İbrahim Kiras
Hatırlayacaksınız, “Ben bir tıp mensubu değilim. Benim alanım ekonomi” demişti Erdoğan. Bu sözü kendisinden sağlıkla ilgili bir konuda açıklama istenmesi üzerine söylemişti; yani insanların ancak uzmanlık alanlarıyla ilgili konularda görüş bildirmeleri gerekir demeye getirmişti. Doğru bir prensip bu. Ancak Cumhurbaşkanının şimdi ekonomi konusundaki uygulamalarının gerekçesini dinî naslara dayandırmaya kalkışması bu prensiple pek uyuşmuyor. Çünkü bir ekonomist alanıyla ilgili konularda ekonomi biliminin gereklerine istinat etmek zorundadır. Ekonomi bilginleri içinde faizin enflasyona sebep olduğunu söyleyen yok. İlaveten, naslarda da faiz-enflasyon ilişkisine dair teorik bir açıklama yok. Ama asıl önemlisi, güncel faiz oranlarının düşürülmesi gereğini konuyla ilgili dinî hükümlere dayanarak savunan kişi ilahiyatçı değil “ekonomist” olduğunu söyleyen biri.
Gelgelelim, 20 yıldır iktidarda olan bir siyasetçinin bugüne kadar faizin dinî boyutuyla hiç ilgilenmeyip, ekonominin tam anlamıyla krize girdiği, uyarılara rağmen ısrarla ve inatla sürdürülen faizi düşürme politikasının Türk lirasını duman ettiği günlerde “nas” konusunu gündeme getirmesi hoş bir tesadüf olmasa gerek.
Erdoğan enflasyonun düşürülebilmesi için faizlerin düşük tutulması gerektiğini bugüne kadar “ekonomik bir görüş” olarak savundu. Bugünse, çok ağır sonuçlar doğurarak başarısızlığa uğrayan bu politikayı “dinin emri olduğu için” uyguladığını söyleyerek, bir anlamda bu işin sorumluluğunu başka bir mercie havale etmiş oldu.
Diğer yandan, Cumhurbaşkanı’nın “nas” konusunda bugün söylediği sözler, bir süre önce dile getirdiği “İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam’ı 14 asır, 15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız…” şeklindeki görüşle ne derecede örtüşüyor, ayrıca değerlendirilmeli.
***
Şimdi günlük siyasetin konusuna dönüşmüş olan “İslam’daki faiz yasağı” meselesi aslında kadim ulemanın “nassı” nasıl anlayıp yorumladığında düğümleniyor. Görüldüğünden de karmaşık bir mesele bu. Öyle ki Hz. Ömer’in “Riba ayeti Kuran’ın en son nazil olan ayetlerindendir. Resulullah bunu bize açıklamadan vefat etti” dediği kaynaklarda zikredilir. İkinci Halife’nin bu yolda başka benzer sözleri de vardır.
Bunun dışında, ilk zamanlardan bu yana faizin tanımı hakkında esnek yaklaşım gösteren veya faiz yasağının gevşetilmesi yönünde, Hanefi fıkhının kurucularından İmam Yusuf gibi, hile-i şeriye önerileri getiren alimler olduğunu biliyoruz. İbn Abbas, İbn Ömer gibi müçtehid sahabeler başta olmak üzere bazı alimler ise Kuran-ı Kerim’de yasaklananın “cahiliye ribası” olduğu görüşündedir. Yani faizin katlanarak büyüdüğü ve ana paranın da kat kat üstüne çıkıp ödenmesi imkânsız hadlere ulaştığı tefeci faizi… Buna karşılık, ayetteki “Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin” ifadesi ulemanın çoğunluğuna göre faizin haram olma şartını ifade etmez; faiz çeşitlerinden birini yalnızca örnek olarak zikreder ve diğer bütün çeşitleri de yasaklamış olur. Yani borcun katlanarak artması, sömürüye dönüşmesi şart değildir faizli bir işlemin haram sayılması için.
Bu yorum ancak son yüz yıldır yeniden tartışılmaya başlanmış durumda. Caiz görülmeyip kınanan ribanın cahiliyedeki tefeci faizi olduğu görüşü bugünlerde tekrar gündeme getiriliyor ama ilmihal kitaplarında yer alan görüş bu değil. Fıkıh mezheplerinin tamamı faizin her türlüsünün yasak olduğu konusunda ittifak halindeler.
***
Aslında dünyanın her tarafında ve tarihin her döneminde tartışma konusu olmuş bir meseleden söz ediyoruz… Tefeciye borcunu bir türlü ödeyemediği için en sonunda hürriyetini kaybedip köle olarak satılan insanlar vardı eski Babil’de, eski Roma’da ve Mısır’da. Bu yüzden Hammurabi Kanunlarından Mısır ve Roma’daki yasal düzenlemelere kadar birçok kanıt bize gösteriyor ki her zaman ve her yerde kamu otoritesi bu istismarın önüne geçmek için tedbirler almaya çalışmıştır. Bu tedbirlerin başında faiz oranlarına makul bir sınır getirmek gelir.
İslam’ın riba yasağının da tefeciliği önlemeyi amaçladığını düşünen (Reşid Rıza, İzmirli İsmail Hakkı, Fazlurrahman, Süleyman Uludağ vb. gibi) günümüzün alimleri ve düşünürleri kredi faizinin ise yasak kapsamında değerlendirilmesine itiraz etmekteler.
Mamafih yaygın ve egemen görüş bu değil. Egemen görüş “Nas ortada. Sana, bana ne oluyor?” sözlerinde ifadesini buluyor. Ama bu durumda günümüz insanlarına nasıl bir ekonomik model önerdiğiniz konusu öne çıkıyor. Zira bilhassa çağımızın şartlarında faizsiz bir ekonominin var edilmesi ve sürdürülmesi pek imkân dahilinde değil. Ekonominin olduğu her yerde ve zamanda faiz de var olmuş. Paranın icadından önce bile para yerine geçen mübadele araçlarında uygulanmış. Faizin hiç bulunmadığı bir ekonomi şimdiye kadar görülmedi. İslam tarihinin başlangıcından bugüne kadar herhangi bir Müslüman toplumda da görülmedi. Ne Emevilerde ne Abbasilerde ne Fatımilerde ne de Memluklarda.
Bazılarının bugün için “İslamî örnek” olarak gösterdiği Osmanlı ekonomisinde de faiz yok değildi, çünkü her zaman yatırım veya işletme sermayesine ihtiyaç duyan ticari işletmeler vardı. Hatta bazen devlet kurumları ve kimi zaman bizzat hazine -muhtelif ihtiyaçlar için- piyasadan faiz karşılığında borç para arayıp bulmak zorunda kalıyordu. Keza son dönemlerde kullanılan iç borçlanma senetleri de doğal olarak faiz geliri sağlıyordu.
Ancak modern döneme gelinceye kadar Müslüman tüccar faiz yasağı dolayısıyla finans sektöründe rahatça faaliyet gösteremediği ve zaten yeterli sermaye birikimi de mevcut olmadığından bu iş gerektiğinde Avrupalı büyük finansörlerle de işbirliği yapabilen gayrimüslimler tarafından yürütülüyordu. Tanzimat’tan sonra devletin kreditörlüğünü üstlenecek kadar geniş finans hareketlerini yönetebilen Galata bankerlerinin nüvesi ise Bizans devrinden beri bu işleri yapan Venedikli ve Cenevizli tüccardan oluşuyordu.
Benzer şekilde -ortaçağda- Hristiyanlığın faiz yasağı da Avrupa’daki Yahudileri finans sektöründe rakipsiz bırakmıştı. (Sonra da “Para niye bunlarda” diye antisemitizm gelişmişti.) Kilise sonradan bu yasağı büyük ölçüde gevşetti, Protestan reformundan itibaren konu tamamen gündemden kalktı.
İslam dünyasında ise faizin ticari hayat bakımından zorunlu oluşu Müslümanları hile-i şeriye yoluna yöneltmiş, çoğu zaman adını değiştirmek suretiyle faizli işlemler gerçekleştirilebilmişti. (Tıpkı bugünkü “faizsiz finans” kuruluşlarının kâr payı adıyla mevduat faizi ödemeleri, murabaha adıyla faizli yatırım ve işletme kredisi vermeleri gibi.)
Osmanlı devrindeki para vakıflarının işleyişi de bu cümledendir. Ulemanın bir kısmı Müslüman tüccara -başka ad altında- faizle kredi veren bu kuruluşların kapatılması yönünde şiddetli mücadele yürütse de neticede başta Şeyhülislamlık makamı olmak üzere geri kalan fukaha yapılan işlemin şeriata uygun olduğu fetvasını vererek para vakıflarının çalışmasına destek vermişlerdir.
Günümüzde ise bu mesele yeniden değerlendirilip, ilahi hükmün hikmeti üzerinde kafa yorularak, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir çözüm ortaya konulması yolunda çaba gösterileceği yerde, konunun bugünkü ekonomi yönetiminin hatalarına gerekçe olarak kullanılmasına seyirci olunuyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2025
1.05.2025
17.04.2025
15.04.2025
10.04.2025
5.04.2025
3.04.2025
20.03.2025
11.03.2025
8.03.2025