Gökhan BACIK
Libya cephesinden, Suriye cephesinden gelen haberlerin arasında daha az dikkat çeken bir gelişme var: Kıbrıs’ta da yeni bir cephe açılıyor.
Ancak bu yeni cephe, İslamcıların Kıbrıs’ın “gerçek manada” fethini amaçlıyor.
Türkiye’de iktidarda bulunan İslamcılar belli ki Kuzey Kıbrıs’ta 20. Yüzyıl’ın başından beri devam eden politik ve sosyal statükoyu artık istemiyor.
İslami hareketin jargonunda “gerçek manada” demek “durum benim istediğim gibi değil, ben onu işime göre yeniden yıkıp yapacağım” demektir.
Peki, İslamcı iktidar, Kuzey Kıbrıs’ta neden değişiklik istiyor?
İlk olarak, İslami harekete göre Kuzey Kıbrıs’ın bir İslamileşme sorunu var. Eskiden beri İslami hareket, Kuzey Kıbrıs’ı kendi algısına göre bir dindarlaşmaya tabi tutmak ister.
Kuzey Kıbrıs’ın Osmanlı Akdeniz havzasında gelişmiş üstelik şehirli yansımalarını barındıran İslami hayatı, Anadolu kasabalarından çıkmış İslami hareket için hiçbir şekilde tatmin edici bir dindarlık değildir. Anadolu köyünden bakınca Kıbrıslılar “gâvur” gibi görünür.
İkinci olarak, Türk dış politikası artık konvansiyonel savaşlar yapmaktadır. Bunlara üstelik Kıbrıs civarındaki gaz gibi stratejik konularla ilgili sorunlar da eklenmiştir. Bu açıdan bakınca Ankara, KKTC’den tam bir itaat istemektedir. “Dünyaya yeni nizam vermeye çalışan” Ankara’nın KKTC’nin kaprisleri ile ilgilenecek vakti yoktur.
Üçüncü olarak, Türkiye, dünyanın herhangi bir yerinde Türk yahut Türk taraftarı bir yapının otonom biçimde kendine güvenen ve güçlü bir profil çizmesine asla izin vermez.
O nedenle yarım milyon üyesi olan çeşitli Arap grupların bütün Amerika’da bilinen saygı duyulan liderleri varken ne Almanya’da ne ABD’de Türk cemaatinin saygın önde gelen liderleri vardır.
Ankara için Türkiye taraftarı bile olsa karizmatik ve otonom toplum liderleri kabul edilmezdir. O nedenle Türkiye, Irak’taki Türkmenlerden, Kıbrıs’taki Türklere herkesin itaatkâr, düşük profilli lidere sahip olmasını ister.
Mustafa Akıncı bu profile uymamaktadır. Ankara o nedenle daha düşük profilli, itaatkâr bir isim arzulamaktadır.
Peki, Ankara Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’de konsolide olan MPH-AKP idaresine – yani İslamcı/Ülkücü düşüncesine – uygun bir yeniden yapılanmayı nasıl yapacaktır?
Bugünü kadar Türkiye, Kuzey Kıbrıs’ta kendi “hâkimiyetini” sorunsuz uygulamak için iki yöntem uygulamıştır: Bunlardan birincisi, uyumlu liderlerin adada siyaseti temsil etmesini sağlamak. Bu ilkeye göre Ankara ile sorun yaşandığı zaman Kuzey Kıbrıslı liderden beklenen durması veya geri adım atmasıdır.
İkinci yol ise, adadaki tek büyükelçilik olan Türk sefaretinin “para dağıtma” gücünü kullanmak.
Bu iki geleneksel yöntemin ihtiyaç anında kullanılmak için elde tutulacağını kabul etmekle birlikte Ankara, bu sefer daha gelişmiş ve karmaşık bir siyaset izlemek istiyor. Anlaşıldığı kadarı ile bu iki geleneksel yöntemin her zaman istenen sonucu üretmediği düşünülüyor. Bu nedenle daha kapsamlı bir yöntem icat edilecek.
Bu konuda bazı tahminlerde bulunmak için biraz Kuzey Kıbrıs’ın toplumsal yapısın tartışmak gerekiyor.
Bilindiği üzere Kuzey Kıbrıs Türkleri iki büyük gruptan oluşuyor: Birinci grup asıl Kıbrıslılar olup bunlar yüzyıllardır adada yaşayanlar.
İkinci grup ise 1974 yılından sonraki askeri müdahale ile adaya yerleştirilen Türklerden oluşuyor.
Dikkatli bakınca bu iki grubun kültürel ve pek çok başka açıdan farklı olduğunu hemen görmek mümkün. Nitekim, bu iki grup pek çok açıdan zaten ayrı iki “ulus” gibi yaşamaktadır.
Toplumsal psikoloji alanında Türkiye’nin önde gelen isimlerinden olan Profesör Sibel Arkonaç ve arkadaşlarının Psikoloji Çalışmaları Dergisi’nde yayımladıkları bilimsel makalede Kuzey Kıbrıs’ta çeşitli gruplar üzerine yapılan sorgulamalardan sonra şu sonuca ulaşılmıştır:
“Kıbrıslı Türkler ile Türkiye’den göç̧ edenlerin Kıbrıs meselesini konuşurken ortak bir anlam inşasına gidemedikleri, bir anlamda paralel hayatlar sürdürdükleri görülmektedir.”
Araştırmanın da desteklediği üzere Kuzey Kıbrıs’ta esasen aralarında fiziksel olmayan duvarların olduğu iki toplum bulunmaktadır.
Benim anladığım kadarı ile Ankara, Kuzey Kıbrıs’ta daha kalıcı bir hâkimiyet modeli geliştirmek için bu ikili yapının “yerli” yani “Kıbrıslı Türkler” tarafından yeni ve itaatkâr bir zümre devşirmek istiyor.
Buna göre adada yüzyıllardır yaşayan yerli halkın içinden olan kişiler arasından yeni Türkiye’ye – yani İslamcılara – yakın temsilcilerin çıkmasına çalışılacaktır.
Bir bakıma bu radikal bir çözüm denemesidir. Bu modeli anlamak için esasen AKP’nin benzer bir modeli Türkiye’de başarıyla uyguladığını anlamak gerekiyor.
Örneğin, bugün medya ve sermaye dünyasının önde gelenlerin çoğu köken olarak Batılı hatta Kemalist hayat tarzına sahip kişilerden oluşuyor. Ancak bunlar politik olarak AKP’li bir noktaya evirildiler ve iktidar ile bir tür ortaklık içindeler.
Hatta bir tür oksimoronu andırmakla birlikte Türkiye’de “seküler-İslamcılar” olduğunu söylemek mümkün. Eğitimleri ve hayat tarzları seküler olan bu kişiler, politik olarak İslamcılarla birlikteler ve onların fikirlerinin meşrulaştırılmasında büyük rol oynuyorlar.
AKP bu modelin bir benzerini Kuzey Kıbrıs’ta yapabilir. Yüzyıllardır Kıbrıs’ta yaşayan kesimlerin içinden çıkmış, hayat tarzı ve eğitimi geleneksel Kıbrıs anlayışına göre olan ancak politik olarak Türkiye’deki İslamcılarla aynı düşünceleri paylaşan kişiler yeni Kıbrıs siyasetinin anahtar aktörleri olabilir.
Böylece kale içten fethedilmiş olur ve sonunda nihayet Kıbrıs’ın da “hakiki manada fethi” gerçekleşmiş olur. Nitekim bunun ilk işaretlerini görmek de hiç zor değil.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024