet ayrımı yapmadan, ülkeyi kaosa sürüklemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Sözün özü, cumhurbaşkanı da değişse, iktidar da yenilense, bürokratik vesayet dağıtılmadan bu ülkede değişim ve dönüşüm gerçekleştirmek mümkün olmayacak.
Adalet ve hukuk sistemini, yasama ve yürütme organlarını çalışamaz hale getiren, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını itibarsızlaştıran bürokratik vesayet, bu ülkenin geleceğinin önündeki en büyük tehlikedir ve mutlak yıkılmalıdır.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020