İbrahim Karagül
Arap dünyasında tuhaf, Yirminci Yüzyılı tarihten ve hafızalardan silecek, Arapların bugüne kadarki bütün tezlerini yok sayan, çok ama çok tehlikeli gelişmeler yaşanıyor. Çok yakın gelecekte ezberlerimizi bozacak, coğrafyada güç sarsıntılarına neden olacak, Müslüman dünyanın kalbini zorlayacak, anlamlandırmakta zorlanacağımız gelişmelere tanız olabiliriz.
ABD-İngiltere-İsrail ekseninde pişirilen, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Suudi Arabistan üzerinden yürütülen, genç Arap yöneticilerüzerinden servis edilen, Şii-Sünni ayrımını bir kenara iten, Arap milliyetçiliğini bayraklaştırmaya ayarlı ve tamamen Arap-İsrail dostluğunu merkeze alan yeni bir dönem başlatıldı.
Arap dünyasını imha edecekler
S. Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın radikal iktidar değişimi, prensler ve işadamlarını tutuklaması, yüz milyarlarca dolarlık varlıklarına el koyması, yönetim değişikliğine karşı olan din adamlarını terör örgütü listesine alması, kadınların durumunun iyileştirilmesi ve “Ilımlı İslâm” söylemlerinin öne çıkarılması, İsrail’e karşı savaşmanın caiz olmadığına dair fetvalar çıkarılması yeni durumun bugüne kadarki sonuçları oldu.
Ama bundan sonra çok daha çarpıcı, çok daha rahatsız edici, Arap dünyasını rehin almaya dönük çok daha güçlü dalgalara tanık olacağız.
Projenin bölgedeki patronu Muhammed bin Selman değil, artık İsrail istihbaratı mensubu olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zaid el Nahyan’dır. Azılı Türkiye düşmanı bu kişinin öncülüğünde BAE-S. Arabistan-Mısır hattında yeni bir güç ekseni kurulmuştur. Bu eksen tamamen ABD-İsrail eksenidir. Bu hat üzerindeki ülkeleri İran tehdidinden korumak için kurulduğu söylense de, Sünni Arap dünyasını paramparça edecek, imha edecek, ülkeleri bölecek bir projedir.
Kudüs’ü ve Filistin’i İsrail’e sattılar bile..
Daha şimdiden bazı yazar ve tv yorumcuları, İsrail’le ne kadar dostolduklarını yazıp konuşmaya başladılar. Üstelik bu tezlerine Kur’ân’dan referanslar sıralamaya başladılar. Filistin’in aslında İsrail toprağı olduğunu, Araplarla İsrail arasında aslında bir kavga olmadığını söylemeye, yazmaya başladılar. Suud-İsrail ittifakı “normalleştirilirken”, Arap-İsrail cephesi için altyapı oluşturulurken, bu yazar ve yorumcular da işin toplumsal pazarlamasını, psikolojikboyutunu işlemeye başladılar.
Peki, Kudüs ne olacak, Filistin meselesi ne olacak, Filistinliler için bir ülke/devlet ihtiyacı ne olacak? Müslüman dünya büyük oranda Arap-İsrail çatışmalarına göre pozisyon almışken bundan sonra bu ülkelerin kitlelerin bakışı ne olacak? Eğer Araplarla İsrailliler dost ise, müttefik ise, Filistin meselesi çözülmüşse, Kudüs artık işgal altında değilse, Arapların İsrail kurulduktan sonra İslâm üzerinden ürettikleri söylemlerin bir anlamı kalmamışsa, bir Türkiyeli, bir Endonezyalı, bir Afrikalı, bir Pakistanlı bundan sonra ne düşünecek? Arapların Arap olmayan Müslüman dünya ile ilişkileri nasıl bir seyir izleyecek?
Yeni jeopolitik eksen: İsrail’le ittifak kurup Perslerle savaş
Açık söyleyeyim; bu rüzgâr devam ederse Türkiye’de bile birçoklarının siyasal tezleri çökebilir, zihinleri altüst olabilir, kavramların içi boşalabilir. Müslüman dünyasının sokakları boşluğa düşebilir, yeni durum bir Arap milliyetçiliği üzerinden yükselirse coğrafyada bir karşı dalga oluşabilir. Rüzgâr devam ederse, Nahyan ve Muhammed bin Selman’ın temsilciliğini yaptığı bu yeni Batılı istilâ tezi Arap dünyasında çok büyük bir reaksiyona neden olabilir. İki veliaht prens yeni ABD-İsrail projesinin öncüleriyken kurbanları olabilir.
Bu, siyasal, jeopolitik bir tezdir. Tamamen güvenlik eksenli, tamamen coğrafyayı parçalamaya ayarlı bir tezdir. Her ne kadar öyle pazarlansa da Arap dünyasının modernleştirilmesiyle, sekülerleştirilmesiyle alakası yoktur. Projenin ABD’li ve İsrailli patronları onlara şunu diyor: Siz İsraillilerle amca çocuklarısınız. Kavga etmenize gerek yok. Tam tersine birlik olun, ittifak içinde olun. Asıl düşmanız İranlılarla, Perslerle savaşın. Arap olmayan Müslüman dünya daha büyük tehdit. Onlara karşı İsrail’le tek cephe olun…
Artık Şii-Sünni yok, Arap ve Arap olmayan Müslüman var
Büyük tehlike burasıdır işte. Şii-Sünni ayrımı ile iki büyük kampa ayırıp bölgesel savaşa sürükleyemedikleri Müslümanları bu projeyle Arap ve Arap olmayan Müslümanlar diye daha büyük iki kampa, cepheye ayırmaya çalışıyorlar. Bu yeni istila planının nelere yol açabileceğine dair bir kaç not aktarayım:
1. Bu proje Kudüs’ün işgalini meşrulaştıracak. Bu meşrulaştırma, söz konusu Arap rejimleri üzerinden sağlanacak.
2.“Arap-İsrail ittifakı” Filistin halkının tezlerini boşa düşürecek. Batı Şeria ve Gazze’de kalan toprak parçaları da bir şekilde İsrail kontrolüne girecek, işgal altındaki bölgelerdeki İsrail tezleri kabul edilecek. BAE ve S. Arabistan’ın genç kuşak yöneticilerinin bu iki maddeyi de kabul ettiklerini düşünüyorum.
3. Arap-İsrail ekseni ABD ve İsrail’in bölgesel öncelikleri üzerinde biçimlendirildi. İran’a karşı bir etkisi olamayacak. Dolayısıyla işin sonunda S. Arabistan’ın parçalanmasına kadar varacak. Basra Körfezi ciddi çatışma alanları olarak öne çıkacak.
Savaşı İslâm’ın kalbine taşıma, Mekke ve Medine’nin statüsü..
4. Yeni “siyasi akıl”, Mekke ve Medine’nin durumunu tartışmalı hale getirecek. “Savaş’ı İslâm’ın kalbine yerleştirme” projesi büyük oranda bu yeni ittifak ilişkisiyle sahnelenecek. Süreç böyle devam ederse, İslâm’ın kalbi olan bu iki merkez, bir anlamda rehin alınmış şehirlere dönecek. Bu da Müslüman dünyada büyük bir infiale neden olacak. İşte o zaman “Mekke ve Medine’nin statüsü” tartışmaları büyüyecek.
5. Bir süre sonra, bütün bu olanlar Arap dünyasında, sokaklarında öfkeye neden olabilecek. Çünkü Arap-İsrail ittifakının bir “işgal projesi” olduğu gizlenemez hale gelecek. Bu öfke belki Arap dünyasını ayağa kaldırabilir. Ancak böyle bir öfke yeşermezse Araplar bu yüzyılı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.
1991’den beri Araplar kaybediyor, savaşlar hep onların topraklarında
6. Dikkat edin, 1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana Arap dünyası kaybediyor. Irak’tan Libya’ya kadar savaşlar hep Arap topraklarında. Yeni muhtemel istikrarsızlık alanları yine Arap topraklarında. Arap olmayan Müslüman dünya kısmen bu savaşların dışında ve o dünyadaki ülkeler yükselişte. Yani Araplar mevzi kaybediyor. Şimdi onlara İran korkusu pazarlıyorlar ve yeni savaşların kapısını aralıyorlar. Arapları savunma yalanıyla pazarlanan, oluşturulan bu eksen Arap dünyasını paramparça edebilir ve kayıplar devam eder.
7. Araplar, Müslüman dünya ile güçlü. Ama yeni eksen Araplarla, Arap olmayan Müslümanlar arasında bir ayrışmayı hedefliyor, bu da onlar için büyük çöküşe yol açabilir. İsrail’le ittifak da kursalar, İran’a karşı bir zafer kazanmaları bu eğilimlerle pek de mümkün görünmüyor.
Birileri Araplar’ın 21. yüzyılını çalıyor
8. Şu kesinlikle unutulmasın: ABD-İsrail-Arap ittifakı, Arap dünyasını koruma amacıyla kurulmadı. Türkiye’den Endonezya’ya uzanan kuşak tamamen ABD nüfuz alanından çıkıyor. Bu, tarihte ilk kez oluyor.
Türkiye’yi terörle vuran ve kaybeden Washington,Suriye ve Irak’ta da kaybediyor. Bu yüzden de daha güneyde ve Batı’da yeni bir cephe hattı kuruyor. BAE-Suud-Mısır hattı, ABD ve İsrail için kurulan yeni güvenlik kalkanıdır. Riyad’daki tartışmalar işin pazarlama tarafıdır. Birkaç çılgın Arap yönetici o büyük coğrafyayı ABD ve İsrail için cepheye dönüştürüyor.
Ama dünya değişti, artık cephe ülkeleri parçalanıyor. Birileri Arap dünyasının 21. Yüzyılını çalıyor. “İslam’ın Araplaştırılması” bu dünyayı ciddi biçimde yalnızlaştıracak…
Umarım vakit geç olmadan bir uyanış dalgası yükselir. Yoksa Basra Körfezi ile Kızıldeniz arasında büyük çöküşlere tanık olacağız.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2021
26.07.2021
28.06.2021
17.06.2021
14.06.2021
10.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
20.05.2021
17.05.2021