Gülay GÖKTÜRK
"Sıra Gazze çözümünde"
25.03.2013
3166
Üstünden beş ay bile geçmedi daha...
2012 Kasım'ında Başbakan'ın İsrail'in Gazze saldırısı üzerine aldığı aşırı sert tutum her zamanki gibi geniş bir çevrede tepkiyle karşılanmış ve eleştirilere konu olmuştu. Bu sert ve kökten çıkıştan rahatsız olanlar, ateşkesin sağlanmasında Türkiye'nin değil Mısır'ın etkili olmasını da Erdoğan'ın izlediği "yanlış" politikanın ve üslubun bir sonucu olarak gördüler, "İşte öyle sert çıkışlar yaparsan, böyle devre dışı kalırsın; Mursi de seni sollayıp rolü kapar" tarzı yorumlar aldı yürüdü basında. Türkiye'nin İsrail'le bütün ilişkilerini bitirdiği ve "etkisiz faktör" haline geldiği söylendi.
O zaman, bunu söyleyenlere karşı şöyle yazmıştım:
"Erdoğan işgalciye 'işgalci', katile 'katil' demekten geri durarak, İsrail'le geleneksel iyi ilişkileri korumaya özen göstererek bugün Gazze'de arabuluculuk yapabilirdi belki. Ama o bunu seçmedi. Onun Davos'tan bu yana seçtiği yol, Filistin meselesinin bugün sıkışıp kaldığı dar alanda manevralar yaparak güç toplamaya çalışmak değil; ilkeli ve ahlaki bir politik çizgi izlemek, Ortadoğu halklarının özlediği dobra ve cesur ses olmak ve böylece Filistin meselesinin gerçek çözümünü mümkün kılacak olan yeni dünya düzeninin iklimini yaratmaya çalışmak..."
Dış politika kavrayışları kısa vadeli güç dengelerinde "doğru ata oynama"nın bir adım ötesine geçemeyenlerin fena yanıldığının ortaya çıkması için beş ay yetti.
Ve işte beş ay sonra geldiğimiz noktaya bakın: İsrail Mavi Marmara'dan ötürü özür diliyor, Gazze'ye ambargonun kaldırılmasını kabul ediyor; ABD, İsrail ve Türkiye'nin Filistin konusunda birlikte çalışmasını arzu ettiğini söylüyor.
Ve Erdoğan özür sonrası planını açıklıyor: "Nisanda Gazze'ye gidiyorum. Buna çözüm süreci diyorum."
Daha adil bir dünya talebi
Bu sonuç, sadece bugünü değil, yarını da görebilenlerin; zamanın ruhunu okuyabilenlerin alabileceği bir sonuçtur ancak. Böyle bir başarı, önümüzde uzanan yılların, bugün Filistin sorununu çözülemez hale getiren güç dengesinin çok önemli değişikliklere gebe olduğunu görebilen ve o yüzden de aldatmaca ateşkeslerde arabuluculuk rolü oynamak uğruna ilkesel tavır almaktan vazgeçmek yerine; geleceğin güç dengeleri içinde kendine bir rol biçen ve o rolü şimdiden oynamaya başlayan liderlerin harcıdır.
Eğer İsrail bugünkü politikalarında ısrarı sürdürürse, hayatın hem onun için hem de ABD için gittikçe daha zor olacağı her gün biraz daha çıkıyor ortaya. Zira dünya halklarının çok büyük bir çoğunluğu artık bu adaletsizliğe dayanamıyor. BM'de veto denen rezalete katlanamıyor toplumlar. İsrail'in göz göre göre genişlemesini eli böğründe izlemek biraz adalet duygusu olan bütün ülkelere ağır geliyor. Dünyanın yükselen güçlerinden gelen "daha adil bir dünya" talebi, şimdiye kadar idare-i maslahatçı bir politika izleyen Avrupa'yı da, İsrail yüzünden Ortadoğu'da "çirkin Amerikalı" imajından kurtulamayan Obama'yı da zorluyor.
Sanırım, Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin gördüğü ama hükümeti, İsrail'e karşı sert çıkışlar yaparak stratejik müttefikimizle ilişkimizi ciddi tehlikeye soktuğu için eleştirenlerin göremediği bu...
Şimdi, "Nisanda Gazze'ye gidiyorum. Buna çözüm süreci diyorum" diyor ya, Erdoğan.
Bu müthiş bir iddia gerçekten. Ama 90 yıllık Kürt sorununu, 30 yıllık şiddeti çözmeye soyunduğunda da inanılmaz görünmemiş miydi çoğumuza?
Neden olmasın, çözer mi çözer
!
O zaman, bunu söyleyenlere karşı şöyle yazmıştım:
"Erdoğan işgalciye 'işgalci', katile 'katil' demekten geri durarak, İsrail'le geleneksel iyi ilişkileri korumaya özen göstererek bugün Gazze'de arabuluculuk yapabilirdi belki. Ama o bunu seçmedi. Onun Davos'tan bu yana seçtiği yol, Filistin meselesinin bugün sıkışıp kaldığı dar alanda manevralar yaparak güç toplamaya çalışmak değil; ilkeli ve ahlaki bir politik çizgi izlemek, Ortadoğu halklarının özlediği dobra ve cesur ses olmak ve böylece Filistin meselesinin gerçek çözümünü mümkün kılacak olan yeni dünya düzeninin iklimini yaratmaya çalışmak..."
Dış politika kavrayışları kısa vadeli güç dengelerinde "doğru ata oynama"nın bir adım ötesine geçemeyenlerin fena yanıldığının ortaya çıkması için beş ay yetti.
Ve işte beş ay sonra geldiğimiz noktaya bakın: İsrail Mavi Marmara'dan ötürü özür diliyor, Gazze'ye ambargonun kaldırılmasını kabul ediyor; ABD, İsrail ve Türkiye'nin Filistin konusunda birlikte çalışmasını arzu ettiğini söylüyor.
Ve Erdoğan özür sonrası planını açıklıyor: "Nisanda Gazze'ye gidiyorum. Buna çözüm süreci diyorum."
Daha adil bir dünya talebi
Bu sonuç, sadece bugünü değil, yarını da görebilenlerin; zamanın ruhunu okuyabilenlerin alabileceği bir sonuçtur ancak. Böyle bir başarı, önümüzde uzanan yılların, bugün Filistin sorununu çözülemez hale getiren güç dengesinin çok önemli değişikliklere gebe olduğunu görebilen ve o yüzden de aldatmaca ateşkeslerde arabuluculuk rolü oynamak uğruna ilkesel tavır almaktan vazgeçmek yerine; geleceğin güç dengeleri içinde kendine bir rol biçen ve o rolü şimdiden oynamaya başlayan liderlerin harcıdır.
Eğer İsrail bugünkü politikalarında ısrarı sürdürürse, hayatın hem onun için hem de ABD için gittikçe daha zor olacağı her gün biraz daha çıkıyor ortaya. Zira dünya halklarının çok büyük bir çoğunluğu artık bu adaletsizliğe dayanamıyor. BM'de veto denen rezalete katlanamıyor toplumlar. İsrail'in göz göre göre genişlemesini eli böğründe izlemek biraz adalet duygusu olan bütün ülkelere ağır geliyor. Dünyanın yükselen güçlerinden gelen "daha adil bir dünya" talebi, şimdiye kadar idare-i maslahatçı bir politika izleyen Avrupa'yı da, İsrail yüzünden Ortadoğu'da "çirkin Amerikalı" imajından kurtulamayan Obama'yı da zorluyor.
Sanırım, Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin gördüğü ama hükümeti, İsrail'e karşı sert çıkışlar yaparak stratejik müttefikimizle ilişkimizi ciddi tehlikeye soktuğu için eleştirenlerin göremediği bu...
Şimdi, "Nisanda Gazze'ye gidiyorum. Buna çözüm süreci diyorum" diyor ya, Erdoğan.
Bu müthiş bir iddia gerçekten. Ama 90 yıllık Kürt sorununu, 30 yıllık şiddeti çözmeye soyunduğunda da inanılmaz görünmemiş miydi çoğumuza?
Neden olmasın, çözer mi çözer
!
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015