Celal BAŞLANGIÇ
Yeni rejimin getirilmesine ön ayak olanlar, üzerinden daha iki yıl bile geçmeden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin (CHS) iflasını ilan edip sürdürülebilirliğini tartışmaya başladı.
Yalan üzerine kurulu bir kampanyayla halkın yaklaşık yüzde 50’sinin tartışmalı desteğiyle, dünyada benzeri olmayan ucube bir “başkanlık” sistemini zaten demokrasi fukarası bir rejimin üzerine deli gömleği gibi giydirdiler.
Ne dedilerse tam tersi oldu.
Güçler ayrılığı daha da güçlenecekti sözüm ona. Ama güçlenmek bir yana tüm yetkiler tek bir adama bağlandı. Yasamanın, yürütmenin, yargının göreli bağımsızlığı da tümüyle ortadan kalktı.
“Daha güçlü parlamento” yalanını söylediler kampanya boyunca. Bırakın güçlenmesini, artık yasalardan çok kararnamelerle yönetilen bir düzen kurdular. Parlamentoyu göstermelik hale getirdiler.
“Daha bağımsız yargı” vaat ettiler. Saray’dan talimat almadan karar veremeyen bir yargı düzeni kurdular.
“Bu sistemle koalisyonlar dönemi sona erecek” dediler. Onun da tam tersi oldu. Bırakın seçimden sonra koalisyon kurulmasını, artık seçimden önce partilerin ittifak yapmasını zorunlu kılan bir sistem yarattılar.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle “Türkiye uçacak” dediler. Uçan dolar oldu. CHS’ye geçilen Haziran 2018’de 4.70 TL olan dolar bugünlerde 6.80 TL’den işlem görüyor.
CHS döneminde Türkiye’nin ulusal geliri de dokuz bin dolarlara kadar düştü.
2013’de 12 bin doların üzerini gören kişi başına düşen ulusal gelirin 10 bin doların altına düşmesiyle yoksullar daha fazla yoksullaştı, zaten bozuk olan gelir dağılımı adaleti toplum kesimleri arasında daha büyük uçuruma dönüştü.
Bu ucube sistemin Türkiye insanlarına dayatılmasına önayak olanların başında gelen MHP lideri Devlet Bahçeli de artık mevcut sistemin sürdürülebilirliğine güveni sarsılmış olacak ki önceki gün “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devamını mümkün kılacak bazı reformların acilen çıkarılması gerektiği inancındayız” dedi.
Elbette Bahçeli’nin sistemin aksayan yönlerini ülke yararına düzeltmek gibi kutsal bir amacın peşinde olduğunu düşünmek safdillik olur.
Bahçeli’nin reformdan anladığı, AKP-MHP ittifakının iktidarı sürekli elinde tutacağı bir siyasi partiler kanunu ve seçim sistemi oluşturmaktan ibaret.
İktidar cephesinde paniğe yol açan açıklama CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ndan geldi. Olası bir baskın ya da erken genel seçime katılabilmeleri için gerekirse Gelecek ve DEVA partilerine milletvekili desteği vereceklerini söyledi CHP lideri.
Amaç, geçen seçimde İYİ Parti örneğinde olduğu gibi CHP’nin milletvekili desteği vererek Gelecek ve DEVA partilerinin seçime girmesinin önünü kesmek.
Aslında Kılıçdaroğlu bu açıklamasıyla AKP-MHP ittifakının Babacan ve Davutoğlu’nun katılamayacağı ani bir baskın seçime gitme hesaplarına da suçüstü yapmış oldu.
İktidar ittifakı her geçen gün artan ve artık gözle görünür bir tsunamiye dönüşecek ekonomik kriz nedeniyle “ne kadar erken seçime gidersek o kadar iyi” hesabı yapıyor. İşler daha da kötüleşmeden bir an önce seçime gidip bir üç-beş yıllık daha parkur kazanma peşindeler.
Ancak iktidarda kalmak için ekonomik krizin getirdiği bu hamleyi yapmak için siyasi ortam hiç de uygun değil.
Gelen anket sonuçlarına göre AKP-MHP ittifakı yüzde 50’nin altında. Artık AKP’nin kaybettiği oylar MHP’ye giderek sonuç itibariyle ittifakın içinde kalmıyor. İttifakın dışına, DEVA ve Gelecek partilerine doğru bir seçmen akışkanlığı var.
Belli ki Erdoğan, AKP içinden çıkan yeni partileri kendi iktidarı için bir tehdit olarak görüyor. Çünkü direkt olarak Erdoğan’ı karşılarına almasalar da Babacan iktidarın ekonomik yanlışlarını, Davutoğlu da siyasi yanlışlarını her an ifşa etmeye hazır tanıklar.
Bu da Erdoğan’ın paniklemesine yol açıyor. Bu panikle olsa gerek Babacan’ın bir YouTube kanalında ekonomiye ilişkin sözlerine öfkeyle yanıt verdi Erdoğan:
“Düşünün, başbakanlığım döneminde görev verdiğim bazı kişiler, şimdi farklı bir şekilde bize saldırıyor. Yahu sen bakansın, atılan bir adımda başbakanın onayı olmadan sen o adımı atabilir misin? Şimdi nasıl oluyor da o işleri, ‘Ben, ben, ben…’ Ne beni yahu? Bir başbakan onay vermeyecek, sen kalkacaksın, adım atacaksın; bunu kime yutturuyorsun. Böyle kalkıp YouTube’larda topladığınız adamlarla netice almanız mümkün değil.”
Bu koşullarda seçime gidilmesi durumunda “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin devamının mümkün olmadığını” gören Bahçeli bir dizi yasada değişiklik yapılarak DEVA ve Gelecek partilerinin baskın ya da erken bir seçime katılmalarının önünü kesmek istiyor.
Ancak AKP’nin bu öneriye ikircikli bir yaklaşımı var. Yasal değişiklikler için düğmeye basıldığı anda parti değiştirmek için hazır bekleyen en az 40 AKP’li vekilin istifa etmesinden, iktidarın parlamentoda azınlığa düşmesinden korkuyorlar.
Kılıçdaroğlu’nun seçime girmeleri için milletvekili desteğinde bulunabileceği açıklamasına Babacan’ın “gerek yok” karşılığını vermesi de AKP’nin bu endişesinde haksız olmadığını gösteriyor.
Bütün bunlara karşın Erdoğan iktidarı bir an önce seçime gidebilmek için siyasal koşulları sonuna kadar zorluyor. HDP üzerindeki baskılar artarak sürüyor. Artık CHP’yi de siyasi tuzakların içine çekme, provokasyon yapma noktasına geldi.
Adana’da CHP’ye dönük saldırı tutmadı. İzmir’de ezan üzerinden yapılan provokasyon kamuoyunda inandırıcı bulunmadı, seçmende gereken karşılığı görmedi.
Ama Erdoğan seçim zeminini yoklamak, Saray’ın lehine çevirmek için her yola başvuruyor. Bayramdan sonra partisinin örgütlerini sahaya süreceğinin işaretini bayramın ilk günü yaptığı konuşmada verdi:
“Hemen yarından tezi yok bir gönül seferberliği başlatıyoruz. Sokağa çıkma kısıtlaması günlerinde telefonla ulaşarak, çarşambadan itibaren de bizzat sahaya inerek, milletimize gidecek, kendimizi anlatacak, onun da derdini dinleyeceğiz.”
Görünen o ki AKP-MHP ittifakı baskın ya da erken seçim zeminini sonuna kadar zorlayacak.
Ekonomi daha da beter hale gelmeden iktidar parkurunu birkaç yıl daha uzatmak istiyorlar.
Ancak siyasi zemin buna pek izin vermiyor. Kaybetme riskleri büyük. Bu zemini sağlamak için girişilecek daha büyük provokasyonlara, daha da baskıcı yöntemlere hazırlıklı olmak gerekiyor.
AKP-MHP ittifakı ilk fırsatta seçime gidecek; ama göze alabilirlerse! Bu durumda daha ürkütücü bir soru kalıyor geriye; ya seçime gitmeyi göze alamazlarsa!
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021