Cafer Solgun
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Helalleşme yolculuğuna çıkıyorum” şeklindeki çıkışıyla siyaset gündemini bir parça karıştırdı. İktidar çevrelerinden bu çıkışın samimiyetini sorgulayan tepkiler gelirken, kendi tabanı da dahil özellikle ulusalcı kesimlerden “Geldik, geliyoruz derken helalleşme de nereden çıktı?” öfke ve şaşkınlığını yansıtan tepkiler aldı.
Belli ki Sayın Kılıçdaroğlu bu çıkışıyla, uzun süredir AKP seçmeninin omurgasını oluşturan müteddeyin seçmenin ilgisini çekme çabasını yeni bir boyuta taşımış oluyor. Bu seçmen kitlesine yönelik pompalanan “CHP iktidara gelirse…” korku, kaygı ve endişelerini gidermek istiyor. İyi niyetli düşünelim: İzleyen günlerde daha somut ve net vaatlerle bu tutumunu sürdüreceğini öngörmek mümkün.
Eğriye eğri doğruya doğru: Kılıçdaroğlu aslında CHP Genel Başkanı koltuğuna oturduğundan beri bu yönde bir çaba içerisinde. Düşünün ki İslamcı kimlik ve duyarlılıklarıyla bilinen Mehmet Bekaroğlu, Cihangir İslam gibi isimler uzun süredir CHP’lidir ve CHP’nin ulusalcı, laikçi kesimlerinden gelen tepkileri göğüsleyen de Kemal Kılıçdaroğlu olmuştur.
Bu, Deniz Baykal dönemi CHP’si gibi sağ-muhafazakar seçmenden oy almak maksadıyla vitrine Süleyman Demirel’in birkaç adamını koyarak başvurulan bir siyasi “taktik” midir yoksa Kılıçdaroğlu gerçekten de “yeni” bir anlayışla mı hareket etmektedir?
Anladığım şu: Kılıçdaroğlu kaskatı Kemalist CHP’lilerden farklı olarak iktidar olabilmek için sadece “vitrin düzenlemesi” yapmanın yeterli olmadığını gördü. “Kurucu parti”, “Devlet partisi” edasında siyaset yapmanın CHP’yi ezeli muhalefet partisi olmaya mahkum eden bir kaçınılmaz sonuç ürettiğini fark etti. Bu yönde attığı adımların Ortodoks Kemalist kesimler kadar, belki de daha fazla, iktidar bloğunu rahatsız etmesi, muhtemelen CHP’yi sokmak istediği mecranın “isabetli” olduğu sonucuna varmasına katkı sağladı.
Genel Başkan koltuğuna oturduktan sonra telaffuz ettiği “yeni CHP” sloganı, 2019 yerel seçimlerinden bu yana ilk defa anlam kazanmaya başladı.
CHP iktidar olmak istiyor
Buradan hareketle denilebilir ki uzun yıllardan beri ilk defa CHP iktidar olmaya cidden istekli.
Bilmeyen veya “bir siyasi parti, hem de ana muhalefet partisi tabii ki iktidar olmak ister ne var ki bunda” diye düşünebilir. Oysa söz konusu CHP ise durum pek de bu genellemenin ifade ettiği gibi değil.
Çünkü CHP, ilk serbest seçimlerden bu yana (1950) iktidarını kendisini sağ, muhafazakar, milliyetçi olarak tanımlayan partilere teslim ettiğinden beri siyaset tarzını “devlet adına, müesses nizam adına muhalefet yapmak” şeklinde belirlemiş bir parti. “Kurucu parti”, “devlet partisi” misyonuyla askeri vesayet odaklarının açık veya örtülü desteğini de alarak hep bu rolü oynadı. Yürüttüğü siyaset, genellikle “rejim elden gidiyor”, “laiklik elden gidiyor”, “tehlikenin farkında mısınız” olarak özetlenebilecek, toplumu sürekli “tetikte” olmaya davet eden bir siyaset oldu. Darbe dönemlerinde, darbecilerin “Siyasiler Atatürk ilke ve inkılaplarından saptılar, o yüzden müdahale ettik” şeklindeki gerekçe ve izahatlarıyla düşünsel manada bir sorunu olmadı. Seküler çevrelerin desteğini “yeterli” gördü ve bu tabanını genişletmek yönünde kayda değer bir çabası, açılımı olmadı. 70’li yıllar Ecevit döneminde “ortanın solu”, “hakça düzen” gibi sloganlar etrafında ilgisini çektiği emekçi, Kürt, Alevi yurttaşların desteği hiçbir zaman istikrarlı bir ilişki veya siyasi zemini sağlam bir bağlılığa dönüşmedi (Kürtler açısından 90’lı yıllardan itibaren dibe vurdu). Kazandığı yerel yönetimlerde bir tür “dükalıklar” oluşturdu. Parti bünyesinde yarattığı “partili” tipolojisi, rant, ihale, belediye başkanlığı, vekillik, delegelik hesapları etrafında oluşan hizipler koalisyonu gibiydi.
Bilgi olarak aklımızda bulunsun: Türkiye 1950 seçimlerinden günümüze yaklaşık 65 kez genel seçimlere gitti. Bu seçimlerin hiçbirinde CHP tek başına hükümet kuracak bir çoğunluğu elde edemedi. Azınlık hükümetleri kurdu, koalisyonlarda yer aldı ve bu sürenin toplamı, 4 yıl 9 ayı koalisyon hükümetleri, 14-15 ayı da azınlık hükümeti olacak şekilde, sadece 6 yıl.
CHP’nin iktidara gelmeye “istekli” oluşu ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” çıkışıyla bu istekli olma halini yeni bir boyuta taşıma çabası, sanırım CHP’nin bu gerçekliği ile birlikte okunursa asıl anlamını buluyor.
Şunu da eklemek gerek; Kılıçdaroğlu ve CHP sözcülerinin sıklıkla yakındıkları AKP’nin kutuplaşma siyasetinin mimarı da, en azından dün kadar yakın bir geçmişe değin, CHP’den başkası değildi. Misal, CHP “laik-anti laik” kutuplaşması veya bağlantılı olarak başörtüsü yasağı uygulamasının bir “tarafı” iken…
Helalleşmek için yüzleşmek gerek
Sayın Kılıçdaroğlu bazı tepkilere cevaben “helalleşme” ve “hukuk” kavramlarının birbirine karıştırılmaması gerektiğini söyledi. Doğru elbette. Helalleşme, birbirine karşı taşıdığı önyargılar ve bunların neden olduğu sorunları, hata ve yanlışları karşılıklı olarak bağışlamayla ilgili İslami bir davranış kalıbı. Hukuk ise yasa, suç, ceza kavramlarıyla ilgili bir hassasiyet. Kanımca asıl önemli olan ise, yüzleşme… Çünkü helalleşmeye gerek duymanıza neden olan sorunlar var. Bu sorunlarla yüzleşmeden kimden nasıl “helallik” isteyebilirsiniz?
Kılıçdaroğlu’nun “helalleşeceğiz” derken örneklendirdiği “yaralar” üzerinden gidelim.
“28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz” ne demektir mesela? Ne 28 Şubat ne de diğer darbe ve müdahaleler birtakım “kötü” kişilerin kafalarına göre hareket etmesiyle yaşanmıştır. Bir ideolojik, düşünsel temeli vardır bunların. Bu zihniyet ve yol açtığı sorunlar bir bütün olarak yüzleşme konusudur… Darbecilik yoluyla, devlet gücü eliyle toplum mühendisliği yapmayı kesin biçimde mahkum etmeyi gerekli kılar…
“Roboski ile helalleşeceğiz” demek, o insanların acılarını paylaşmak, anlamlıdır, kıymetlidir tabii ki ama yetmez. Çünkü bu katliamın temelinde de Kürt sorunu vardır. Devletin Kürtlere, Kürt sorununa bakış açısı vardır. Şeyh Said’ten, Seyit Rıza’dan, Zilan’dan günümüze yaşanmış katliamlar vardır. Roboski ile helalleşmek, Kürt sorunuyla yüzleşmeyi ve beraberinde köklü bir zihniyet devrimine açık olmayı gerektirir… Aynı şekilde “Diyarbakır hapishanesi mahkumlarıyla helalleşmek” de… Diyarbakır 5 Nolu Hapishanesini 12 Eylül’de bir işkencehaneye çeviren Esat Oktay Yıldıran ve diğer işkenceciler, kişi olarak kötü insanlar olmaları bir yana esas olarak bir “görev” ifa ettiklerine inanıyorlardı ve bu yüzden Diyarbakır hapishanesine “Türkleştirme okulu” adı vermişlerdi…
“Sivas, Maraş mağdurlarıyla helalleşmek” belki de Kürt sorunundan daha köklü, daha kapsamlı bir toplumsal yüzleşme konusudur. Çünkü temelinde varlıkları, inançları, ibadetleri yok sayılan Aleviler ve onların eşit yurttaşlık sorunları, talepleri vardır. Yüz yıllar içerisinde şekillenmiş, kökleşmiş, güç odakları tarafından istismar edilmiş, “kaos” senaryolarına konu edilmiş bir sorundur söz konusu olan…
“Varlık vergileri altında inim inim inleyen azınlıklar, 6-7 Eylül mağdurlarıyla helalleşmek” için de Ermeni, Rum, Yahudi, bir bütün olarak “gayrimüslim” yurttaşlara ve Kürtlere yönelik düşmanlık üzerinde bina edilen, bu coğrafyanın doğasına aykırı Türk milliyetçiliği, ırkçılığı ile yüzleşmek gereği vardır…
Ali İsmail Korkmaz ve diğer Gezi’de hayatını kaybeden gençlerimizin aileleriyle “helalleşmek” için de, her muhalif toplumsal hareketi “ezmeye” koşullandırılmış “devlet aklı” ile yüzleşmek gerekir…
Soma ile “helalleşmek” de, devlet himayesi altında kar hırsını her şeyin üzerinde tutan azgın kapitalist sistemin insanlık dışı “hukuku” ile yüzleşmek gerekir…
Bu “yaralar” açık, evet. Kılıçdaroğlu’nun deyişiyle, “Ülkemizin makus tarihini kırabilmek” tabii ki mümkündür ve bu da sahici, işleyen bir demokrasiden yana ilkeli, kararlı bir duruş gerektirir…
‘Dûr bî nur e’
Kılıçdaroğlu bir adım attı. Anlamlıdır, kıymetlidir. Ama gerekleri vardır. Kendisini bir sorumluluk altına sokmuştur ve bundan böyle attığı bu adımın sahibi olup olmamakla sınanacaktır.
Çinli düşünür Lao Tzu, “En uzun yollar bile bir ilk adımla başlar” demiş. Eğer girdiğin yoldan geri dönmeyeceksen…
Kürtler de “Dûr bî nur e” derler, zorlu ama yürünmesi gerekli bir yola çıkarken. “Uzak, ışıklıdır” demek. Uzakları yakın eden ise, yürüdüğün yolun doğruluğuna duyduğun inancın verdiği güçtür…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
1.06.2025
23.05.2025
10.05.2025
27.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
4.04.2025
29.03.2025
24.03.2025