Elif ÇAKIR
31 Mart seçimlerinin “referandum” oylamasına dönüştüğünü, bunun ise hata olduğunu söyleyen AK Parti Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım’ın şu tespitine katılmamak mümkün değil:
“Adaylar konuşulsaydı, adayları mukayese etme imkanı olsaydı çok daha farklı bir sonuç doğurabilirdi.” (Cumhuriyet, 26 Mart)
Hakkını teslim etmek gerekir ki, Sayın Yıldırım adaylığı kesinleşip, sahalara indiği andan itibaren, hatta partisinin genel politikasıyla ters düşmek pahasına, 31 Mart seçimlerinin “yerel seçim” olduğunu savundu.
31 Mart yerel seçimleri sadece referanduma mı dönüştü?
Genel seçime dönüştü...
Türkiye’nin beka seçimine dönüştü...
Ülkemize operasyon yapan “dış güçlere” tokat gibi cevap seçimine dönüştü...
Yani bu durumda...
Cumhur İttifakı’na göre, sadece “köyümüzdeki”, “mahallemizdeki”, “beldemizdeki”, “ilçemizdeki”, veya “ilimizdeki” çöp, yol, köprü, kanalizasyon, park, bahçe, sosyal yardım gibi ‘sıradan’ yerel hizmetleri yapacak “en iyi” yöneticileri seçmekle kalmayacağız, 31 Mart’ta kurulacak sandıklarda ülkemizin bekasını, hükümetimizi, Cumhurbaşkanlığı Sistemimizi bir kez daha seçmiş, onaylamış ve desteklemiş olacağız!
Öyle mi peki?
Cumhur İttifakı’nın “beka” söylemini kamuoyu inandırıcı buldu mu, satın aldı mı?
Bu sorunun cevabını, güvenilir ve saygın bir kamuoyu araştırma şirketi olan ANAR’ın Genel Müdür’ü İbrahim Uslu’ya bırakıyorum. Şöyle diyor:
“AK Parti’nin tabanı bile ülkenin beka sorunu olduğuna inanmıyor. Beka sorunu referandumda, son genel seçimlerde işe yaradı. Ama bu süreç uzadıkça, vatandaşı buna inandırmak artık kolay değil. Vatandaşa göre beka sorunu yok ekonomik kriz var. ” (5 Mart)
Cumhur İttifakı’nın “beka tehdidi” argümanının kamuoyunda karşılığı olup olmadığı üzerine yapılan araştırmalarda toplumda ciddi bir karşılığı olmadığı ortaya çıktı.
Aslında şöyle söylemek daha doğru: 31 Mart tarihinin Türkiye için oldukça kritik olduğunu, bir beka meselesi olduğu söyleminin bırakın muhalif kitlede, Cumhur İttifakı'nın kendi seçmen kitlesinde bile ciddi ciddi karşılık bulmadı.
Yani AK Parti’nin kendi tabanı da yerel seçimlerde yerel meselelerin de ele alınmasını istedi. Yoksa beka tehdidinin varlığını toptan reddetmedi.
2014 yerel seçimlerinde FETÖ tehlikesiyle karşı karşıya kalan AK Parti hükümetine yönelik eleştirilerini bir kenara koyarak tercihini AK Parti’den yana yaptı.
15 Temmuz kanlı darbesinin akabinde gerçekleşen 17 Nisan Referandumunda, AK Parti ve MHP ittifakının “beka tehdidi” argümanını çok fazla tartışmaya açmadan, toplumun yarısı FETÖ ile mücadele etsin diye tercihini AK Parti’den yana kullandı ve “evet” dedi.
Fakat 31 Mart yerel seçimlerinde halk “beka tehdidi” argümanını satın almamış gözüküyor, en azından beklendiği kadar...
Seçmen ısrarla ekonomik krizi birinci gündem maddesi olarak tutuyor ve hükümetin ülkeyi bu ekonomik türbülanstan çıkartmak için atacağı somut adımları duymak ve görmek istiyor.
Türkiye’de ekonomik bir kriz olduğu gerçek.
2002’den bu yana girdiği bütün seçimleri kazanan AK Parti hükümeti belki de ilk kez bu seçimlerde zorlanıyor.
Elbette ki AK Parti’nin 31 Mart seçimlerinde elini zorlaştıran, rekabeti yönetmekte zorlanmasına sebep olan sadece ülkenin ekonomik krizden geçiyor oluşu değil.
Soru şu:
Peki AK Parti, bu seçimlerde de sandıktan çok yüksek oylar alarak galip bir şekilde çıkabilir miydi?
Çıkabilirdi.
Türkiye’nin sınırlarını ilgilendiren, devletin varlığı ve yokluğunu tanımlayan “beka tehdidi” gibi bir kavramı bu kadar uzun süreli kullanmasaydı ve yerel seçimlerde bu kadar hoyratça kullanmamış olsaydı...
Eğer, 31 Mart seçimleri illa da “genel seçim” havasına sokulacak idiyse, ülkenin “demokrasi”, “hukuk”, “adalet” gibi sorunlarına çözümler içeren bir seçim beyannamesi açıklasaydı.
2002’den bu yana girdiği her seçimde nasıl halka hesap verme mahiyetinde “bir önceki yönetimde yaptıkları icraatları” anlatarak bu seçimlerde de “yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisidir” söylemiyle seçmenin karşısına çıkabilselerdi.
Eski Türkiye’ye ait “korku siyaseti” argümanları kullanılmasaydı.
Sayın Yıldırım’ın dediği gibi seçmenler “adayları mukayese yapma” fırsatını bulabilmiş olsalardı.
Cumhur İttifakı, seçmen kitlelerine, gösterdikleri adayların o beldeleri yönetebilecek “liyakat ve ehliyet” sahibi olduklarını anlamaları için gerekli ortamı ve koşulları hazırlamış olsalardı.
Öfkeyle değil, korkutarak değil, kutuplaştırarak değil, umut temelli bir seçim kampanyası yürütülseydi...
Ve hırçın olunmasaydı, özgüvenli olunsaydı...
Dahası kucaklayıcı, kuşatıcı bir dil kullanılsaydı...
Sayın Yıldırım’ın dediği gibi “çok daha farklı bir sonuç doğurabilirdi.”
Sayın Yıldırım “çok daha farklı bir sonuç doğurabilirdi” derken neyi kastediyor bilmiyorum...
Ancak ben alacakları oy ne ise beş puan daha yükseğini alabilirlerdi diyorum..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025
18.12.2024
19.11.2024