Ekrem DUMANLI
Eski karanlık dönemlerde de böyle olurdu: Seçim yaklaşırken “iç tehdit” algısı güçlendirilir, hukuk askıya alınır, geniş kitlelerin statükoya desteği sağlanırdı. Toplum mühendisliğinin en acımasız metotları eskiden “irtica tehlikesi”, “komünizm tehlikesi” gibi kavramlar üzerinden yapılır, toplumun sinir uçlarına dokunulur ve kamplaşma sonucunda oluşacak atmosferden seçim sandığının etkilenmesi sağlanırdı.
Şimdilerde “Yeni Türkiye” palavrasına sığınanlar, eski kirli metotların tamamını tevarüs etmiş bulunmakta. İki ‘iç tehdit’ paranoyası üzerinden safları sıklaştırmak istiyorlar ve her türlü yalana, hileye, iftiraya başvuruyorlar.
Paralel paranoyası kadim irtica cinnetinin kötü ve bayağı bir kopyası. Türk Ceza Kanunlarında paralel diye bir suç da yok böyle bir terim de. Zaten paralel safsatası hukukta karşılığı olmayan siyasi bir argüman. Tek bir istisnası var: Bir kitlenin (tıpkı devlet gibi) silahlı birlikleri, yargı sistemleri vs. varsa ve bu kişiler devletin rağmına kimlik kontrolü yapmaktan insanları kendi kurdukları mahkemelerde yargılayıp cezalandırmaya kadar icraat yapıyorsa bu kanun dışı yapıya “paralel devlet” denebilir. Yoksa, okul açmak, hayır işlerinde yarışmak, devletin memuru olup orada çalışmak vs. paralel suçlamasını gerektirmez. Böyle bir saçmalığa girilirse bütün beyefendilerin, hanımefendilerin, damatların, çocukların da ‘paralel’ yaftasını yemesi gerekir...
Her neyse; konumuza dönelim: Devlet imkanlarını tepe tepe kullanan birileri, bugün paralel palavrasına sığınarak: “Ey vatandaş, milli güvenliğimiz tehlikede” mesajı veriyor ve orman kanunlarını bu pespaye yalanla meşrulaştırıyor. “Bize oy verin yoksa devlet elden gidiyor” demek suretiyle kamuoyunu yönlendirenler, iktidarda kalabilmek için her türlü kirli işlere bulaşıyor…
Güvenlik söylemiyle halkı avlamaya çalışanların ikinci malzemesi “Kürt sorunu”. Oslo’dan beri “çözüm süreci” deyip PKK’yı sırtında taşıyanlar, seçim yaklaştıkça Türk milliyetçiliği üzerinden siyaset yapıyor. Çoktandır İmralı ve Kandil’in buyruğundan çıkmayanlar sanki onlar değilmiş gibi! Pazarlık masasını bizzat kuran kendileri değilmiş gibi! Oslo’da verdikleri söze binaen terörle mücadelede görev yapan polis ve askerleri bizzat tasfiye edenler kendileri değilmiş gibi!
Maksat halkı seçime korku ve panik havası içinde sokmak. Bayat bir mantık, çürümüş bir metotla “iç düşman”, “dış tehdit” palavrasını savunanlara şunu sormak gerekiyor: Ülkenin asıl sorunu ne? Vatandaşın gerçek problemi karşısında aciz kaldığınızı itiraf edecek misiniz?
İşsizlik patladı; vatandaşın ciğeri yanıyor. Dolar fırladı; iş dünyasının yüreği ağzında. Mazot fiyatları dayanılmaz boyutta; insanlar feryat ediyor. Milli eğitim çöküş yaşıyor; öğretmeniyle, öğrencisiyle, öğrenci velisiyle herkes bu tükenişe acılar içinde şahitlik ediyor. Uyuşturucu kullanımı çok küçük yaşlara kadar düştü, yaygınlaştı; birileri hala “dindar nesil” yetiştirmenin edebiyatını yapıyor. Patates fiyatları bile astronomik miktara yükselmiş, vatandaşın cebini yakıyor; senin hâlâ makul bir tarım politikan yok. Sağlıkta yapılan bütün iyileştirmeler geri alınıyor; insanlar hastanelerde kan ağlıyor…
Hal böyle iken, vatandaşın yüz yüze olduğu problemler artık gizlenemez hale gelmişken paralelli-terelelli türküleri çağıranları tımarhaneye davet etmek lazım.
Kasıtlı bir şekilde paralel paranoyasına ve sahte milliyetçiliğe sarılan, bu konuda algı operasyonları yapan kimselerin atladığı bir gerçek var: Bir önceki seçimde bu palavralar üzerinden oy devşirdiniz; ama artık yeter! Çiğ kaçıyor her cümleniz. Halkın her gün yaşadığı ve sizin de basın huzurunda kabul etmek zorunda kaldığınız “ekonomik kriz” Türkiye’nin gerçek gündemidir. “Kaynağı bilinmeyen” paraların bu ülkeye oluk oluk taşınması bile beceriksiz politikaları örtbas edemiyor. Üstelik halk fakirleştikçe saray sakinleri zenginleşiyor. Katlar, konaklar, gemiler... Vatandaş bunu görüyor. Daha da görecek. Pervasız ve haksız zenginleşme sade vatandaşı derinden derine yaralıyor. Devlet imkanını elinde bulunduran statüko güvenlik endişesi oluşturarak halkın duygularını sömürmek, gerçek sorunları perdelemek istiyor. Topyekün şöyle demesinin tam zamanı: Haydi başka kapıya! Yani, gerçek sorunlarla yüzleşmeye! Halkın sefalete sürüklenmesine mukabil sizin lüks ve debdebe içinde zevk-ü sefa hayatı yaşamanıza bakalım vicdanlar daha ne kadar tahammül edecek?
Bir yalanı bin kez söyleseniz de
Okur buluşmaları doğrultusunda Anadolu’nun pek çok vilayetine gitme imkanı buldum. Hamd olsun; Anadolu insanı, İslamî, demokratik duruşuyla bir destan yazıyor. Bu tavır, sadece Türkiye’ye ve İslam dünyasına değil; yeryüzü demokrasisine değer katacak…
Okur buluşmalarının durağı arasında Diyarbakır da vardı. Diyarbakırlıların mertliği gözlerindeki ışıktan anlaşılıyordu. Konuşmalar bitince belediye başkanı Gültan Kışanak’ı ziyarete geçtik. Saat 14.30 gibiydi. Yani güpegündüz ve üç arabayla, belediye binasına vardık. Bizi karşılayan heyet de 8-10 kişiden oluşuyordu. Nezaket ziyaretimiz bitince kalktık ve kalabalık bir ekiple başka bir mekana geçtik. Ziyaretimiz Zaman’da haber yapıldı ki çarpıtma olmasın.
Heyhat! Bir kere yalan söyleyen bin kere yalan söylemek zorundadır. Çapsız bir evrak-ı perişan, bizim alenen yaptığımız ziyareti 17 gün sonra “gizli” ve “arka kapıdan” diye anonsladı.
‘Arka kapı’ yalanını yazan gazete 5 gün sonra Tayyip Erdoğan’a saygısızlık yapıldığını ispat edebilmek için benim VIP Kapısı’ndan karşılandığımı yazdı. İşlerine nasıl geliyorsa... Utanmazlık değil de nedir bu yapılanlar!
Yandaş Medya’nın fıtratında yalan var. Onu anladık da cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatı taşıyan kişiler bu apaçık yalanı niçin tekrar tekrar telaffuz ediyor? Gültan Hanım da iki defa açıklama yaptı. Biz giriş çıkışlarımızı ve görüşmelerimizi fotoğraflarla, görüntülerle yayınladık. Hadise bu kadar net iken bir dönem “Hoca” diye bilinen, “entelektüel” kimliği için saygı gösterilen ve “stratejik derinliği”ne itimat edilen Ahmet Davutoğlu meydanlara çıkıp bir yalan haberi neden tekrar ber tekrar söylüyor? Siyaset, bilim adamlığını değersizleştirmemeli.
Üzücü bir durumla karşı karşıyayız. PKK ile müzakere masasına oturan, Oslo’dan beri İmralı’nın ve Kandil’in bir dediğini iki etmeyen, yaptıkları gizli toplantılarda mutabakat metni hazırlamak ve onların bazı maddelerini halktan gizlemek gibi ithamlarla karşı karşıya bulunan iktidar, halkın seçtiği bir belediye başkanını bir yayın yönetmeninin ziyaret etmesinden niçin bu kadar korkar ki! Gizliymiş! Gülerler bu iddiaya! Yaklaşık 20 kişinin bulunduğu bir meclis gizli olur mu? Yalan haber yapan bir de kıvırma yapıyor. Güya arka kapıdan girip ön kapıdan çıkmışız. Bu ne müptezellik Allah aşkına! Siz asıl kendi gizli görüşmelerinizi anlatın bakalım. Yalan söylemek, Hazreti Muhammed’in (sas) tabiriyle münafıklık alametidir. Lütfen yalan yazarak/yayarak kendinize, ahiretinize yazık etmeyin…
Akrep, yılan, kertenkele
Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve polisler hakkında tahliye kararı verildi ya; birilerinin nevri döndü, bakışı bulandı, öfkelerinin esiri oldular. Demek ki hâkimler iktidarın dilediğini yapmayınca böyle oluyor. Hukuk nerede kaldı? Adalet nasıl işleyecek? Mahkemenin verdiği karar senin paşa gönlüne uymayınca “yok hükmünde” sayılacak öyle mi! İlle de senin dediğin olacak ve buna adalet denecek! Avukatlıktan daha dün getirilmiş ve hakim yapılmış bazı kişilerce 20 yıllık hakimler tutuklanınca hukuk işliyormuş gibi sırıtacaksınız. Millet de yutacak! Ne yazık ki Anayasa’yı askıya aldılar, HSYK’yı paspas yaptılar. Hukuk adına suç işlediler, işliyorlar...
Bir de kibir dolu, nezaket dışı, tehdit içeren külhanbeyce sarf edilmiş laflar var orta yerde. Yandaş gazete bunu “Ya biat ya yok olmak” diye tercüme etmiş. Aslında bu tür yaklaşımlar uluslararası hukukta bir suça denk geliyor. Devletin gücünü arkasına alıp da Kırmızı Kitap tehdidinde bulunanların yakın demokrasi tarihimizde o Kırmızı Kitap’tan nice kahramanlar çıktığını hatırlamasında fayda var…
Bu arada Yalçın Akdoğan’ın hızını alamayarak (daha önce de yaptığı gibi) hakaretâmiz laflar sarf etmesi söz konusu. Tahliye kararı veren hakimlerle ilgili konuşurken yılan, kertenkele vesaire deyip dalıyor araya. Geçenlerde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bu tarz laflara itiraz etmiş, kendilerine de 28 Şubat’ta çok çirkin sıfatlar kullanıldığını dile getirmiş, benzer üslubun AK Parti’de var olması karşısında teessürlerini ifade etmişti. Arınç haklı virüs, haşhaşi, yılan gibi iğrenç sözcüklerden derlenen ithamlar hiçbir surette kullanılmamalı. 28 Şubat’la bugün arasında tek fark o dönemde hakaretamiz lafları yargı mensupları partililer için kullanırdı; şimdi particiler yargı mensuplarına söylüyor aynı nahoş yakıştırmaları. 28 Şubatçılar sürecin bin yıl devam edeceğini sanarak bodoslama konuşuyordu; şimdi bazı particilerde de benzer bir coşkunluk göze batıyor. Hiç mi ibret alınmaz tarihten...
Bir dönem kendime samimi arkadaş gibi gördüğüm Akdoğan’ın 28 Şubat dilini kullanmasını çok yadırgadım. Çok yakışıksız laflar bunlar. Sonra daha önce de sorduğum bir soruyu hatırladım: Sayın Akdoğan 28 Şubat’ta siz hangi görevi ifa ediyordunuz? Başbakanlık Takip Kurulu’nda askerlerin kurduğu Batı Çalışma Grubu’ndan gelen emirleri yerine getirmek için hangi fişlemelere ne muamele yaptınız? Sanırım sağda solda dediğiniz gibi darbeci askerlerin kurup yönettiği BÇG’yi oyaladınız, o vahşi fişleme ve karalama işlerine perde oldunuz. Öyle bile olsa görüyorum ki o dönemden kalma yılan, akrep, kertenkele gibi laflar zihninde iz bırakmış. Bu yakışıksız sözler kabir azabına dair bir endişenin yansıması ise ona bir şey diyemem; ama haktan, hukuktan, adaletten bahsedilirken böyle laflar sarf edilmez. Ayıp… Hem adam olmak önemlidir hem de devlet adamı olmak.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015