İbrahim Kiras
Hatırlatma: Hükümleri kesin ve temyize kapalı iki yüksek yargı kurumu var Türkiye’nin anayasal düzeninde. Biri YSK. Hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmayan Can Atalay için “seçimde aday olabilir” diyen kurum.
Hükümleri kesin ve temyize kapalı yüksek yargı kurumlarından diğeri Anayasa Mahkemesi. YSK kararına ve anayasa kuralına rağmen vekillik görevine başlatılmayan Can Atalay’ın derhal serbest bırakılması ve meclisteki görevine başlaması hükmünü veren kurum.
Her ikisi de yok sayılarak arzu edilen işlem gerçekleştirildi. Yargıtay’ın bir dairesinden AYM hükmüne karşı bir karar çıkartıldı. “Böyle bir ihtilaf durumunda Yargıtay’ın ne dediği esastır” denilerek yeni bir kural da ihdas edildi. Oysa halihazırda yürürlükte olan anayasanın 158. maddesinde “Diğer mahkemelerle Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır” deniliyor.
Tartışma konusu hukuki zeminden kopartılıp siyasi zemine çekildiği için buradaki hukuksuzluğu savunanlar da çıkıyor tabii. Zaten görevi siyasi iktidarın her türlü icraatını savunmak olan profesyonel oluşumlar bunun gereğini yerine getirmekten geri durmuyorlar. Ancak toplumun genelinde de bu mesele üzerinde bir hassasiyetin bulunmadığı ortada. Dolayısıyla sokağa çıkıp bu yapılanları protesto etmenin nasıl bir sonuç vereceğini kestiremeyiz.
Açık konuşmak gerekirse, meselenin aslında Can Atalay veya Ahmet, Mehmet, Ayşe meselesi olmadığını anlama zorluğu var toplumun. Komünist bir siyasetçiyi mi savunuyorsun diyorlar buradaki hukuksuzluğa itiraz ettiğinizde. “Hayır, hukukun üstünlüğünü ve anayasal düzenin sürdürülmesini savunuyorum” cevabının karşınızdaki kişilerin anlam dünyasında karşılığı yok.
Zaten mevcut yönetim “ayağına dolaşacak” kurum veya kural istemiyor etrafında. 2017 referandumuyla kabul edilen yeni sistem de halkın oyuyla seçilen cumhurbaşkanının iradesine bağlıyor bütün devlet sistemini. Bugün ne meclisin denetim yetkisi var ne de herhangi bir kurumun inisiyatif kullanma hakkı.
Böyle bir düzende anayasanın ayak bağı olarak görülmesi şaşırtıcı değil.
Aslına bakarsanız, ancak iki yıl yürürlükte kalabilen ilk anayasamız da yoluna güller dökülerek karşılanmış değildir.
1876’da ne padişah istiyordu anayasayı ne de paşalar, beyler. Yalnızca Namık Kemal gibi birkaç aydın ve Mithat Paşa gibi birkaç bürokrat devletin bekasının buna bağlı olduğunu, giderek içine çekilmekte olduğumuz bataklıktan kurtulmak ve gemiyi yeniden yüzdürebilmek için modern bir devlet aygıtının tesisinin gerektiğini düşünüyordu.
Anayasal parlamenter düzene geçme amacıyla Abdülaziz devrilip yerine V. Murat getirilmiş ama yeni padişah da ihtilalden sonra iktidarlarını pekiştiren paşalar da birden başka telden çalmaya başlamışlardı. Halk buna hazır değil diyorlardı. Aslında kendileri iktidarlarını paylaşmaya hazır değillerdi.
Oysa şahıslar yönetiminden kurumlar yönetimine geçmenin yolu kurallar yönetiminin tesisidir. Mithat Paşa ve arkadaşlarının bu yoldaki düşüncelerini paylaşan biri daha vardı: Padişahın kardeşi Şehzade Abdülhamid Efendi. Zihinsel bunalım geçiren V. Murad’ın hastalığının kalıcı olduğu söylentilerinin de kaynağı olduğu düşünülen veliaht prens, Mithat Paşa ile gizli bir görüşme yaptı.
Abisinin hastalığının kalıcı olduğu kesinleştiği takdirde padişahlığı kabul edeceğini ama bunun için şartları olduğunu söyledi. Şartlarının başında derhal bir anayasa hazırlanması yer alıyordu!
Bunun dışında padişah olduğu zaman yalnızca sorumlu bakanların tavsiyelerini dinleyecek, kendisi devlet işlerine doğrudan karışmayacaktı.
Bu “şartlar” doğal olarak Mithat Paşa’yı etkiledi ve diğer devlet ricalini ikna ederek hasta padişahın tahttan indirilip yerine Sultan Hamid’in geçirilmesine ön ayak oldu.
Muhtemelen bu genç şehzadenin görüştüğü diğer paşalara da onların damarlarına uygun başka şerbetler sunduğunu biliyordu veya tahmin ediyordu. Ancak o sırada Mithat Paşa’nın acelesi vardı, Tersane Konferansı öncesinde anayasayı ilan ederek Avrupalı büyük güçleri Osmanlı’nın içişlerine müdahale niyetlerinden vaz geçirmeyi umuyordu.
Ne yazık ki anayasanın ilanı böyle bir sonuç getirmedi. Özellikle İngiliz iç siyasetindeki dengelerin değişmiş olması bu yoldaki beklentilere set çekti. Bu süreçte Abdülhamid de anayasanın ve parlamenter düzenin işe yaramayacağının görülmesi için 93 Harbi’nin sonuna kadar bekledi.
İşin gerçeği şu ki Sultan Hamid ile her zaman iyi ilişkiler içinde olmuş olan Cevdet Paşa, anayasa hazırlık çalışmalarının son toplantısında kısa bir süre sonra olacakların ipucunu vermişti.
Önde gelen devlet ricalinin katıldığı özel toplantıda söz alan “Mecelle müellifi”, anayasaya duyulan ihtiyacın tek sebebinin müstebit ve deli hükümdarların kötülükleri olduğunu söyledi. “Ne var ki” diyerek devam etti, “şimdi akıllı bir padişah tahta geçtiği için şeriata göre bir kanun-ı esasiye gerek yoktur.”
1876 yılının şartlarında anayasa yapmaktan vaz geçilmesi mümkün olmadığından o zaman bir geri adım atılmadı tabii. Yalnızca orasına burasına bazı bubi tuzakları yerleştirildi. Ama aradan iki yıl bile geçmeden uygun bir ortam oluştuğunda anayasa komple askıya alındı.
Gerisi malum… Anayasayı geri getirme mücadelesiyle geçen otuz yıl ve sonrası…
Galiba yeniden en başa dönüyoruz…
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.12.2025
25.11.2025
11.11.2025
25.10.2025
14.10.2025
7.10.2025
2.10.2025
30.09.2025
28.09.2025
18.09.2025