Ceren KENAR
“Turgut Özal, 66, Ankara'da öldü; Türkiye'nin kavgacı Cumhurbaşkanı” (Turgut Ozal, 66, Dies in Ankara; Pugnacious President of Turkey)
18 Nisan 1993 yılında Özal'ın ölüm haberi New York Times gazetesinde bu şekilde verildi.
Türkiye siyasetine birçok yönü ile damga vurmuş bir siyasetçinin ölüm haberi için seçilen sıfat ilginç. Başlığı takip eden ilk cümleler de: “Son anlarına kadar kavgacı, hırçın ve agresif olan Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal, dün Ankara'daki evinde öldü... Tıknaz, gözlüklü ve çabuk öfkelenen bir figür olan Cumhurbaşkanı Özal, Türkiye'nin modern tarihinde derin bir iz bıraktı.” Makalenin devamında, Özal'ın Müslüman çoğunluğu olan bir ülkenin lideri olmasına rağmen 1. Körfez Savaşında ABD'ye destek vermesi ve ekonomi politikaları vurgulanıyor. Bununla beraber, Özal'ın “küçük kişisel intikamlar” peşinde koşan, “pervasız bir şekilde gücü seven”, “müsrif bir gösteriş” içinde yaşayan bir lider olduğu vurgulanıyor.
Bu dönemler, Türkiye şimdi olduğu gibi her gün uluslararası medyaya konu olmuyordu. Dünyanın tuhaf bir bölgesindeki üçüncü dünya ülkesi olarak görülen Türkiye, ancak Amerika'yı direkt ilgilendiren meselelerde, ara sıra seçimlerde ve elbette darbelerde haber olurdu.
Bu anlamda Özal döneminde çıkan sadece Türkiye siyasetine adanmış dosya haberler nadirdi. Bu nadir haberlerden biri 9 Mart 1991'de yine New York Times'ta çıkmıştı.
“Türkiye'de yeni bir hanedanlık mı? Öyleyse, bu epey asi/azgın/zaptedilmez bir [hanedanlık]” başlıktı.
Özal ailesi için hanedanlık ifadesi o dönemin Özal muhalifi medyasında sık kullanılıyordu. Emin Çölaşan ve Uğur Mumcu gibi yazarların favori kelimelerindendi. Habere hakim olan oryantalist dil, yine Türkiye'deki muhalif medyadan temalar barındırıyordu.
Haber “kahvehanede ve minareler altında” oturan Türklerin Özal ailesinin bir “hanedanlık” kurduğuna dair “fısıltıyla konuştukları” ifadesi ile başlıyordu.
Kahvehanede ve minare altında (!?!) çay içen Türkler klişesi yeterince Oryantalist bulunmamış olsa gerek ki, makale Muhteşem Yüzyılın harem entrikalarını tasvir eden ifadeler ile devam ediyordu.
Özal ailesi'ni muhalifleri tarafından Osmanlı hükümdarlarının modern versiyonu olarak takdim eden gazeteci, Türkiye siyasetinin Amerika'da ancak pembe dizilerde olacak “çıplak hırsın” hakim olduğu entrikalar, güç mücadeleleri ve aile kavgaları ile idare edildiğini söylüyordu. Turgut Özal başına buyruk ve kibirliydi. Kendisinden önceki Cumhurbaşkanları gibi siyaset üstü kalmamış ve hanedanlık kurma işine girişmişti. Karısını ANAP İstanbul il başkanı yapmıştı. Hikayeyi, Semra Özal'dan alınan tuhaf ve sahibi epey komik gösteren sözler süslüyordu, “Kocam bu partinin babası olduğuna göre, ben de anasıyım. Bu parti benim bebeğim.”
Semra Özal'ın nevi şahsına münhasır özellikleri bu lale devri hikayesini süslüyordu. Müslüman çoğunluklu bir ülkede viski ve puro içen first lady'nin aynı zamanda kuaföre gitmekten hoşlandığı not düşülüyordu. Kocası gibi şişman olduğu detayı, çok önemli olduğu için olsa gerek haberde not düşülmüştü. Türkiyeli karikatürüstlerin Özal çiftini Osmanlı kaftanları içinde çizdiği yine haberde yer buluyordu. Semra Özal'ın Eva Peron ve Imelda Marcos gibi resmedildiği vurgulanıyordu. Semra Hanım'ın aslında başbakan olmayı hedeflediği ifadesi de makalede yer buluyordu.
Emin Çölaşan'dan “bu aile gayrimeşru bir hanedanlık. Burada normal bir hükümet yok, Özallar var” ifadesine yer verilmiş, Çölaşan çok satan kitapların yazarı bir gazeteci olarak takdim edilmişti. Turgut Özal'ın annesini Süleymaniye Camii avlusuna defnedilmesi ailenin Osmanlı ihtiraslarına bir örnek olarak sunulmuştu. Özal'ın kardeşleri ve çocuklarının da hükümette önemli pozisyonlarda yer alması da elbette es geçilmemişti.
22 Mart 1991 tarihinde Özal ailesi Los Angeles Times'ın sayfalarına konuk olacaktı: “Bushlar'ın hafta sonu misafirleri Türkiye'nin hırslı, tartışmalı ve frapan çifti.” Özallar'ın destekçilerinin onları reformist ve demokrat oldukları gerekçesi ile desteklediğini belirten makale, muhaliflerinin ise onları Peron ve Marcoslar'a benzettiğini vurguluyordu.Semra Hanım'ın askerî bir helikopter ile terzisini taşıdığı iddiası, oğul Efe'nin ise borsada broker olmasına yönelik detaylara yer veriliyordu. Özal'ın tek adam rejimi kurduğu bir Türkiyeli diplomatın, “biz de Türkiye'nin dış politikasına dair haberleri gazetelerden okuyoruz” sözü ile destekleniyordu. Her makalenin olmazsa olmazı: Özal'ın kocaman göbeği ve Osmanlı göndermeleri elbette yine yer buluyordu.
1990 yılının Aralık ayında (06-11-1990) “ABD'nin Körfez krizindeki müttefiki Özal ülkesinde artan muhalefet ile karşı karşıya” başlıklı Wall Street Journal makalesinde, Özal otokrat olarak tanımlanıyor ve ismi verilmeyen bir Amerikalı diplomatın şu ifadesine yer veriliyordu: “Özal bir yandan güçlü çünkü kimse ona karşı çıkmaya cesaret edemiyor. Ancak aynı zamanda zayıf. Yakın çevresi dışında kimse ona resmî seremonilerde eşlik etmiyor. Şimdi gerçekten tamamen yalnız.”
Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa gerekçesini Özal'ın ceberut yönetim tarzının sonucu olarak lanse eden makalede, bu istifanın gerekçesi şöyle sunuluyordu: “Özal'ın kişisel ve müdahaleci Cumhurbaşkanlığı, hükümette artan köktendinci İslamcılar, Özal ailesinin gücü ve Özal'ın TSK'nın itibarını zayıflatması.”
1980 darbesinden henüz on yıl sonra, siyasi bir görüş ayrılığı üzerine genelkurmay başkanının istifa etmesi, nedense bir sivilleşme emaresi veya normal uygulama olarak resmedilmemiş, Özal'ın ceberut yönetiminin bir emaresi olarak yorumlanmıştı.
14 Ağustos 1990 tarihli, “Özal, “ilke olarak” yaptırımlara katılıyor, fakat aslında yeni kazandığı güçten hoşlanıyor” başlıklı Wall Street Journal makalesi, Irak savaşı ile Türkiye'nin önem kazanmasının “taşkın” Cumhurbaşkanını ne kadar şımarttığından bahsediyordu. Makalede Özal'ın Türkiye'deki tüm siyasi ve ekonomik gücü elinde tuttuğu belirtiliyor, her Özal makalesinin değişmez vurgusu olan şişmanlığı ve Osmanlı kaftanı içindeki karikatürleri elbette not düşülüyordu. Osmanlı selefleri gibi ziyaretlere kafilelerle gittiği, bakanların ve iş adamlarının kendisine eşlik ettiği ifade ediliyordu. Küstahlığın sınırında bir özgüveni olduğuna örnek olarak askerî taburu şortla selamlaması gösteriliyordu. Medyada kendisini eleştiren ve hakaret edenlere dava açtığı ve kazandığı söyleniyordu. Kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle hapse atılanları affetmekte tereddüt ettiği de not düşülüyordu. Yine makalede Özal'ı irrasyonel, gülünç bir sultan olarak gösteren sözlerine yer veriliyordu.
1988 yılının Temmuz ayında, The Economist dergisinde bir haberin başlığı “Hacı Özal” oldu. Özal'ın hac ziyaretinin Batılı diplomatlar arasında kaygı oluşturduğunu ileri süren makale, Özal'ın İslam'a bağlılığının biraz abartılmış bir reklam olduğunu ve Türkiye'nin bir Avrupa ülkesi olmadığının emaresi olduğunu iddia ediyordu.
Türkiye siyasetinde nedense seçilmiş liderler için Batı medyasında kullanılan anoloji Sultan oldu. Liberal İnönü'ye karşı, Sultan Menderes imgesi 1960 darbesi öncesi ve sonrasında yaygındı.
Örneğin, 27 Mayıs darbesinden sadece bir ay önce (25 Nisan 1960), New York Times gazetesinde “Menderes Rejimi” başlıklı bir yazı yayınlanmıştı. İnönü'nün “liberal” politikaları sayesinde seçildiği iddia edilen Menderes'in basını ve muhalefeti baskı altına aldığı vurgulanmıştı. Asker içinde bir muhalefetin oluşabileceğini belirten makale, İnönü'nün “sizi ben bile kurtaramam” sözlerine yer vermişti.
30 Nisan 1960 tarihinde New York Times gazetesindeki haberin başlığı, “Mederes'in sözleri Amerika'yı endişelendiriyor” idi. ABD dışişleri bakanlığından uzmanlardan görüş alınmış ve Menderes'in öğrenci eylemlerine karşı gösterdiği uzlaşmaz tavrın rahatsızlık oluşturduğu belirtilmişti. Menderes'in öğrenciler için kullandığı “maşa,” “komplocu” ve “fanatikler” ifadeleri vurgulanmıştı. Darbeden üç hafta önce (1 Mayıs 1960) tarihli New York Times makalesinin başlığı ise “Menderes ‘yalancıları’ suçluyor” idi. Hikayenin geri kalanını bilmeyenler, Menderes'in kendisini devirmeye çalışan yalancı ve provokatörlerle sarıldığını zanneden deli bir diktatör olduğunu düşünebilirdi bu yazıları okuduktan sonra.
Darbeden iki hafta önce (5 Mayıs 1960) yine New York Times'ta Türkiye üzerine bir makale çıkacaktı. “ABD Türkiye'de rol aldığını reddediyor” başlıklı makalede, dönemin Ankara Büyükelçisi Fletcher Warren'ın, Adnan Menderes ile görüştüğü iddialarının kesinkes yalanlandığı vurgulanıyordu. Amerikan dışişleri Menderes ve muhalifleri arasında tarafsız olduklarını beyan etmişti. Makale Menderes'i şöyle tarif ediyordu: “Başbakan Menderes'in hükümetine karşı güçlü bir muhalefet geçen sene başladı ve kendisini Osmanlı'nın değil Kemal Atatürk'ün Cumhuriyeti'nin vatandaşı olarak gören Türkleri mutsuz eden şekilde bastırıldı.”
28 Mayıs 1961'de New York Times gazetesinde yayınlanan “Türkiye revize edilen taslağı [anayasa] kabul etti” başlıklı haberde, Gürsel rejiminin birinci yılının ve Türkiye'nin “devriminin yıl dönümünü kutladığı” yazıyordu. 18 Eylül 1961 yılında New York Times'ın başlığı “Menderes Türk hapishanesinde asıldı, eski Başbakan iki yardımcısından bir gün sonra idam edildi” olacaktı.
Özal ve Menderes hayatı boyunca bir yolsuz, acımasız, hırslı bir sultan olarak resmedildiği Batı medyasının takdirini öldükten sonra kazandı.
Bugün Özal ile ilgili yazılan makalelerde kendisi için kullanılan sıfatlar şunlar: Vizyoner, liberal, reformist...
Menderes'e ise ne zaman referans verilse Türkiye'nin en popüler başbakanlarından olduğu not ediliyor, reformlarına dikkat çekiliyor ve trajik ölümü saygıyla anılıyor.
Otokrat ölür reformist olur mu demeli?
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017