Etyen MAHÇUPYAN
Kamuoyuna sızan tutanaklara verilen bazı tepkilere bakıldığında akla şu soru geliyor: Acaba Öcalan da böyle bir sızmanın olabileceğini tahmin etmiş miydi?
Acaba esas konunun arasına sıkıştırdığı mesajlar, sadece arkada dinlemekte olan MİT mensubunu değil, daha geniş bir kitleyi mi hedef almaktaydı? Öcalan hakkında megalomanlık gibi birçok kanaat serdedilebilir ve haklı da olunabilir. Ama onun şu an Türkiye siyasetini okuma yeteneği en gelişmiş birkaç siyasi aktörden biri olduğu açık. Kendi misyonunu salt Kürtlere mesaj vermek olarak tanımladığı da belli… Öcalan kendisini geleceğin Türkiye’sini kurgulayan ana figürlerden biri olarak görüyor ve söylemini de buna göre oluşturuyor. O nedenle örneğin gayrimüslimler konusunda ırkçılığa varan dilinin ciddiye alınır bir tarafı yok. Birkaç sene sonra aynı Öcalan’ın bu konuda tam tersini söylemesi kimseyi şaşırtmamalı. Çünkü şu an Öcalan’ın hedef kitlesi AKP’nin tabanı ve aslında söz konusu ırkçı eğilimin o cenahta ‘olumlu’ bir karşılık bulacağını düşünmesini yadırgayamayız. Verilen mesaj açık: Ortak düşmanlarımız var ve bu nedenle aslında kaderlerimiz müşterek… Bu mesaj doğrudan AKP’ye destek babında söylenenlerle de bütünleşiyor. Darbenin AB ve ABD’de planlandığı, eğer Fidan tutuklansaydı sıranın Başbakan’a geleceği, başkanlık seçimi olursa Başbakan’a destek verileceği hep aynı çerçevenin içine oturuyor. Sonuçta hepsi Kürt meselesinin çözümüne bağlanıyor ve barışın darbe komplosunu da bitireceği söyleniyor, ki bu pek de gerçek dışı bir öngörü değil…
Ancak BDP’lilerle görüşmesinde seslendirilen esas mesaj tabii ki Kandil’e yönelik ve yine insan acaba Öcalan bu sızmayı tahmin etmiş midir diye sormadan edemiyor. Çünkü Kandil’e verilen mesajın kamuoyu tarafından bilinmesinin gelecek cevabın niteliğini etkileyeceği açık. Metnin kendisine bakarsak Öcalan’ın Kandil’e yönelik söyleminin üç farklı boyutu var. Birincisi Kandil’in ihtiyaçlarının ve önceliklerinin farkında olduğuna dair güvence vermesi... Çekilme halinde boşalan bölgeye kimin yerleşeceği gerçekten de kritik bir konu. Öcalan, bu alanın korucuların ve JİTEM’in hakimiyetine geçmemesi gerektiğinin altını çiziyor ve Kandil’i memnun edecek bir öneri getiriyor: Komisyonların kurulması ve dönüşümün akil adamların denetiminde yapılması. Bu Kandil’in hoşuna gidecektir, çünkü silah bırakmayı salt teknik bir mesele olmaktan çıkarıyor ve zamana yayıyor. Dolayısıyla Kandil’in pazarlık gücünü artırıyor. Nitekim Öcalan, çekilmenin de Parlamento kararı ile olacağını söylüyor. Yani tek taraflı, sanki yenilginin kabulü gibi bir çekilme değil, Meclis’in sahip çıktığı bir çekilme…
Öcalan’ın mesajının ikinci boyutu Kandil’e pazarlık taktikleri vermeye ilişkin. Yukarıda değinilen çekilme stratejisi Kandil’in önüne zaten başlı başına bir pazarlık alanı açmakta. Öcalan, bir yandan kendi tutumunu dile getirirken, aynı zamanda Kandil’e yol göstermiş de oluyor. Böylece Kandil’in de kendi akıl yürütmesini devam ettirmesinin zeminini oluşturuyor ve eğer bu sızmayı öngördüyse hem Kandil hem de hükümet ve Türkiye kamuoyu üzerinde bir baskı oluşturmuş oluyor. Ancak müzakere sürecine ilişkin olarak Öcalan’ın Kandil’den beklediği ucu açık öneriler de var. Terör yasası, siyasi partiler yasası, seçim barajı gibi konularda “cesur” tartışmalar yapmalarını ve talep oluşturmalarını istiyor. Bunun Öcalan’ın hükümet karşısında elini güçlendireceğini tahmin etmek zor değil. Ama “cesur” tartışmanın aynı zamanda bazı taleplerden vazgeçmek anlamına da gelebileceğini ve bu kez de Öcalan’ın PKK üzerindeki hakimiyetini göstererek ona yardımcı olacağını unutmamak lazım.
Nihayet Kandil’e verilen mesajın üçüncü boyutu bir uyarıyı ifade ediyor. Kandil’in karamsarlığını eleştirmesi, çözüme gidilmezse “daha da gelişkin bir gündemle”, yani bedeli ağır olabilecek bir savaşla karşılaşabileceklerini söylemesi geleceğin Kandil için pek de pembe olmayabileceğini hatırlatıyor. Ayrıca Kandil’in savaş sistemine katılmadığını açıkça belirterek onlara ‘kızdığını’ belirtmesi; veya devletin etnisitesinin ve dininin olmaması gerektiğini vurgulaması da siyasi yönlendirme gücü olan tespitler.
Öcalan, Kandil’e güvence veriyor, yol gösteriyor ama aynı zamanda da uyarıyor. Bunları yaparken kendine de ilginç bir konum üretiyor. O artık taraflardan biri değil, sanki tarafların üzerinde biri… Öcalan çözümün ne AKP’nin ne de PKK’nın sandığı gibi olmayacağını söylerken kendisini bir tür ‘hakem’ gibi sunmaya çalışıyor ve böylece devletin elinde rehin olma durumunu bir avantaja çevirmek istiyor. [email protected]
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023