İlhami IŞIK
Dostoyevski’nin “Yeraltından Notlar’ının’’ acılı başkahramanı, “elime geçirdiğim her birincil neden beraberinde derhal bir başkasını getiriyor ve bu yenisi ilkinden daha da birincil oluyor” diye yakınır romanın bir yerinde. Bu sonsuz geri gidişten kaçabilmemiz için ihtiyacımız olan şey, kendini- kanıtlayan ve kendini gerekçelendiren bir temel bulmaktır. Kendini temellendiren bir temele ihtiyacımız var.
Türkiye’de darbe kalkışması yolu ile darbe mekaniğini harekete geçirebilecek düzeyde örgütlü ve uluslararası desteğe sahip iki güç var: Biri PKK, diğeri ise FETÖ terör örgütüdür. Basit bir mantık yürütme ile PKK’nin bu şansı ve fırsatı hendekler savaşında heba ettiğini söyleyerek onu liste dışına atabiliriz. Buna TSK ve PKK’nin çok temel olan kan uyuşmazlığını da eklediğimizde PKK’yi birincil sanık olarak o sandalyeden indirebiliriz. İdeolojik formasyon ve temel çalışma alan ve tarzlarını da bu mantık yürütme biçimine kattığımızda, PKK “olağan şüpheliler’’ listesinden çıkıyor.
Ancak, darbe koşullarının yaratılmasında PKK en az FETÖ terör örgütü kadar suçlu ve sorumludur. Diktatör Erdoğan ve DAİŞ işbirlikçisi bağlamına oturtulan yoğun iç ve dış propaganda ve kampanyaların özellikle batı kamuoyunda ciddi tahribatlar yaptığı verili bir durumdur. Zaten gerek FETÖ terör örgütü, gerekse de PKK, uluslararası platformlarda bu argümanlarla kendilerine meşruiyet devşirmeye çalıştılar.
Batı kamuoyunun İslamifobiyası olan “Türkiye DAİŞ ile işbirliği içindedir” söylemi, çok kolay müşteri bulan etkili bir silahtır maalesef. PKK ve FETÖ terör örgütü bile-isteye bu yalan makinasını kullanıp hatırı sayılır taraftar topluluklarına ulaştılar. Nitekim darbe kalkışması gecesi ve sonrası batı kamuoyu ve medyası neredeyse tıpkı Mısır’da olduğu gibi darbeyi alkışlayacak kıvamdaydılar.
PKK, darbe koşullarının olgunlaşmasına büyük katkı yaptı. Hendek savaşı ile adeta işaret fişeğini yaktı. Ama darbe kalkışmasını yapan güç FETÖ terör örgütü oldu. Çünkü TSK içinde yuvalanma ve buradan da büyük güç devşirme potansiyeline sahip tek oluşum FETÖ terör örgütüydü. Bu gerçek kim ne derse desin balçıkla sıvanamayacak kadar net ve bütün verileriyle ortadadır.
Hiçbir darbeci, sabah uyanır uyanmaz “bugün canım çok sıkılıyor’’ deyip can sıkıntısını gidermek amacıyla darbe yapmaya kalkışmaz. Darbe fikri sanıldığı gibi bir boşluktan da gelmez. Darbe somut bir şeydir, dolayısıyla somut hazırlıklar gerektirir. Hiçbir darbe salt kendi iç dinamikleri üstüne bina edilmez. Her darbenin uluslararası işbirlikçileri vardır. Darbecilerde gayri meşru bir iş yaptıklarının farkındadırlar. O nedenle de hemen ertesi gün onları meşrulaştıracak uluslararası güçlere ihtiyaç duyarlar.
İdeolojik formasyon ve yakın çalışma ilişkileri bakımından bu darbenin Batılı işbirlikçilerin destek ve onayı ile yapıldığı açıktır. Türkiye hem bir NATO üyesidir, hem de ABD’nin stratejik ortağıdır. Darbe mutfağı açık ki bu adreslerdir. Ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki, bir tek ABD yoktur. Bir tek NATO yoktur. Bir tek Batı yoktur. Bizde bile nasıl ki bir tek Türkiye yoksa, bütün dünyada da durum böyledir. FETÖ terör örgütünün Türkiye’si ile meşru Türkiye Cumhuriyeti yönetimi bir midir?
Açık ki ABD ve Batı’nın bir bölümü suçludur. Burada önemli olan şey sap ile samanı birbirine karıştırmamaktır. Sap ayrı saman ayrıdır ve bu ayrıştırma da bizim görevimizdir. Dolayısıyla toptancı genellemeler yapmak, herşeyi ve herkesi içine alacak şekilde indirgemeler yapmak, son derece tehlikeli ve o ölçüde gereksizdir.
Soğukkanlılığımızı yitirmeden, kendi gerekçelerimize yoğunlaşarak dünyadaki dostlarımızın sayısını artırma yolunda büyük ve kararlı şekilde yürüyüşümüze devam etmeliyiz. Demokrasi bahsinde bu halk en az Fransız ihtilali ve Berlin duvarının yıkılışı kadar derin izler bırakan büyük bir sınav vermiştir ve bu sınavdan alnının akıyla çıkmıştır. Bu destan bütün dünyada takdirle karşılanacak, bundan zerre kadar kuşku duymuyorum. Biz işimize bakalım.
“Gerekçelendirmeleri sonuna kadar tüketmişsem’’ der, Wittgenstein, “Kaya katmanına ulaşmışım ve küreğim yamulmuş demektir. İşte o zaman şöyle söylerim; elimden bu kadarı geliyor’’...
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025