İlhami IŞIK
Nelerin olup bittiğini bir de benden dinleyin; sonuçta kaybedeceğiniz çok bir şeyler olmaz. Nihayet sert söylemlerin toz ve dumanı arasında sıkışmış olan zihinlerin, her şeye rağmen doğruya ulaşma gibi bir dertleri olduğu söylenir. Eğer bu doğruysa, öncelikle yapılacak işlerden biri de "düşünce ile maddi gerçeklik arasındaki illiyet ve örtüşme bağını reddeden", günlük hayatın neredeyse tümünü kapsayan retorik vasıtasıyla şişirilen yalan balonunu patlatmak olacaktır, şüphesiz.
Çünkü eğer fikirler ile maddi gerçeklik birbirinden ayrılmaz bir şekilde birlikte veriliyse, o zaman toplumsal fikirlerin gerçekte hangi limandan kalktığını sormanın bir anlamı kalmaz. Oysa biz kısacık ömrümüzün kendi deneyimlerinden de, çok iyi biliyoruz ki, "belirli toplumsal konumlar ile belirli siyasal formlar" arasında hem çok canlı hem de çok zorunlu bir ilişki vardır.
Partili Cumhurbaşkanlığı meselesinin tarihsel geri planına baktığımız zaman, gidip kurcalayacağımız ilk tarihsel evre hiç kuşkusuz Cumhuriyetin ilan edildiği 1923’lü yıllardır. Eğer izin verirseniz, bu evrede biraz mola verip, kimi konumlara ve siyasal formlara daha yakından bakmak istiyorum.
Belki, Prof. Halil Berktay gibi, vesikalar, anılar, tanıklıklar ve dönem mukayeseleri yaparak, tarihsel bir labirentte size keyifli bir yolculuk yaptırmaya uygun olmayabilir benim tarih bilgim. Ama emin olun hem elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım hem de mümkün mertebe nesnel bir konumda kalmaya çaba göstereceğim.
Cumhuriyetin ilan edildiği 1923 yılı aynı zamanda Müslümanlar ve Kürtlerin siyasetin merkezinden kovuldukları yıldır. Kemalist genç cumhuriyet, bir tür kontrollü büyüme adına, iktidarı doğal müttefikleriyle paylaşmaya yanaşmadı. Elbette yapılanlar bununla sınırlı kalmadı. İslamcılar ve Kürtler, ''cumhuriyet nezdinde "gericilik" etiketiyle ambalajlanıp, cumhuriyet karşıtı bir konuma itildiler.
Cuma hutbeleri ve dini bayramlar hariç, islamcılar ve Kürtler arasında hiçbir ayırıma gidilmedi ve bu durum dışarıdan ithal edilen parlamenter kurumun ideolojik vasıtalarıyla meşru hale getirildi. Bu dönem ve durumun en güçlü ideolojik etkilerinden bazıları ''parlamenter demokrasi türü kurumlarınca öznel varlık durumlarından çok, gayri şahsi siyasal süreçlerce yaratıldı. Şêx Said ile Said-î Nursi'nin aynı denklem içinde tutulmasının da nedeni budur.
Bütün bunlar olurken dış dünyanın algısı elbette demokratik cumhuriyet algısı değildi. Diktatörlüktü. Hatta bir keresinde "Kazım Paşa, bir Avusturya gezisinde parlamento başkanı ile muhabbet eder. Başkan Kazım Paşa’ya Türkiye’de Meclis’te kaç partinin olduğunu sorar. Tek parti olduğunu öğrenince de 'Öyle ise Türkiye’de Cumhuriyet idaresi yoktur' diye tepki verir".
1923 yılında kurulan cumhuriyetin hangi ihtiyaçlara derman olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Nihayet 94 yıllık bu süreç hepimize esaslı derslerle dolu pahalı tecrübeler yaşatmıştır. Bu tecrübelere bakıp hem ilk kuruluş dönemini hem de bugünümüzü değerlendirdiğimizde, ortaya çıkan ilk veri, o gün siyasetin merkezinden kovulan İslamcılar ile Kürtlerin geri döndüğüdür. Her geri dönenler gibi, İslamcılar ve Kürtler "kendilerini beraberlerinden" geri getirdiler. Bu çok doğal bir sonuçtur. (devam edeceğim)
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025