İlhami IŞIK
10 Haziran 2014 yılında DAİŞ’in Musul’u işgal edip hem Ülkesel (toprak parçası egemenliği anlamında) hem de Devletsel (kopuk bir örgütten düzenli orduya geçiş anlamında) olarak Irak ve Suriye’nin iç dengelerine basınç yapmaya başladığında PKK/PYD ve YPG’nin çok ciddi mevziler elde etmesi hiç de sürpriz olmadı. Çünkü DAİŞ’ in Ülkesel ve Devletsel varlığı mevcut bütün sorunların sadece nitelik değiştirmesine sebep olmadı, aynı zamanda mevcut bütün sorunların uluslararası düzeyde çok farklı bir şekilde algılanmasına da neden oldu.
DAİŞ’in Suriye’de sahne almaya başladığı andan itibaren Suriye sorunu, Diktatör Esad’ın yol açtığı bir iç savaş olmaktan çıktı ve çok kısa sürede küresel güçlerin DAİŞ’le savaş cephesine dönüştü. Bu durum sadece Esad’la mücadele stratejisini zayıflatmadı; Rusya ve İran’ın açık desteğiyle Esad kısmen meşruiyet de kazanmaya başladı. Öyle ki, başta ABD olmak üzere uluslararası güçlerin oluşturduğu koalisyon güçleri ağırlıklı olarak değil, belki de sadece doğrudan DAİŞ’i hedef haline getirerek, Esad için bir tür can simidi bile oldu.
Musul işgalinin başından, şu günlerde Rakka’ya operasyonun ciddi olarak düşünülüp bir plan haline getirildiği bugünlere kadar geçen sürece dikkatle baktığımızda, karşımıza çıkan ilk jeopolitik gerçek şudur: 2016 yılı itibariyle PKK-PYD-YPG unsurlarının Suriye’deki 911 kilometrelik Suriye sınırımızın büyük bir bölümüne fiilen hakim olduklarını görürüz. Aslında bu genişlemenin bir tek bahanesi vardı; IŞİD. YPG/PYD bu genişlemeyi zaman zaman IŞİD’le çatışarak, kimi zaman da anlaşarak gerçekleştirmiştir.
Özellikle Kobanê direnişiyle ortaya çıkan mağduriyet hissiyle PYD/YPG uluslararası güçlerle kurulan DAİŞ karşıtı mücadelede ciddi oranda bir uluslararası meşruiyet devşirmiştir. Bu meşruiyetin kısa sürede özellikle de sahada askeri anlamda bir işbirliğine dönüşmesi, PYD/YPG ‘nin manevra alanını genişletmekle kalmamış, bu büyük ve güçlü şemsiye, kantonlar arası toprak birliğinin mümkün olduğu sanısının kuvvetlenmesine neden olmuştur. Fırat’ın öte yanına ilişkin planların yapılması işte bu duygu ve düşüncelerin ürünüdür.
Dikkatli bir göz, PKK’nin içeride giderek sertleşmesinin nedeninin aslında bu plan ve strateji olduğunu rahatlıkla görebilir. PYD/YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde izlediği genişleme siyasetine PKK, Türkiye’de sürekli eylem stratejisiyle bir tür lojistik desteği sunuyor. Dolayısıyla hem Suriye’de olanların hem de Türkiye’de olanların aynı planın iki ayrı yüzü olduğunu söylemekte hiçbir sakınca yoktur.
Türkiye 2013’te yapamadığı Suriye hamlesini nihayet 2016’da çıkarlarını Suriye ile bir tür ilişkisi olan bütün ülkelerin çıkarlarıyla bir noktada buluşturarak ve de uygun koşulları kullanarak duruma müdahil olmuş ve Suriye’deki PYD/YPG dokunulmazlığına el koymuştur.
Bu durum kendi başına yeterli ve sonuç alıcı stratejik bir girişimdir. Cerablus’a yerleşmiş olan Türkiye varlığı, her şeyden önce sadece suyun akış yönünü değiştirmemiştir, ondan öte suyun önüne kurulmuş en büyük barajdır. Bu noktaya, uluslararası konjonktüre ve bu konjonktüre biçim veren uluslararası güçlerin desteği ve oluruyla gelindi. Bundan sonra da bu güçlerin konum ve çıkarlarına büyük hassasiyet gösterilmelidir.
Bu avantajlı durumun siyasi karşılığı şudur; Cerablus hamlesi, hem Suriye’deki çözüm masasının Türkiye’siz olamayacağını fiili gerçeklik haline getirmiş, hem de PKK’nın Türkiye içindeki hareket alanını sınırlamıştır. 7 Haziran 2015 yılında yitirilen siyasi inisiyatif tekrar ele geçirilmiştir. Bu hayati değerde bir inisiyatiftir ve asla küçük hesaplar uğruna heba edilemez.
Uzun süredir herkesin görüş birliği içinde olduğu bir gerçek var, Suriye’de işler yoluna girmeden, Türkiye’de PKK’nin hizaya getirilmesi pek mümkün görünmüyor. Ve Suriye’deki PYD/YPG unsurları kontrol altına almak gerekiyor. Peki ama nasıl? Cerablus bunun ilk adımıydı. İkinci adım Rakka ve Musul operasyonlarına mutlaka katılmaktır. Türkiye; Suriye politikasını artık PYD/YPG karşıtlığı üstüne değil DAİŞ karşıtlığı üstüne bina etmelidir. PKK/PYD/YPG’ yi etkisiz hale getirecek ve onları hem kontrol altına alacak hem de çözümler masasına mahkum edecek yegane strateji budur.
(Perşembe günü bu konuya devam edeceğim)
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025