Cafer Solgun
Gezi günlerinde İstanbul başta olmak üzere yurt sathında milyonlarca insan, her biri kendi nedenleriyle sokaklarda isyan ve itirazını haykırdığında, yol açtığı tabloya bakıp ders çıkarması gerekenler, kutuplaşmadan iktidar devşirme siyasetini daha da tırmandırma yoluna gittiler. “Yüzde 50’yi zor tutuyoruz” diyerek, aslında destekçilerini de sokaklara dökmeye çalıştılar. Kabataş (‘namus’) ve ‘camide bira içtiler’ (‘dini hassasiyetler’) yalanları bunun içindi…
İlk defa o zaman “Tayyip’in askerleriyiz” sloganını duyduk. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı mitinglerde ve protestoculara saldıran bazı AKP’lilerin dilinde. Daha sonra 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarını ‘darbedir’ diyerek bastıran (!) Erdoğan’ın düzenlediği ‘istiklal ve istikbal’ mitinglerinde de (aslında söz konusu olan sadece 30 Mart yerel seçimleri idi) aynı sloganı atanlar oldu. Aynı günlerde siyasi tarihin gördüğü ve göreceği bu en ‘tuhaf’ rüşvet ve yolsuzluk soruşturması görünümündeki ‘darbe’ girişimine (!) karşı ‘dik’ duran Erdoğan’ın yollarına kefen niyetine dantelli beyaz örtülerle, perdelerle çıkanlar da görüldü.
Bir siyasetçiyi beğenmek ile kendisini onun ‘askeri’ ilan etmek, kuşkusuz aynı şey değil. Bugün beğenirsiniz yarın ‘değişti’ deyip beğenmeyebilirsiniz. Bu son derece olağan; tabii ‘normal’ bir ülkede…
Bu ‘asker’ olmak sloganına ilham veren sanıyorum bazı ultraulusalcı çevrelerin ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganı idi. Gezi günlerinde bu tür onun bunun askeri gruplar türeyince gençler de çareyi ‘Biz de Mustafa Keser’in askerleriyiz’ demekte bulmuştu.
Bu ara ‘Tayyip’in askerleri’nin sesi fazla çıkmıyor. Ortalık yerde beyaz örtüler örtünmüş kişiler de dolanmıyor. Bir ‘boşluk’ hasıl olunca bu sefer başdanışman, milletvekili sıfatlı bazı silahşorlar türedi; ‘üç silahım var’ filan diyen. Bu zatlar kamuoyunda alay konusu olmanın ötesinde bir etki yaratamadılar. Oysa ‘öl de ölelim’ zamanı. ‘Reis’, ‘Vatan topraklarını şehit kanlarıyla yoğurmaktan’ bahsediyor. Hayatını kaybeden acılı polis ve asker ailelerine ‘ne mutlu size’ diyor. Sayın Davutoğlu “Evlatlarımızı feda etmeye hazırız” diyor ve Soma faciasından dolayı bile bırakmadığı koltuğunu ‘seçim hükümeti’ mecburiyetiyle bırakmadan önce Taner Yıldız, “Nasipse ben de şehit olmak istiyorum” açıklaması yapıyor.
Fakat durum, “neden vatan sağ olsun demiyorlar” araştırmaları yapmayı gerektirecek kadar ciddi. Şehit cenazelerinden yükselen protesto sesleri soruşturma açmakla, ‘cumhurbaşkanına hakaret’ tutuklamalarıyla bastırılacak gibi değil. Kardeşinin tabutu başında “Düne kadar çözümden bahsederken şimdi neden sonuna kadar savaş diyorsunuz?” diye feryat eden Yarbay’ın sorusuna cevap vermediler hâlâ. “Madem askersin, öleceksin” şeklindeki izahatlar ise sadece insanları iğrendirdi.
Ölerek öğrendik; bu savaş haklı bir savaş değil. Bir ‘vatan savunması’ değil. Kurgulanmış bir savaş. Ve bu kurguyu yapanlar bütün kozlarını tüketti.
Durduk yere ‘paralel’ hikâyelerinin canlandırılması, muhalif medyayı susturma ve gözdağı planının raftan indirilmesi, arzulanan sonucu vermeyen ‘kaos’ planının bir parçası mıdır acaba?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Her şeyin bir şeyi var”
15.06.2025 - Hayal, hayat, mucize…
1.06.2025 - Hala buradayız
23.05.2025 - Devrimci, demirci, şair… Fadıl Öztürk
10.05.2025 - Emperyalizm bu işin neresinde?
27.04.2025 - “Geçmişe yeniden bakmak” mı? Peki!
19.04.2025 - “Yerli, milli ve anti emperyalist” olmak iyi de…
13.04.2025 - Her taşın altından çıkıyor: Emperyalizm!
4.04.2025 - Demeyin o kadar da değil, oluyor
29.03.2025 - Newroz pîroz be!
24.03.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
M.Latif YILDIZ efendi! silah bırakan kürtler değil teröristlerdir. Ayrıca silahlarını gerçekte bırakmış değillerdir, şimdilik ateşlemiyorlar o kadar. Teröriste silah bıraktırılmasından sonra yapılması gereken şey devletin de silah bırakması değil, teröristleri yargılamakdır.