Gülay GÖKTÜRK
Kandil’in aylardır Çözüm Süreci’ne karşı sürdürdüğü saldırgan tutum ve ardından Kobani üzerinden yürüttüğü “IŞİD’in arkasında Türkiye’nin olduğu, Türkiye’nin Rojowa devrimini boğmaya çalıştığı, hatta tezkerenin de asıl amacının bu olduğu” propagandası, haklı olarak akıllara yine o mahut soruyu getiriyor:
PKK çözümü istiyor mu? Baştan beri samimi olarak istedi mi?
* * *
Siyaset söz konusu olunca samimiyet arayışları her zaman naif kalır, doğrusu pek de önemi yoktur. Siyasi aktörlerin isteklerinden, arzularından ziyade reel politiğin gerektirdiğidir önemli olan.
Bu konuda da böyle oldu. Çözüm Süreci gündeme geldiğinde, PKK’nın buna karşı çıkıp “savaşa devam” deme şansı yoktu. Dediği anda hem kendi kitle tabanında, hem de uluslararası planda haksız bir zemine düşmüş olurdu, askeri olarak sonuç alınamayacak bir savaşta Kürtleri boşu boşuna ölüme sürükleyen duruma düşer ve Kürtleri kaybedebilirdi.
O yüzden kabul etti. Ama bunun kerhen bir kabul olduğunu hep gördük ve bugün daha da iyi görmekteyiz.
Evet, bu gönülsüz bir kabuldü çünkü Kandil’deki şefler, silahların devreden çıkıp siyasetin hükmünü sürdürdüğü bir ortamda kendi kafalarındaki hedeflere ulaşmalarının garantisi olmadığını biliyordu. Sandık sonuçları, kamuoyu yoklamaları, çeşitli örgüt eylemlerine katılma oranları ortadaydı. Bu oranlarla PKK’nın, bırakın ayrı devlet ya da federasyonu; dayandıkları kitleden “otonom bölge statüsü” kararını çıkartmaları bile zordu. O yüzden de statü konusunu daha baştan “tepede”, hükümet heyetiyle pazarlık yaparak “bağlamayı” umdular. Ama hükümet buna yanaşmadı; statü pazarlığı yapmadı.
Yerel seçimlerden sonra giriştikleri ve “demokratik özerkliğin fiilen inşası” dedikleri emrivaki denemeleri ( karakol eylemleri, vergi toplama girişimleri, okul yakmalar, heykel dikmeler, Atatürk büstü yıkmalar, petrolden pay isteriz çıkışları ) bu sıkışmışlığın sonucuydu.
Ne var ki bütün bu eylemlerin bölge halkı tarafından hiç de hoş karşılanmadığı da görüldü. Sağduyulu kitleler, çözüm süreci gayet iyi niyetle yürütülmeye çalışılırken girişilen bu düşmanca eylemleri tasvip etmediler.
İşte Kobani meselesi bu koşullarda bir “umut” olarak devreye girdi. Türkiye’deki Kürt çoğunluk, çözüm sürecine böylesine büyük bir şevkle sarıldığı müddetçe, PKK’nın süreci bozmasına imkân yoktu. Ama şimdi, Rojawa ile birlikte bir fırsat doğabilirdi. Eğer bu noktada Kürtlerin hükümete olan güveni sarsılabilirse Çözüm Süreci’nden de soğutulabilirdi.
Kandil bütün propaganda araçlarıyla bir algı operasyonu başlattı: Var gücüyle AK Parti Hükümeti’nin “Rojawa Devrimini” boğmak için karanlık işler çevirdiği, IŞİD’i destekleyerek Kürtlere ihanet ettiği propagandasına girişti ve Çözüm Süreci’nin kaderini Kobani’ye bağlayarak; “Kobani’de Kürtlere ihanet edenlerle Türkiye’de barış yapamayız” temasını işlemeye başladı.
Gelelim, bu propagandanın tutup tutmayacağına...
Hükümete atılan IŞİD’e yardım-yataklık türü iftiraların hiçbir somut kanıta dayanmadığını artık bütün dünya kabul ediyor. Ayrıca Türkiyeli Kürtler, iktidarın mülteci Kürtler için ne kadar fedakârca çalıştığına şahit. O böyle çırpınırken sınırda kimlerin çalışmaları sabote etmeye çalıştığına da...
Ama öte yandan, Suriye Kürdistan’ına ilişkin olarak yapılan bazı açıklamaların sorunlu ve güven kırıcı olduğunu da görmek lazım.
Öyle bir noktadayız ki, PYD’nin “ÖSO’ya katılmamakla yanlış tercih yaptığını ve bir anlamda başına gelenlerden sorumlu olduğunu” söylemenin (doğru olup olmadığı bir yana) hiç zamanı değil. PYD’ye verilecek silahların PKK’ya gitme ihtimalini ortaya koymanın da... Keza, PYD’nin Suriye’deki diğer Kürt unsurlara yönelik baskı politikalarını eleştirmenin de zamanı değil bugün.
Suriye Kürtleri bugün katliam tehdidiyle burun buruna. Eşit olmayan silahlarla yurdunu işgal etmeye çalışan bir haydut sürüsüyle savaşıyor. PYD ne hatalar yapmış olursa olsun, bu gerçeği değiştirmez ve bizim kardeş Suriye halkına el uzatma sorumluluğumuzu ortadan kaldırmaz.
Davutoğlu’nun dün sarf ettiği “Kobani için elimizden geleni yaparız” cümlesi, son günlerdeki bazı hatalı açıklamalardan sonra gelinen doğru noktanın ifadesidir. Şimdi sırada, elden gelenin yapıldığının başta Türkiyeli Kürtler olmak üzere herkese gösterilmesi var.
Hem de geç olmadan...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015