Etyen MAHÇUPYAN
Otuz yıl savaş ortamında yaşamak Güney-doğu’da siyaseti de biçimlendirmiş ve yeniden tanımlamıştı.
Çünkü siyaset denen şey, içinde bulunulan sosyokültürel ortamdan ve onu meşrulaştıran zihniyetten bağımsız değil. Bu ortamın sağladığı veya izin verdiği özgürlükler ve iletişim kodları, siyasetin de doğasını, niteliğini ve ruhunu belirliyor. Savaşın ve çatışmanın baskısı altında oluşup yapılanan bir siyaset alanında özgürlüklerin üst seviyede olmayacağı, güvenlik kaygılarının çok öne çıkacağı açık.
Bu durumun iki sonucu var ve her ikisi de Güneydoğu’nun siyasi aktörleri söz konusu olduğunda geçerli... Bunlardan biri her siyasi oluşumun kendi dışını etkilemekten ziyade, kendi içine kapanarak kendini koruma içgüdüsü geliştirmesi. Bu tutumun bariz uzantılarından biri kendini ‘siyasi’ olarak tanımlamayıp, sosyokültürel bir zemin üzerinde var olmaya çalışmak. Özellikle bölgedeki İslami grupların son otuz yılı bu türden bir kendini sakınma ama ayakta kalma mücadelesi gibi okunabilir. Öte yandan bütün bu oluşumlar siyasi alanda eşdüzeylilik içinde yer almamakta. En barizi doğal olarak PKK’nın durumu... Çünkü bu oluşum bütün bir Kürt coğrafyasını elindeki silahtan da yararlanarak tahakküm altına almış durumda. Diğer bir deyişle savaş hali özgürlük alanını kısıtlarken bu alanı aynı zamanda hiyerarşik de kıldı. Savaşın tarafı olan PKK, bu konumunun verdiği meşruiyeti de kullanarak siyasi alanın tümünü kendi denetimi altına aldı ve bu alanda farklı yapılanmaların varlığını engelledi. Dolayısıyla savaş ortamı siyasi hareket alanı ve özgürlük açısından asimetrik bir duruma tekabül etti: PKK tüm özgürlüğü elinde tekelleştirir ve siyasetin sınırlarını çizerken, bütün diğer Kürt, Arap veya İslami siyasi gruplar ya bu siyasi çerçeveye adapte olma pahasına sessizleştiler ya da hayatiyetlerini sürdürme uğruna siyasi alanın kenarına çekildiler.
İkinci sonuç, razı olunmak durumunda kalınan bu siyasi kısıtlanma halinin, her siyasi aktörde bir ‘iç güvenlik’ kaygısı yaratması. Safların sağlam tutulması ihtiyacı bu grupların dar kalıplara sıkışmasına yol açmakla ve kendi iç çoğullaşmalarını engellemekle kalmamış, siyasete hakim olan zihniyeti de büyük ölçüde belirlemiş. Bugün Güneydoğu’nun neredeyse bütün siyasallaşmış örgütlerinde, geçmişten gelen ve liderliğin fazlasıyla öne çıktığı otoriter bir iç yapılanma devralınmakta. Denebilir ki, siyaseti bir bütün olarak belirleyen PKK, bu alanı kendi varlığını örnek kılarak tanımlamış da... Çatışmanın ima ettiği hiyerarşik yapılanmanın ötesinde, bölgedeki çatışmacı siyaseti benimsemeyen gruplar bile PKK örgütlenmesini bir model olarak görmekten kurtulamamışlar. Burada Türkiye’nin batısının iyi anlaması gereken bir etken var... PKK’nın zihniyet ve siyaset olarak en sert karşıtları bile, bu örgüte belirli bir saygı ile bakıyorlar. Çünkü ‘devletin’ savunulacak hiçbir yanı yok. Yapılan zulmün sözlerle ifadesi, anlaşılır kılınması mümkün değil... Güneydoğu ve Doğu’nun yaşadıklarını Batı empati yaparak anlayamaz. Böylesine büyük ve derin bir kırılma yaşanırken PKK’nın mücadele gücü ve gösterdiği direnç takdir ediliyor. Meseleye tersinden bakarsak belki de şunu söylemek durumundayız: İyi ki PKK varmış... Çünkü eğer böyle bir karşı koyuş olmasaydı ve devlet aynı çizgisini sürdürseydi, bugün Güneydoğu psikolojik olarak çoktan Türkiye’den ayrılmış olurdu. PKK’nın varlığı, PKK’lı olmayanların bile ‘insan’ olduklarını ve gelecekte umut olabileceğini hatırlatmış bunca yıl.
Ancak bu ruh hali ne dün ne de bugün PKK’nın siyasetinin ve zihniyetinin nesnel bir biçimde algılanmasını ve eleştirilmesini de engellememiş. İlginç bir şekilde, siyaset alanının daralması Güneydoğu’da insanları siyasetin dışına çıkarmamış. Aksine siyasetin yeraltına, kapalı kapıların ardına taşınarak ayakta kalmasına neden olmuş. Otuz yıllık çatışma dönemi, sadece PKK’nın devlet karşısında değil, bölgenin çoğul siyasetinin de PKK karşısındaki direncini taşımış. Bugün savaşın durması siyaset alanının genişlemesini, özgürleşmesini ve söz konusu siyasi aktörlerin hareket yeteneğine kavuşmasını ifade ediyor. Bunun doğal sonuçlarından biri muhtemelen bu grupların siyaset yapma biçimlerinin hızla değişmesi ve kendi içlerinde bir zihniyet tartışması yaşamaları olacak. Ama aynı zamanda daha da kritik bir gerilime gönderme yapacak: Silahı bırakmış ama siyaseti tahakkümü altında tutmaya alışmış bir PKK’nın, söz konusu yeni duruma nasıl adapte olacağı sorusunu gündeme getirecek.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024