İbrahim Kiras
Adamın biri uyurken sakalından fare geçtiğini fark edip uyanmış. Uyanır uyanmaz da eline bir makas alıp sakalını kesmeye koyulmuş. Yanındaki karısı “Kesmeye ne gerek var, yıkasan yetmiyor mu” diye sormuş. Adam, “Sakalımı kirlendiği için değil, diğerlerine de yol olmasın diye kesiyorum” demiş.
“Sıçan geçer, yol olur” atasözünün hikayesi bu.
Bilhassa devlet yönetiminde düzenin, kuralların, teamüllerin varlık sebebi budur. Kişilerin de kurumların da yetkilerinin sınırları belli olmak zorundadır. Bu sınırlar titizlikle korunamazsa ortada devlet diye bir şey kalmaz. Anayasa bir kere delinince bir şey olmaz diyemezsiniz. Gerek toplum hayatında gerekse devlet yönetiminde -elinizdeki gücü kullanıp- kuralların dışına çıkarsanız, işiniz görülsün diye hukuku askıya alırsanız, düzeni bozarsanız tehlikeli bir yol açmış olursunuz.
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı sorun budur ve bu sorun bütün sorunların anasıdır.
Hükümleri kesin ve temyize kapalı iki yüksek yargı kurumu var Türkiye’nin anayasal düzeninde. Biri AYM, diğeri YSK. Son dönemde her iki yüksek mahkemenin de anayasal yetkileri fiilen ortadan kaldırıldı.
***
YSK, biliyorsunuz, hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmayan TİP adayı Can Atalay için “seçimde aday olabilir” demişti. Seçime girip milletvekili seçilen Atalay, buna rağmen cezaevinden tahliye edilmedi. Çünkü başka bir mahkeme kendi yetkisinde olmayan bir konuda karara varıp söz konusu kişinin milletvekili seçilme yeterliğine sahip olmadığına hükmetti. Bunun ardından devreye giren Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdi ve Atalay’ın tahliyesini istedi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi ne yaptı? Anayasaya göre hükümleri kesin ve temyize kapalı olan yüksek mahkemenin “kararına uyulmaması” kararı aldı. Yani kitapta yeri olmayan bir durum ortaya çıktı. Düzen bozuldu. Kurallar devreden çıktı. Anayasa askıya alınmış oldu. Siyasi gücün hukukun bağlayıcılığından azade olduğu bir ortam doğdu.
Muhalefet partileri kendi dertlerine düştükleri için seçim hukukuna uygun şekilde halkın oylarıyla seçilen bir milletvekilinin uğradığı hukuksuzluğun meclisin bütününe yönelik bir yetki gaspı olduğunun bilinciyle hareket edemediler. Hukuk düzeniyle birlikte doğrudan millet iradesinin hedef alınmış olduğunu söyleyip anlatamadılar. Demeçler verildi, nutuklar atıldı, bitti.
Millet iradesini temsil eden kendi üyesine bile sahip çıkamayan siyasetin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın yargılamalarındaki benzer tabloya ses çıkarması da beklenemezdi. Bu isimlerin sembolizmi de önemliydi. Çünkü tartışma konusu hukuki zeminden kopartılıp siyasi zemine çekildiği için buradaki hukuksuzluğu savunmak kolaylaştı, karşı çıkmak zorlaştı.
Hatta yapılan yanlışa itiraz ettiğimizde “Komünistleri, bölücüleri mi savunuyorsun” tepkisi alabiliyorduk o günlerde. “Hayır, hukukun üstünlüğünü ve anayasal düzenin sürdürülmesini savunuyorum” cevabıyla karşımızdaki kişileri ikna etmek pek mümkün olmuyordu. Durum hâlâ aynı.
***
Yine de söylemek durumundayız: Devlet hukuk demektir. Yasaların ve kuralların her şart altında herkes için geçerli olduğu, “sıradan vatandaş” için geçerli olan kurallara yönetici zümrenin de uyduğu, muhalefet mensupları için işletilen yasaların iktidar mensupları için de işletildiği, yargı kararlarının öngörülebilir olduğu bir düzen yoksa devlet yok demektir.
Devletin varlığı ve dolayısıyla milletin bekası hukuk düzeninin muhafazasına bağlıdır. Bunu sağlamak ise her hafta düzenli biçimde yapılan “Türkiye cumhuriyeti bir hukuk devletidir” açıklamalarıyla olmaz. Anayasanın ve yasaların “her durumda” uygulanması gerekir. Bunun aksini yapmanın “yol olacağını” unutmamak gerekir.
CHP İstanbul İl Yönetimi’nin tek hakimli bir ilk derece mahkemesi tarafından görevden alınması hukuk dışında “yeni bir yol” açma girişimi. Siyasi bir partinin yönetiminin mahkeme tarafından değiştirilmesi siyasi parti kavramına da siyaset kavramına da seçim kavramına da aykırı bir garabet. Bir tür oksimoron.
Haddizatında siyasi parti kongrelerine dair kararlar yalnızca seçim kurulları ve YSK yetkisindedir. Bu kongrelerin sonuçlarına itirazların ve iptal taleplerinin nasıl yapılacağı da yasal düzen içinde bellidir. Ben yaptım oldu hukuku açılmaması gereken bir yol. Bir kere açıldıktan sonra böyle bir yoldan ne zaman kimin geçeceği belli olmaz.
Yazarlar
-
Tanıl BoraAhlâki Üstünlük 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksal doğrular-yanlışlar… 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni bir siyaset dalgası çıkar mı? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava gerilimi: Kim gerçekçi, kim baltalayıcı? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci2001 krizinden daha ağır 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin sonu mu? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı eliyle siyaset 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun‘Türk olmaktan niye rahatsız oluyorsunuz ki?’ 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMuhalefetin defterini dürelim ekonomimiz batarsa batsın 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİhale şartnamesi skandal! Moda’daki milyarlık vakıf arazisi kime peşkeş çekilecek? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMeslektaşlarımız bir KHK ile atılalı dokuz yıl oldu! 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBoğma süreci 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAklın yolu bu değil 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Barışı yapay zekâ anlatıyor… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTerörsüz Türkiye CHP'siz uçar mı? 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNYıkıcı korku değil kurucu cesaret 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUMerkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır! 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERGeri Çağırma Hakkı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURErbil’deki tartışma: Zor yakalanan mı zor olan mı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı, Özgürlük ve Demokratik Gelecek: Toplumun Vicdanına, İktidara ve Halklara Çağrı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanHukuk devletinden uzaklaşmak boşuna değildi, tam da bugünler içindi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMillî mi, Evrensel mi? Muhafazakâr Savunma Sözlüğünün Anatomisi 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.08.2025
23.08.2025
16.08.2025
12.08.2025
9.08.2025
7.08.2025
5.08.2025
2.08.2025
29.07.2025
24.07.2025