Ergun BABAHAN
Cumhuriyet kendisine bağımlı bir basın düzeni kurmuştu. Radyo zaten devlet tekelindeydi, gazeteler de yeni rejimin önemli bir ikna işlevine gönüllü ve teşvikli olarak soyundu.
Gazete Mustafa Kemal Atatürk için çok önemliydi, çünkü İstanbul medyasından çok çekmişti…
Bu düzen çok partili döneme kadar böyle devam etti. Çok partili hayata geçişle birlikte artan parti sayısına paralel olarak gazetelerin sayısı da arttı, görüşler çeşitlendi. Bir kaç önemli ortak noktaları vardı: Tamamına yakını anti-komünist, anti-Kürt ve hepsi de pro-devletçiydi.
Bu açıdan Türk medyası ana teması ortak, melodileri farklı bir beste gibiydi. Ana tema dışına çıkmadan farklı konulara girmek mümkündü ama Genelkurmay ve asker, Alevi konusu, Ermeni Soykırımı, Kürt meselesi tabuydu.
Medyanın ana işlevi, kaynaşmış bir kitle olduğuna, ezelden beri hep hoşgörü içinde yaşamış olduğuna inandırmak ve Türk milletinin yaratılması sürecinde, özellikle Türk dilini tek ve egemen kılma işlevi görmesiydi.
1960’lar ve 1970’ler sol ve sosyalist medyanın doğuşuna tanıklık etti ama bunların bir kısmı ya bastırıldı ya da kitleleri etkileyecek bir büyüklük ve öneme sahip olmadı.
Ancak, Türkiye tarihi boyunca, özellikle 1960’lardan sonra yazılı mevkute; günlük, haftalık veya aylık olması fark etmeden hep bir suç aracı olarak görüldü. Polisin ‘suç’ aletleri sergilediği standlarda, bugün olduğu gibi kitaplarla birlikte yerini aldı.
Türkiye ekonomisinin, basını kadar hızlı büyümemesi ve içe kapalılığı gazete patronluğunu cazip hale getirdi. Gazeteler resmi ilanla beslenmenin yanında, ithalatın yasak olduğu dönemde devlet tahsisli kağıt alıyordu. Adalet Partisi’ne yakın kimi düşük tirajlı gazete patronları kendilerine tahsis edilen kağıdı, başta Hürriyet olmak üzere yüksek tirajlı gazetelere satarak küçük birer servet edindi.
Bu sermayeyi daha sonra devlet korumalı iş alanları, hızla kentleşen Türkiye’de kente göç eden köylülere gecekondu arazisi satmak gibi alanlarda kullandılar.
Ancak Türk medyası asıl değişimi Turgut Özal döneminde yaşadı. Özellikle piyasa ekonomisi ve Kürt meselesinde, egemen Türk medyasından farklı düşünen Özal, bu sıkıntısını İngiltere’den gazete patronu ithal ederek çökme çabasına girişti.
Asil Nadir arkasındaki büyük sermaye gücüyle Türk medyasını salladı ama uzun ömürlü olamadı. Gazete patronluğunun farklı bir boyuta geçtiğini fark eden Haldun Simavi, gazetelerini Nadir’e satarak köşesine çekildi. Kardeşi Erol’un Hürriyet’i satma kararı alabilmesi ancak Yayın Yönetmeni Çetin Emeç’in hala aydınlatılmayan bir suikast sonucu öldürülmesinden sonra oldu.
1980’in başında bir başka gazete, Milliyet’in yayın yönetmeni öldürülmüş, onun da sadece gazete patronluğu yapmış olan patronu gazetesini satıp gitmişti.
1980’lerin medyaya bir başka armağanı, Sabah’tı… Ege’den kopup gelen Sabah, medyayı salladı ama asıl amacı Ankara’yı sallamak, Batılı, askerin ve sivilin görev ve sorumluluklarının belli olduğu, piyasa yanlısı bir düzeni desteklemekti.
Kaderin cilvesi, piyasa yanlısı bu gazetenin en büyük kavgası, piyasa düzenin en büyük sözcüsü Turgut Özal ile kavgaya girişmesi oldu.
Burada özetlenebilecek kaba bir yaklaşımla, Sabah genelde kendisi gibi, devletten beslenmeyen sermaye kesimlerin sözcüsü; Hürriyet de devlet destekli İstanbul sermayesi ve Ankara’nın sesi oldu.

Bu iki gazete aracında hem ideolojik hem de tiraj açısından büyük kavgalar yaşandı.
Bu dönem, özel televizyon ve radyoların da devreye girdiği dönem olunca, artık medya patronluğuna dönüşen iş, öz sermayeyle yürütülemez hale geldi.
Sabah’ın devlet ve banka sermayesi ile tanışıp saf değiştirmesi bu dönemde gerçekleşti; 28 Şubat ile zirveye ulaştı. Hürriyet’in temsil ettiği devletin Sabah karşısındaki en büyük zaferi buydu.
Devletin’irtica’ ile mücadele amacıyla kavgasına Yılmaz ve Çiller tarafından temsil edilen Avrupa Birliği yanlısı ve karşıtı sermaye gruplarının mücadelesi de etkilenince medyaya devlet eliyle para akmaya başladı.
Medya patronları, banka sahibi oldu, yöneticileri servet sahibi oldu. Gazetecilik kuponla mal pazarlama işine dönüştü ve haber yarışı bırakıldı. Bugünkü kadar olmasa da, tek sesli bir medyanın temeli o dönem atıldı.
Sabah’ın batması ve Doğan kontrolüne geçmesiyle tek sesli bir tablo ortaya çıktı. Türkiye medyasının çok önemli bir bölümünün kontrolü, (Hürriyet-Milliyet-Sabah-Posta-Takvim ile Kanal D ve Atv) o dönem bir grubun elindeydi ve bakan atamak için bile medya patronu onayı gerekiyordu.
Yani, medyanın tek elde toplanması süreci Erdoğan döneminde başlamadı ve onun döneminde bitmedi.
Doğruyu söylemek gerekirse, Sabah’ın kontrolünü kaybettikten sonra Doğan Grubu, AKP ve Erdoğan karşıtı çizgisini sürdürdü. Çünkü harcında devlet vardı; devlet asker demekti ve asker AKP’den hazmetmiyordu.
Yaşanan süreçte askerin yenilmesi, Doğan Grubu’nda da yenilmiş sayılmasına yol açtı ve Doğan Grubu asker çizgisinden Erdoğan çizgisine geçen medya kervanına katıldı.
Sonuç itibariyle, gelinen noktada yaşadıklarımız önemli ölçüde medya sermaye ve yöneticilerinin gazeteciliği bırakmalarının, bugün olduğu gibi, devlet yağmasına girişmelerinin kaçınılmaz bir sonucuydu.
AKP dönemine damgasını vuran bir başka önemli olay ise, polis ve yargıdaki gücünü kullanan Cemaat medyasının racon kesmesi, hedef göstermesi ve gazeteciler dahil Cemaat ve devlet karşıtı olanları pervasızca cezalandırması oldu.
Devletle dans eden hiçbir medya grubunun, aidiyeti ne olursa olsun temiz kalamayacağının çarpıcı bir başka örneğiydi Cemaat medyası…
Bugün, dünden farklı olarak gazeteciler sadece işsiz bırakılıp açlığa mahkum edilmiyor; hapsediliyor, zulme uğratılıyor, adete imha ediliyor.
Ama unutmamak gerekir ki, günümüzde gazeteciler aşağılanıyor, tehdit ediliyor, gözaltına alınıp hapse açılabiliyorsa, bunun nedeni basının yakın geçmişteki büyük hatalarıdır.
Bu sayfa kapanıp yenisi açıldığında, medya-iktidar ilişkisinin doğru kurulması yeni bir anayasa yazmak kadar hayati olacaktır. Yoksa, aynı yanlışlara düşmek kaçınılmazdır.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021