Mehmet Ali ALÇINKAYA
Türkiye'nin geleceği barışın, adaletin ve demokratik yaşamın inşasında yatmaktadır. Bu inşa süreci, yalnızca çatışmaların durmasıyla değil, aynı zamanda toplumsal vicdanın ve adalet duygusunun güçlenmesiyle mümkündür. Bu bağlamda, cezaevlerinde yaşam mücadelesi veren hasta tutsakların durumu, demokratik toplum inşasının bir turnusolü haline gelmiştir.
Barıştan, demokrasiden ve insan haklarından söz eden hiçbir toplum; cezaevlerinde ölüme terk edilen hasta tutsakların çığlığına sessiz kalamaz. Tutsakların tedavi hakkı, sadece bireysel bir sağlık meselesi değil, aynı zamanda hukuk ve insanlık onurunun sınandığı bir alandır. Bu hakların sistematik biçimde ihlal edilmesi, toplumsal barışa vurulmuş ağır bir darbedir.
Sayın Abdullah Öcalan, barış sürecinde belirleyici olan İmralı görüşmelerinde ve özellikle 2013 Newroz Mektubu’nda, bu sürecin özünü şu sözlerle ifade etmiştir:
“Silahlar sussun, fikirler ve siyaset konuşsun. Yeni bir dönem başlıyor. Bu, halkların kucaklaştığı, kardeşliğin ve barışın hâkim olduğu bir dönemdir.”
Bu çağrı, yalnızca dağlara değil, aynı zamanda zindanlara da yapılmıştır. Hasta tutsakların yaşam hakkının korunması ve özgürlüklerinin sağlanması, bu yeni dönemin güven inşa eden ilk adımlarından biri olmak zorundadır.
2024 yılı itibariyle Türkiye cezaevlerinde hasta tutuklu ve hükümlü sayısı 1556’dır. Bunların 651’i ağır hasta tutsaklar kategorisinde yer almakta ve çoğu kendi başına yaşamını sürdüremeyecek sağlık koşullarında bulunmaktadır. Buna rağmen Adli Tıp Kurumu, bağımsız tıbbi raporları göz ardı ederek siyasi saiklerle ret kararları vermeye devam etmektedir.
AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi), Türkiye’ye karşı açılan birçok davada cezaevlerinde tedavi hakkının ihlali ve ağır hasta mahpuslara yönelik insanlık dışı uygulamalar nedeniyle mahkûmiyet kararları vermiştir. Özellikle Gülizar Tuncer/Türkiye (2005) ve Mehmet Aydın/Türkiye (2020) davalarında, AİHM; cezaevi yönetimi ve Adli Tıp Kurumu'nun uygulamalarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. Maddesi’ni (işkence yasağı) ihlal ettiğini açıkça belirtmiştir.
Kürt özgürlük hareketinin kurumları, özellikle TUHAD-FED, MED TUHAD-DER, İHD, TİHV ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) gibi yapıların hazırladığı raporlar, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini düzenli biçimde belgelendirmektedir.
2023 raporlarında, en az 38 hasta mahpusun cezaevlerinde yaşamını yitirdiği, onlarcasının ise “ceza infazı durdurulmazsa yaşamını kaybedeceği” uyarısıyla kamuoyuna sunulduğu yer almaktadır. ÖHD'nin aynı yıl yayımladığı değerlendirme şöyle diyor:
“Cezaevlerinde ölüm, tedavi hakkının sistematik engellenmesiyle normalleştiriliyor. Bu, açık bir siyasal yok sayma ve insanlık suçu politikasıdır.”
2015 Dolmabahçe Mutabakatı, çözüm sürecinin siyasal, demokratik ve hukuki zeminlerde kurumsallaşmasını amaçlayan tarihî bir adımdı. Mutabakatın ilk başlıkları arasında, “Demokratik siyaset tanımı ve içeriğiyle ele alınmalıdır” ilkesi yer alırken, hasta tutsaklara dönük politikalar bu ilkenin pratiğindeki en hassas göstergedir. Hasta tutsaklara duyarsızlık, mutabakatın özünü çiğnemektir.
İktidarın güvenlikçi politikaları, yıllardır cezaevlerini adeta birer sistematik ölüm hücresi haline getirmiştir. Bu durum yalnızca bireysel adaletsizlik değil, aynı zamanda Kürt sorununun çözümüne dair demokratik yolları tıkayan bir devlet refleksidir. Bu refleks, sadece adaletsizliği değil, aynı zamanda çözüm iradesizliğini de derinleştirmektedir.
Sayın Abdullah Öcalan’ın şu vurgusu bu bağlamda çok net bir çerçeve çizmektedir:
“Barış sadece silahların bırakılması değildir. Vicdanların, hukukun, eşitliğin ve insanlık onurunun egemen kılınmasıdır. Cezaevleri bu mücadelenin aynasıdır.”
Demokratik bir çözüm, ancak siyasal alanın özgürleştirilmesiyle mümkündür. Cezaevindeki hasta tutsaklara yaklaşım, devletin bu çözüm iradesine sahip olup olmadığını gösteren somut bir göstergedir. Bu bağlamda, barış sürecine ilişkin en açık ve kalıcı irade, tutsaklara yönelik politikalarda kendini göstermelidir.
Demokratik toplum, en zayıf halkasını nasıl koruduğuyla ölçülür. Bugün o zayıf halka, ağır hasta tutsaklardır. Her birinin hikâyesi, bu ülkenin hafızasında bir vicdan çağrısı olarak durmaktadır.
Bu çağrıyı yükseltmek, sadece insan hakları savunucularının değil, her demokratın, her vicdan sahibi insanın, aynı zamanda örgütlü siyasal yapılar, partiler ve toplumsal hareketlerin sorumluluğudur. Barış isteyen herkes, bu sessiz çığlığa ses vermeli; hukukun, vicdanın ve insanlığın yanında yer almalıdır.
Barış, cezaevinden başlayarak büyür. Hasta tutsaklara özgürlük, topluma nefes olur.
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanHukuk ve kurumlar yok olursa devlet sahipsiz kalır 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRDiploma çetesi Milli Emlak’a da sızmış! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
25.07.2025
21.07.2025
15.07.2025
14.07.2025
10.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
26.06.2025
23.06.2025