İlhami IŞIK
Kimi zaman sürecin adını önceden koymak hedeflenenin önüne engel olma riski taşıdığından, ad/isim tarafların kendileri için uygun gördüğü bir kod ile ifade edilir.
Son sürecin adı üzerindeki muğlaklık da bundan kaynaklanıyor diye düşünüyorum.
Bu süreç, Türkiye’de bir demokratikleşme ihtiyacı olduğu için başlamadı. Bir şiddet dalgasına son vermek amacı ile de başlamadı.
Türkiye sahası dışında olup biten zorunluluk nedeni ile başlayan bir süreçten söz ediyoruz. Tarafların birinci önceliği Türkiye içi meseleler değil.
Suriye’de oluşan yeni dengeleri ‘kazan kazan’ durumuna getirmek için girişilen bir süreç bu.
Böyle olduğu için, klasik anlamda bir barış süreci olarak adlandırılmıyor. İşin özü, Türkiye’nin ilk tercihi Esad ile Suriye’de bir dönüşüm sağlamak ve bu vesileyle, Kürtlerin siyasal kazanım elde etmesini önlemekti.
Türkiye’nin öncelikli tercihi muhaliflerin Şam’ı ele geçirip Esad’ı devirmeleri sonucu oluşan yeni zorunlu durum nedeniyle değişti ve böyle bir süreç başladı.
Çünkü Suriye’de herkesin söz sahibi olacağı bir tabloda Kürtlerin söz sahibi olmaması düşünülemez. Dünyanın yeni Suriye yönetimine ancak böylesi geniş katılımlı bir ülke yönetimi olduğunda vize vereceği bilindiğinden, Türkiye bir önlem alma hamlesi yapmaya karar verdi. Kendisi dışında oluşacak bir siyasal durum yerine kendisinin önderlik edeceği veya ortak olacağı bir süreçle bunu götürmeye çalıştı.
Nitekim 26 Nisan itibarı ile yıllardır yan yana gelmeyen hatta birbirlerine keskin düşmanlıklar besleyen Kürt örgütlerinin tümü bir konferansta buluştu. Bu konferansın bir ayağı da Türkiye destekli Kürt örgütleri oldu.
Esas itibariyle dışarıdan gelen dalgayı dışarıda karşılama ve bunu Türkiye kamuoyuna terörü bitirdik olarak lanse etme.
Sonuç olarak ortaya çıkacak budur. Kürtlere yönelik düşmanlaştırma ve Türkiye yönelik düşmanlaştırma son bulacaktır.
Her ne kadar bir taraf Türkiye devleti, diğer taraf İmralı olsa da kapalı kapılar ardında konuşulanların ancak yüzde 10’u Türkiye’nin iç meselesi ile alakalıdır.
Suriye destekli yeni hükümetin varlığı aynı zamanda Suriye’de Kürtlerin de siyasal haklara sahip olacağı bir durumu yarattığı için ve tablodan herkes açısından bir kazanç çıkarmak istediği için bize yansıyanlar maalesef çok az ve sınırlı.
Böylesine süreçlerin bir yere kadar kapalı kapılar arasında devam etmesi doğrudur. Bu durum süreç gün yüzüne çıktığı zamana kadar böyle devam eder.
Şu anda süreç gün yüzüne çıkmak üzere. Hal böyleyken Türkiye’nin uzun yıllardır yok saydığı ve şiddet sarmalı içerisinde tanımladığı Kürt meselesi de Suriye’de olup bitenlerden sonra öncelikli mesele olarak önümüze gelecektir.
Türkiye, özellikle son 10 yılda izlediği politikanın olumsuz sonuçları nedeniyle kamuoyuna şu mesajı vermek istemektedir: “Ben terörü bitirdim; PKK kongresini yaparak kendini feshetti ve artık PKK diye bir örgüt yok. Dolayısıyla, şiddet ve terörden kaynaklanan bölücülük tehdidi de ortadan kalktı. Suriye’deki Kürtler ise artık bir tehdit değil, kardeş olacağımız bir topluluktur.”
PKK açısından ise Suriye’de Kürtlerin elde ettiği siyasal kazanım, örgütün kendini feshetmesinden çok daha değerli görülmektedir. Bu nedenle, PKK’nin Kürt kamuoyuna “Silahlı mücadele dönemi sona erdi, artık siyaset zamanı” mesajını vermesi de oldukça kolay olacaktır.
Kısacası, Türkiye, PKK’nın sona ermesi için Suriye’deki Kürt kazanımlarına razı olmuştur.
PKK de Suriye’de olandan ötürü, Türkiye’de kendi varlığına son vermeye razı oldu.
Artık barışı sahiden konuşma zamanı geliyor. Siyasetin konuşacağı yeni bir dönem ancak daha fazla demokrasi ile mümkün olabilir.
Öte yandan, Suriye’de Kürtlerin elde ettiği siyasal kazanım, yalnızca bir tehdit unsuru olarak değil, aynı zamanda bölgesel barış ve demokratikleşme adına önemli bir fırsat olarak da görülmelidir. Kürt halkı, yıllardır maruz kaldığı eşitsizliklere ve hak ihlallerine rağmen, siyasal çözüm ve ortak yaşam perspektifini güçlendirme yönünde önemli bir irade ortaya koymuştur.Eğer bu kazanımlar doğru değerlendirilirse, Kürtler hem kendi bölgelerinde hem de genel anlamda Orta Doğu’da demokratikleşmenin taşıyıcısı bir aktör haline gelebilirler. Türkiye’nin de Kürtlerin meşru hak taleplerini tehdit olarak değil, ortak bir geleceğin temeli olarak görmesi, bölgedeki kalıcı barışın anahtarı olabilir.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025