Celal DENİZ

Hrant ' tan Ortaköy ' e Nefret Saldırıları
3.02.2017
2283

2016 yılının son yazısını ''Böylesi koşullarda gelen 2017'nin öyle Noel babanın gülen yüzü ile gelmeyeceği kesin. Savaşın bataklığında daha fazla debeleneceğimiz, daha çok evlere ölüm ateşinin düşeceği bir yılı yaşayacağımızı söylemek için kahin olmaya gerek var mı?

Gelen gideni aratacak gibi. Hoş gelmediğin belli 2017.'' diye bitirmiştim. Keşke yanılmış olsaydım.

2017'ye girdiğimiz ilk saatlerde İstanbul Ortaköy'den bir eğlence mekanına yapılan saldırı ile 39 masum insanın katledildiği 65 insanın da yaralandığı haberi geldi. Yeni yıl için barış, huzur, mutluluk mesajları bir anda anlamını yitirmiş ve çöpe atılmıştı.

Peki bu saldırıyı kim niye yaptı?

Bu ülkede medyasından, dini kurumlarına, siyaset elitlerinden sokakta ki insana kadar her gün nefret söylemi oldukça yoğunlaşmakta, nefret dili toplumu ortadan ikiye bölen bir rol üstlenmektedir.

Halkın en çok hangi kesimlerle yan yana yaşamak istemediği ile ilgili araştırmalara göre; eşcinsellerle bir arada yaşamak istemeyenlerin oranı % 84, tanrıya inanmayanlara karşı %64, şeriat yanlılarına karşı %54, Hıristiyan olanlara karşı % 48, kızları şortla dolaşanlara karşı %26, sevmediği partiye oy verenlere karşı% 17 oranında bir nefret duygusu barındıran kesimler mevcut. Bu araştırma sonuçları 2011 yılına ait. Son araştırmalarda bu oran daha da yükselmiştir.

Bu rakamlar bile ülkede çok kültürlülüğe, bir arada yaşamaya karşı güçlü bir direnç olduğunu göstermektedir. Bunun temelinde eğitim sisteminin tek tip insan yetiştirme projesi yatmaktadır. Gerek etnik kimlik, gerek din ve mezhep, gerekse cinsel kimlik alanında tekçi bakış açısını topluma bir urba gibi giydirmek isteyen eğitim ve ahlak anlayışı, sistemin yeniden üretilmesinin temel araçlarıdır.

Küreselleşme sürecinin bir parçası olarak son yıllarda kimlik bilincinin ortaya çıkması, paralelinde var olan nefret söylemini güçlendirmiş, nefretin suça dönüşmesini sağlamıştır. Etnik, dil, dinsel, cinsel, tinsel ve sosyal farklılıklara karşı nefret söyleminin kaynağı tarihseldir. Nefret söylemi ve dolayısıyla suçu, kişilere, mülke zarar vermeyi, yıldırmayı, farklı olanın sosyal yaşamda görünür olmasını engellemeyi hedeflemektedir.

Bu ülkede eğitim kurumlarından, din kurumlarına, medyadan, toplumun siyasal kanaat önderlerine kadar geniş bir yapıda nefret söylemine şu ya da bu oranda rastlamak mümkündür. Dil bilincin ve bilinçaltının aynasıdır. Bu anlamda ülkemizde her gün bir başka biçimde nefret söylemi kendini üretebilmektedir.

Nefret söyleminin temelinde dün, önyargılar, ırkçılık, yabancı korkusu/düşmanlığı, tarafgirlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik ve homofobi yatar. Nefret suçunun kurbanları genelde azınlıkta olan, kendi farklılıklarını yaşamak isteyen kesimlerdir. İslamofobi nedeniyle Müslümanlar, antisemitizm nedeniyle Yahudiler, gençler, kadınlar, engelliler, çingeneler, yaşlılar, eşcinseller nefret kurbanı olan kesimlerdendir. Bugün özellikle orta doğuda IŞİD benzeri örgütlerin güçlenmesi ile laik kesimlere karşı nefret saldırılarının artışını görmekteyiz. Ki Ortaköy saldırısı da bu kapsamdadır. Bunlara karşı işlenen suçların temelinde tarihsel, toplumsal ve dinsel önyargılar bulunmaktadır.

Dün Hrant Dink'e karşı işlenen cinayet nefret temellidir. Hrant Dink cinayeti bir nefret suçudur. Cinayeti teşvik eden ve koruyan davranışların arkasında Ermenilere karşı nefret duygusu yatar.

Bugün Ortaköy cinayeti de laik yaşam tarzına karşı yükselen ırkçı dinci faşizmin bir saldırısıdır. Bu saldırının zeminini güçlendiren devletin kurumlardır. Diyanet işleri başkanlığının ''yeni yıl kutlamasını gayri meşru'' nitelemesi, medyada ya da bazı din maskeli kanaat önderlerinin dilinde yılbaşı kutlamalarına karşı dinsel bir gerekçeyle yıkıcı söylemler bu saldırıya zemin hazırlamıştır.

Bu saldırı laik yaşam tarzına karşı top yekün saldırının zirve yapmış halidir. Bu saldırıdan sonra bile sosyal medyada bu saldırıyı ''Allahın yılbaşı kutlayanlara laneti'' gibi yorumlayanlar da göstermiştir ki dinsel faşizm iktidarın hoşgörüsünü arkasına alarak saldırganlıkta sınır tanımaz olmuşlardır.

Rakel Dink Hrant'ın ardından yaptığı konuşmada ''Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiç bir şey yapılamaz kardeşlerim'' demişti. Bugün Ortaköy saldırısı o karanlığın ortasından çıkıp gelen ve masum insanların canını alan bir katliamdır. O karanlık ve o karanlığın siyaseten yaratıcıları bugün daha fazla sorgulanmalıdır.

Bu ülkede bir nefret yasası çıkarılmalıdır. Ancak hükümet yetkililerinin dilinde nefret söylemi bayraklaşınca böyle bir talebin anlamsızlığını düşünmeye başladım.

Bu saldırının siyaseten sorumlusu AKP iktidarıdır. Savaş bataklığında önce destekleyip sonrada yarı yolda bıraktığı cihatçı örgütler her fırsatta ülkemizde rövanş saldırıları yapacaklardır. Bu saldırı böylesi bir rövanşı da içerecek bir niteliğe sahip olabilir.

Ancak gerekçesi ne olursa olsun bu ülkede şiddeti yaratan nedenleri yok etmek yerine rüzgara göre yön değiştiren politikalarla iktidarını sürdürmek isteyenler, gerginlik söylemleri ile toplumu kutuplaştıranlar bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmaktadırlar. Nefret suçlarının kaynağı iktidar ve politikalarıdır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar