Haluk Yurtsever

Bilgisayar ve ağ temelli, yapay zekâlı/robotik üretim, biyoteknoloji, nanoteknoloji, siborg ve inorganik mühendisliği vb. alanlarındaki gelişmeler, ideolojik kültürel yaşamdaki mutasyonlar, haklı olarak toplumların ve “insan”ın geleceği üzerine tartışmaların yoğunlaşmasına yol açtı.
Egemen popüler söyleme göre, insan bir yandan kendisinden ilerisini yaratacak duruma geldiği için tanrılaşıyor; öte yandan, algoritmaların hükmettiği bir nesneye dönüşüyor. Öyle ya da böyle, iki durumda da bildiğimiz insanın sonuna işaret edilmiş oluyor.
Bu tartışmanın felsefi, ideolojik ve kültürel boyutları var. Bu yazıda, “transhümanizm” başlığı altında yürütülen tartışmaların insanın özneliğiyle ilgili yönü üzerine eleştirel bir özet yapmaya çalışacağım.(1)
Transhümanizmin içindeki farklı eğilimleri de kapsayan ana tezi, bilim ve teknolojinin sunduğu tüm olanaklardan yararlanarak insan türünün mükemmeleştirilmesinin, “yükseltilmesi” nin hem mümkün hem de arzu edilir bir amaç olduğu biçiminde özetlenebilir.
Devam etmek için gerekli bir soru: Toplumsal ilerlemenin aynı zamanda bir değişim süreci olduğu açıktır; peki her değişim ilerleme midir? Bu soruya, burada tartışmasına girmeden vereceğimiz yanıt kısa ve kesindir: Hayır, her değişim ilerleme değildir!
TRANSHÜMANİZM
Luc Ferry, insanı biyolojik ve toplumsal varoluşuyla uyumlu biçimde daha sağlıklı, daha iyi, daha ileri, daha yetkin bir konuma getirmek isteyen transhümanistlerle bir tür teknolojik operasyon mantığıyla onu bildiğimiz “insan” olmaktan çıkarmak isteyen transhümanistler arasında uzlaşmaz bir çatışma olduğunu belirtiyor.
İkinci eğilimi benimseyenlerin argümanları özetle şöyle: İnsanı, öteki canlılar ve makineler karşısında ayrıcalıklı bir varlık olarak gören hümanist yaklaşım doğru ve mantıklı değildir. İnsan, anlaşılması zor, karmaşık, köhne bir algoritmadır. Aşılması hem mümkün, hem gereklidir. Yapılması gereken, mevcut “malzemeyi” kullanarak, makineyle bütünleştirerek bugünkünden tümüyle farklı yeni/melez bir tür yaratmaktır. Bu, ‘insan sonrası’ yeni “üstün insan”a ulaşmayı olanaklı kılacağı için gerçek bir ilerleme olacaktır (!)
Bir de, insan bilincini salt “maddi” bir ürün olarak gören “maddeci” transhümanistler var. Onlara göre, makineler insanı kusursuz biçimde taklit edebildiğine, hatta mevcut insan kapasitesini aşabildiklerine göre kendilik bilincine de varabilirler. Bu görüştekilerin anlamadıkları, kendilik bilinci için duyguların, duyguların varlığı için de biyolojik bir bedenin gerekli olduğudur! Makineler, kendilik bilincine ve özgür iradeye sahip olamazlar. Güdü, amaç ve tercihlerimizin anlatımı olan özgür irade, tarihe ve biyolojik bedene sahip olan insana özgüdür. İnsan beyni de, canlı bir bedenin canlı organıdır!
Transhümanizmi (insanaşkıncılık), posthümanizme (insan sonrasıcılık) ve giderek antihümanizme götüren düşünce zincirinin halkaları böyle diziliyor.
Transhümanizm, insan türünün çok temel iki sorununa yanıt verme iddiasında olduğu için etkilidir. Bu iddialardan birincisine göre, DNA’ya müdahale ile insan bireyi “şanstan seçime” geçme olanağına kavuşmaktadır. İkincisi, sonsuz yaşam ya da ölümsüzlük özlemi artık mitoloji ve dinin değil bilim ve teknolojinin konusu haline gelmektedir. İnsan beyninin nöron ağlarıyla, bağlantılarıyla, belleğiyle kaydedilmesine, saklanmasına, böylece ölümsüzleştirilmesine az kaldı. Genetik cerrahideki gelişmeler sayesinde kusurlu genler onarılabilecek, organizmalarımıza yerleştirilen saç telinden binlerce kez küçük nano makineler bedenlerimizdeki her türlü hastalığı/bozulmayı anında giderebilecek, yapay organlar eskiyenlerle değiştirilecek, beynimize takılacak donanımlarla düşünme, depolama, işleme kapasitelerimiz artacak vb.
Daha da uzatılabilir; bu yazı için bu kadarı yeter.
Bilimdeki, teknolojideki, iletişim araçlarındaki gelişmelerin toplum ve insan yaşamında önemli ve olumlu değişiklik olanakları sunduğu doğru. Ama aynı gelişmelerin kapitalizmin boyunduruğundaki insanlığı gerçekten “yeni” ve dramatik sorunlarla yüz yüze getirdiği de açık.
Olanaklar ve sorunlar, günümüzde felsefi, ideolojik, kültürel ve siyasal boyutlarıyla son derece kapsamlı, akademik anlatımla “mülti-disipliner” tartışmaların konusudur. Konunun, teknoloji-toplum- insan ilişkilerini ilgilendiren genel ve evrensel bir çerçevesi var. Yineleyelim; bizi bu yazıda ilgilendiren, insanın özne ve fail olmaktan çıkmakta olduğu savı ve savunusudur. Temel sav, insanın tarihin ve kendi yaşamının öznesi olmadığı ya da artık olmaktan çıktığıdır.
Peki “insan”? İnsanın üzerinde anlaşacağımız bir tanımı var mı?
TÜRSEL BİR VARLIK OLARAK İNSAN
Bu soruya yanıtımız özetle şöyle: İnsan, belli güçleri ve gereksinimleri olan bir canlıdır. Doğal/biyolojik güç ve gereksinmeleri, öteki canlılarla aynıdır: Beslenmek, üremek, barınmak vb… İnsanı, bir “türsel varlık olarak” farklı kılan özellikler ise düşünme, konuşma, beyinle ellerin iş birliğiyle üretme kapasitesi olarak özetlenebilir. İnsan, doğduğu doğayı, çevresini değiştiren, doğayı ve çevreyi değiştirirken kendisi de değişen, önce düşünüp sonra eyleyen, dil aracılığıyla iletişim kuran, üretim ve dil yordamlarıyla toplumsallaşan bir varlıktır. Toplumsallık, türün maddi ve manevi gereksinmelerini, toplumsal ilişkiler aracılığıyla karşılaması ve yeniden üretmesi demektir. İnsan, tek toplumsal canlıdır. İnsana ilişkin temel kavram “birey” değil, “toplumsal birey”dir. Bu çerçevede yalnızca “birey” vurgusu, insanın bencilleşme anlamında bireycileşmesini, toplumdan soyutlanmasını, içine kapanmasını anlatmaktadır.
İnsanın türsel doğası üretim, toplumsallık ve bilinçli yaşam etkinliğidir.
Bu üçünü birleştiren birincil kurucu öğe, kavramla düşünmeyi, kavramları ve bilgiyi gelecek kuşaklara aktarmayı olanaklı kılan dil’dir.
'YABANCILAŞMA', 'ŞEYLEŞME' VE 'META FETİŞİZMİ'
Marx’ın konumuzla ilgili olarak kullandığı yukarıdaki üç kavramın son derece güncel olduğunu düşünüyorum.
Yabancılaşmayı, insanı türsel özelliklerinden uzaklaştıran her şey olarak anlayabiliriz.
Marx, yabancılaşma teorisini, insanın doğayla, kendi üretici etkinliğiyle, ürünüyle, kendi türüyle ilişkileri üzerinden kurdu.
Yabancılaşmanın ve şeyleşmenin en önemli göstergesi, Marx’ın deyişiyle, her şeyin “insanlık dışı” bir gücün egemenliği altına girmesidir. Meta, para, sermaye, devlet, din, ataerki; şimdilerde oligopollerin elindeki enformasyon, büyük veri, yapay zekâ, “nesnelerin” ya da “şeyler”in interneti vb. insanlık dışı güçlerdir. Yabancılaşma, şeyleşme, fetişizm bu insanlık dışı güçlerin binlerce kılcal damarla tüm uygarlığı sarmasıyla en uç noktasına varmıştır.
“İnsani etkinlik” ten ve iletişim kurma kapasitesinden uzaklaşma yabancılaşmanın, şeyleşmenin, meta fetişizminin günümüzdeki uç göstergeleridir.
Aşırı uzmanlaşma ve iş bölümü, insani etkinlik ufkunu ve pratiğini daraltmış, insan insana ilişki ve iletişimin yerini ağa bağlı algoritmalar arası ilişki ve iletişimin alması sınıflı toplumlarla birlikte sürekli eksilen, yabancılaşan toplumsal bireyi yok olmanın eşiğine getirmiştir. İki yıl önce bu dünyadan göçen Marksist tarihçi/antropolog Neil Faulkner’e katılıyorum: Yabancılaşma “sınıflı topluma ve dolayısıyla insanlık tarihinin son beş bin yılına has bir toplumsal ilişki türü” dür.(2)
BURJUVA AYDINLANMACILIĞININ 'İNSAN'I VE HÜMANİZMİ
Bu tartışmayı sağlıklı yürütebilmek için açıklığa kavuşturulması gereken bir sorunumuz var: Burjuva hümanizmi!
“İnsan” ve insancıllık (hümanizm), burjuva Aydınlanmacılığı kategorileridir. Tanrı, din ve hurafelerin yerine aklın ve bilimin, onun temsilcisi/taşıyıcısı olarak da insanın öne çıkarılması insan düşünce ve pratiğinde ileri bir adımdır. Aydınlanmanın insan kavramı, kendisinden önceki insan kavramını aşan, kendisi de aşılmış bir kavramdır. Kapitalizm, insan kavramını ayrıcalıklı ve ayrımcı bir içerikte yeniden inşa etti. Doğal kaynakların insan gereksinmeleri için sınırsızca tüketilmesi, hayvanların insan gereksinmelerini karşılayan nesne/araçlar olarak görülmesi, özellikle sanayi devrimi ve sonrasında insanla doğa arasındaki metabolik yarılmanın eko yıkıcı bir yolda baş döndürücü bir hızla ilerlemesi insan merkezli evren anlayışının ve burjuva hümanizminin yapı taşlarıdır. Dahası, burjuva hümanizmi, kendisinden önceki üretim biçimlerinde olduğu gibi tüm insanları “insan” tanımının içine almamıştır. “İnsan”, beyaz, erkek ve Batılı bireydir! “İnsan hakları” vb. de yalnızca bu “insanlar” için geçerlidir. Soykırımcı Netanyahu’nun geçtiğimiz günlerde ABD Kongresi’nde ayakta alkışlandığı sahne kapitalist hümanizmin geldiği yerin ibret belgesidir.
İnsan, dünyanın efendisi, varoluşsal bir kutsallık halesi değildir. İnsanın iyiliği ya da kötülüğü üzerine yapılan genellemelerin hiçbir bilimsel, teorik değeri, geçerliliği yoktur. Tarihteki tüm ilerlemeler, gerilemeler, iyilik ve kötülükler insan eseridir. Dünyayı doğayla, öteki canlılarla dost bir uygarlığa dönüştürecek olan da, yeryüzüne ekolojik yıkımı, ölümü indirecek olan da insandır. Kimileri haklı “antihümanist” argümanlar şu gerçeği değiştirmiyor: Dünyayı iyiye ya da kötüye doğru değiştirme kapasitesine sahip insandan başka bir özne yoktur!
TOPLUMSAL AKIL-TEKNOLOJİK AKIL
Uygarlığımızın en önemli sorunu, binlerce yılın kümülatif birikiminin ürünü olan bilimsel-teknolojik akılla toplumsal akıl, toplumsal bireyle şeyleşmiş parçalanmış birey arasındaki mesafenin uçurumlaşmasıdır.
Bu paradoksun farklı dışa vurumları, ara yüzleri, yarattığı olanak ve tehlikeler üzerine tartışmaya devam edeceğiz. İnsanlık olarak önümüzdeki almaşıklar toplumsal insanın özgürleşmesi/ “evrensel insan”a büyümesi ile barbarlığa/taş devrine dönüş olarak billurlaşıyor.
Bu yazının son sözü bugün yüz yüze olduğumuz paradoksu ve ondan çıkış adresini 168 yıl önce dile getiren Marx’ın olsun:
“Günümüzde her şey karşıtına gebe görünüyor: İnsan emeğini [emeğinin süresini-HY] kısaltma ve bereketlendirme harikulade gücüne sahip makinelere rağmen, insan yoksulluk içinde, gücünün ötesinde çalışıyor. Yeni zenginlik kaynakları, gizemli bir büyüyle yokluk kaynakları haline dönüşüyor. (…) İnsan doğayı egemenliği altına alırken, aynı hızla öteki insanların ya da kendi alçaklıklarının kölesi haline geliyor. Bilimin saf ışığı bile, cehaletin karanlık zemininden başka hiçbir şeyi aydınlatamıyor. Tüm buluş ve ilerlemelerimiz…insan yaşamını maddi bir güçle aptallaştırmaktan başka sonuç vermiyor.
Bir yanda modern sanayi ile bilim arasındaki bu karşıtlık, öte yanda modern sefalet ve çözülme; üretici güçler ile çağımızın toplumsal ilişkileri arasındaki bu karşıtlık elle tutulur, karşı konulamaz ve tartışılmayacak bir gerçektir.
Tüm bu çelişkilere damgasını vuran kurnaz ruh halini yanlış anlamıyoruz. Toplumun ortaya çıkan yeni güçlerinin iyi çalışmasının yalnızca ortaya yeni çıkmış olan işçi sınıfı tarafından yönetilmesine bağlı olduğunu biliyoruz. Onlar da makineler gibi modern zamanların icadıdır.”(3)
NOTLAR:
(1) Transhümanizm konusundaki farklı tezlerin derli toplu bir özeti için: Luc Ferry, Transhümanist Devrim, Çeviren: Kağan Kahveci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İkinci Basım, İstanbul, Haziran 2023
(2) Neil Faulkner, Tırmanan Faşizmin Kitle Psikolojisi Marksist-Freudyen Bir Analiz, Çeviren: Utku Özmakas, Yordam Kitap, İstanbul, Nisan 2024, s. 18
(3) Karl Marx’ın 14 Nisan 1856’da Çartist Halkın Gazetesi’nin (People’s Paper) toplantısında yaptığı konuşmadan.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2025
29.01.2025
5.01.2025
17.12.2024
3.12.2024
22.11.2024
7.11.2024
22.10.2024
15.10.2024
10.09.2024