Berrin Sönmez
Bunca sertleşen siyaset mecrasında kampanya sürecinde sükûnetini hiç bozmayan ve yüzünden gülümsemesi eksilmeyen Ekrem İmamoğlu, oy versin vermesin halkın her kesiminin takdirini kazandı. Şiddetsiz siyasetin mümkün ve başarılı olacağını göstermesi bakımından 2019 yerel seçimlerinin en önemli kazanımı, İmamoğlu’nun tavrıydı.
Eksiği yok fazlası vardı, elli günlük seçim kampanya sürecinde “gönüllere girememişiz” yorumunda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın. Balkon konuşmasında dile getirilen “59 il, 43 ilçe mitingi ile dokuz televizyon ve sosyal medya programında kendimizi yeterince ifade edememiş, gönüllere girememişiz” tespitiyle seçim sonuçlarını yorumlarken hayli yanılıyor. Haddinden fazla, gerçekten çok fazla konuşmuş olmasının bir sonucu bu. Süleyman Soylu’nun konuşmaları, bu sayıya dahil bile değil üstelik. Mitingler ve televizyon programları yanı sıra medyaya ve devlet haber ajansına sahip(!) olmanın verdiği güçle iktidar söyleminin, haber olarak halkın zihnine boca edilişi, seçmeni irrite etti gerçekten. Özellikle de söyleyiş şekliyle.
Şiddet dili hakimdi konuşmalarına. Muhalefeti terörle özdeşleştirerek suçlayan, adaylara tehdit, seçmene şantaj misali secim kampanyası, Erdoğan’ın gönüllerden çıkmaya başladığını gösteren sonuçlar verdi. Aynı zamanda bu yerel seçim kampanya süreci gönüllere girmeye başlayan yeni isimler kazandırdı. Bunca sertleşen siyaset mecrasında kampanya sürecinde sükûnetini hiç bozmayan ve yüzünden gülümsemesi eksilmeyen Ekrem İmamoğlu, oy versin vermesin halkın her kesiminin takdirini kazandı. Şiddetsiz siyasetin mümkün ve başarılı olacağını göstermesi bakımından 2019 yerel seçimlerinin en önemli kazanımı, İmamoğlu’nun tavrıydı. Ve henüz kesinleşmese de nihayet -pazartesi öğlen itibariyle- Anadolu Ajansı haber akışı da kırmızıya döndü İstanbul için.
16 Nisan referandumuyla başlayıp 31 Mart yerel seçimleriyle icraata dökülen değişim arzusu, kazandı. Kimlik siyasetinin ötesine geçmenin arayışı, sonuç verdi bu seçimle. Kamplaştırma siyasetine itirazın bundan sonra daha etkili olması mümkün. Seçmen şiddet dilini değil güler yüzü öne çıkaran tercihini sandığa yansıttı. Çatışma değil çözüm ve kucaklaşma arzusu, kamplaşma değil ortaklaşma çabası oldu, kazanan. Gerek Mansur Yavaş gerekse Ekrem İmamoğlu şahsında belirginleşerek seçmenin güvenini kazandığı anlaşılan değişim arzusunun devamı yeni başkanların performansına da bağlı. Nitekim bu nedenle balkon konuşmasında “yalan yanlış vaatlerle seçilenler buyursunlar yönetsinler bakalım, nasıl yöneteceklerini göreceğiz” ifadesi, boş bir özgüven patlamasının ötesinde anlamlar yüklü.
Kulaktan kulağa yayılan söylentilerle, son haftalarda Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde hummalı bir faaliyet başladığı duyuluyordu. Mansur Yavaş’ın kazanacağı belirginleştikten sonra başlayan yoğun çalışmanın, seçilecek başkanı çalıştırmamak amacı taşıdığı yolunda haberler dolaşıyordu, fısıltı gazetesinde. Normal şartlarda ayda bir-iki proje onaylanırken son zamanlarda günde üç-beş projenin onaylanmasına dairdi duyumlar. Yeni başkanın hareket alanını kısıtlama hedefi, Cumhurbaşkanının “yönetsinler bakalım nasıl yöneteceklerini göreceğiz” sözleriyle billurlaşmış oldu. Ama galiba sorun İstanbul’du. Muhalefet bloku İmamoğlu’ndan emin olsa da iktidar bloku, Binali Yıldırım’ın kaybetme ihtimalini hiç düşünmemiş olmalı. Ki iktidar cenahında yaşanan şok, Anadolu Ajansı’nı felç etti. Ankara için yapılan hazırlıklar İstanbul için gerçekleştirilememiş olabilir.
Esasen İstanbul ve Ankara’yı itibar meselesi ilan edişi, galiba Erdoğan’ın en önemli siyasi hatası oldu. Keza Süleyman Soylu’nun seçim kampanyasına bu denli aktif katılışı ve istihbarat raporlarını hukuktan üstün görüp gösterişi, affedilir hatalar değildi. Affedilmedi. Türkiye seçim tarihinde mütekebbir muktedirin seçmene sopa sallayışına ilk örnek değildi bunlar. Ali Duran Topuz’un nefis isimlendirmesiyle, 31 Mart Vakası da seçmenin sandık sonuçlarını, mütekebbir muktedirin aleyhine çevirmesinin ilk örneği olmadı. Sessiz çoğunluğun, bir nevi sivil itaatsizlik ruhuyla sandığa gittiğini defalarca görmüş, yaşamıştık yakın geçmişte. Nitekim AKP de böyle bir sivil itaatsizlik ruhunun yarattığı rüzgarla, darbecilerin direktiflerine seçmenin itirazıyla iktidara gelmişti.
Öncesinde ise 1994 yerel seçimleri değişimin habercisiydi. İçinden çıktığı geleneğe yönelik ve hukuk araçsallaştırılarak gerçekleştirilen parti kapatmaları, siyasi yasakları tarihe gömen seçmenin AKP tercihiydi. Ansak siyaset, demokrasi rayından çıktıkça AKP de kendi siyasi geleneğini yasaklayanlara dönüştü. Hatta hukuksuzluk çıtasını daha da yükseltti. Günümüzde hukuk tümüyle by-pass edilerek sergilenen siyasi tehdit ve şantaj politikasına prim vermedi seçmen diyebiliriz, bu seçim sonuçlarının en özet yorumu olarak. Sadece bu iki örneği ölçü alarak bile söyleyebiliriz ki seçmen davranışını son kertede belirleyen husus, iktidarın kimliği ve neyliği değil muktedirin kibri ve pervasızlığı oluyor. Sadece bir yerel seçime, sadece bazı büyük şehirlerin el değiştirmesine bakarak büyük konuşmak sayılabilir. Ancak Ruşen Çakır’ın da belirttiği gibi “1994 yerel seçimleri kadar önemli” bir tarihi dönüm aşamasının habercisi de sayılabilir. Bundan sonraki süreç biraz da iktidarın seçim sonuçlarını doğru okuyarak gönüllerden çıkmakta olduğunu idrak becerisine bağlı gelişecek kuşkusuz. Hem Bahçeli hem Erdoğan, sonraki dört buçuk yılı vurgularken, erken seçim beklentilerini yok saymanın, yok etmenin derdine düşmüş görünüyor. Hal böyle olunca yapısal reformlar, sistemin eksiklerini tamamlama gibi işaret edilen hedefler daha çok önem kazanıyor, geleceği belirleme açısından.
Muhalefeti yok sayarak, giderek daha fazla eriterek yapılacak her türlü yapısal reformun Türkiye’nin geleceğini karartmak anlamına geleceğini idrak etmeleri gerekir. Kürt sorunun barışçı çözümü için HDP’nin siyasi arenada önünü kesen politikalarına son vermeliler. Bu ülkede Kürt sorunu demokrasi içinde barışçı çözüme kavuşmadan siyasetin yol alması mümkün değil. Hizmet politikası gibi uydurma isimlendirmeyle dayatılan kayyım usulü, seçilmişleri değil atanmışları önceleyen eski devlet aklının ürünü. AKP kendi siyasi geçmişinden ders çıkararak, halkın her zaman sivil siyaseti tercih ettiğini hatırlamalıydı normal şartlarda. Olmadı. Ancak şimdi 31 Mart yerel seçimleriyle bari anlasalar. Kürt illerinde kazanılan il ve ilçelerden daha çok tüm kamu gücüyle yüklendikleri halde Halkların Demokrasi Partisi’ni siyasi denklemin dışına atamadıkları gerçeğinden ders çıkarsalar keşke. Ve vazgeçseler şu hukuksuz, faşizan yöntemden. Seçim öncesi savrulan tehditler, keşke talihsiz şiddet siyasetinin, istenmeyen kazaları olarak sadece dilde ve geçmişte kalsa. Mukadder değişime doğru ilerlerken Türkiye daha fazla hırpalanmamış olur.
En az Kürt meselesi kadar önemli, “kadınların beka sorunu” hissettiği, aile hukukunda bütüncül düzenleme ihtimali. Bu Medeni Kanun’a yönelik bir tehdit. İktidar, her seçim öncesinde olduğu gibi direktifle susturduğu fallus-santrik hacı, hoca takımına yeniden konuşma izni verecek mi? Son haftalarda birden bire sessizleşmeleriyle iyice açığa çıktığı gibi iktidar orkestrasyonuyla gündem oluşturan nafaka ve medeni kanun karşıtları da tekrar sahne alacak mı? Eş güdümlü bu iki grubun, iktidar tarafından desteklenmeye devam etmesi siyasi dengeleri ve toplumsal hareketliliği ne şekilde etkiler? Devletin temellerine sahip çıktığını iddia eden MHP, nafaka bahanesiyle gerçekte medeni kanunda geniş çaplı değişiklik riskini hala göremeyecek mi? İki “K” sorunu yani Kürt ve kadın meselesi, cevaplarını kovalamaya çalışacağım temel sorular olacak önümüzdeki süreçte.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları







































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.11.2025
3.11.2025
19.10.2025
12.10.2025
4.10.2025
21.09.2025
23.08.2025
17.08.2025
10.08.2025
10.08.2025