Etyen MAHÇUPYAN
Güzide laik/sol aydınlarımızın Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzünden yaşadıkları sıkıntı gerçekten empatiyi hak ediyor. Bir yandan barışın esas sahibi olarak Çözüm Süreci’nin devam etmesini istemek durumundalar, öte yandan da bu süreci başlatanın da, durduranın da Erdoğan olduğunu iddia ederken AKP’nin ‘gerçekte’ barış istemediğini vurgulamak zorundalar. Çünkü aksi halde maazallah AKP ve Erdoğan ‘normalleşebilir’… Ne var ki bu ‘muhakeme’ insanı garip bir konumda bırakıyor: Eğer Erdoğan Çözüm Süreci üzerindeki tek etkin unsursa, laik/sol aydınların bu dinamiğin dışında oldukları tescil edilmiş oluyor. Diğer bir deyişle Erdoğan olmasa zaten süreç de olmayacak… O zaman söz konusu aydınların barıştan yana olduğunu gösteren ne?
Anlaşılan o ki bu sorunun cevabı sadece ve sadece “Erdoğan’a karşı” olmaları. Erdoğan tanımı gereği barış yanlısı olamayacağına göre, ona kategorik muhalefet edenlerin barış yanlısı olması gerekiyor. Bu denklem laik/sol aydınların niçin giderek ahmaklığı bir ideolojik duruşa dönüştürdüğünü de açıklıyor. Kabul etmek gerek ki, her Erdoğan karşıtı barış yanlısı değil. Örneğin Bahçeli… Ne var ki Bahçeli’nin karşıtlığı konjonktürel. Nitekim Meclis Başkanlığı’na bir AKP’linin seçilmesini sağlayarak dolaylı yoldan Erdoğan’ı güçlendirmiş oldu. Dolayısıyla ‘gerçek’ barış yanlılarının Erdoğan’a konjonktürel değil kategorik olarak karşı olmaları gerekiyor. Yani ne yaparsa yapsın… Çünkü her yaptığının kötücül bir amaçla yapılmış olduğu kaçınılmaz bir ‘gerçek’…
Ancak bu aydınlarımızı çok da hor görmemek lazım… Görecelilik diye bir kavramın tabii ki farkındalar. Kimsenin salt iyi veya kötü olmadığını öğrenmelerinden bu yana çok zaman geçti. Bu durumda Erdoğan’a istedikleri gibi karşıt olmak nasıl mümkün olabilir? Eğer göreceliliği kişilik çerçevesinde değil de, o kişiliğin ifadesi ve tezahürü olarak ele alırsanız sorun kalmayabilir. Yani Erdoğan dün ve bugün hem iyi hem kötü yönleri olabilen biri olarak değil de, dün iyi bugün kötü biri olarak resmedilirse... Böylece şimdi esas ‘fıtratına’ döndü denebilir ve kategorik olarak karşı olmak da garipsenmez…
Bütün bunların hoş bir ironi oluşturduğunu atlamayalım. Geleneksel olarak ‘sağcılar’ gerçekliği ve geçmişi kişi üzerinden anlamaya eğilimlidir. Örneğin Osmanlı dönemi onlar için sultanların fütuhatlarını ima eder. Akıllı ve iyi sultanlar imparatorluğu yüceltmiş, diğerleri batırmıştır. ‘Solcular’ ise aksine sosyal kuramların ve beşeri yasaların takipçisidir. Kişilere saplanıp kalmazlar… Ardındaki bilimsel eğilimleri önemserler. Ama şimdi işler tersine dönmeye başlamış gibi. Yeni nesil muhafazakârlar gerçekliğe ‘solcu’ gibi bakarken, kendilerine solcu diyenler iyice sağcılaşmış durumda. Gerçeklikle aralarında artık sadece hamasetle örülen kırılgan bir bağ kalmış gözüküyor. Bir kötü sultana muhtaç haldeler. Çünkü ona nesnel bakmaya kalksalar kendilerine de hiç olmazsa biraz nesnel bakmak zorunda kalabilirler ve görecekleri resimden hiç hoşlanmayacaklarını (fıtraten mi demeli) biliyorlar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023