İlhami IŞIK
Garip bir uğultu.
Anlaşılmaz sesler korosu gibi, o da değil galiba korku filmlerindeki katilin yaklaştığı anda çıkan korkunç çığlıklar gibi, ürpertici bir o kadar da insanı derinden etkileyen itici bir soluma sesi.
Yazmıyorlar, hakaret ediyorlar…
Konuşmuyorlar, aşağılıyorlar…
Söylemiyorlar, küfür ediyorlar…
Geleneklerimizde olmayan, kültürümüze yabancı, inancımızın asla kabul etmeyeceği, büyüklerimizden gördüğümüz, bildiğimiz ve kendimize örnek aldığımız terbiyenin dışında bambaşka bir saldırgan dil bu, sanki bu coğrafyaya ait değil daha çok bize yabancı bir kafanın enjekte ettiği bir davranış şekli bu. Aslında FETÖ'cülerin yıllardır kullandığı dilin çok benzeri bir dil bu. Gittiğimiz her yerde ayıplanan ve ne olur birilerinin buna dur demesi gerektiği haykırışlarıyla karşılaşmamızın nedeni bu olsa gerek.
Duymak istemiyorlar sadece kodlanmış boğa misali sürekli kırmızı rengi arıyorlar her yerde ya da kırmızıyı bulamadıklarında her rengi kırmızı görmeye başlıyorlar. Nasıl bir ruh halidir çözmek bir hayli maharet ister. Bir yere kadar anlayabiliyorsun çok şiddetli bir zaman diliminden geçti bu ülke ve dost görünen, saygınlığın doruğunu yaşayan kişi, kurum ve yapıların inanılmaz ihanetiyle karşı karşıya kaldık hep beraber. En son kanlı bir işgal girişimi ve ölümcül saldırısı oldu. Bu bile travma geçirmeye yeterli bir toplum için çok daha tehlikesi güven duygusunu yok etti. İnsanlar arasında kim kimdir tanımı artık belirsizleşti adeta kayboldu. Her an herkes her şey olabilirdi artık buraya kadar anlaşılabilir bir durum var, her şeye şüpheyle bakmak açısından ama bunun çok çok ötesi bir durumla yaşıyoruz artık.
Bu öyle bir şey değil.
Bunu kötü kullanma durumu söz konusu ve bundan bir kimlik bulma arayışı var sanki ve bu da artık acımasız bir dile dönüşüyor ya da freni patlak bir TIR misali önüne ne gelirse ya da ya ben ya da hiç kimse olmayacak anlayışı, düşüncesi, tavrı süre gelen ve bıktırıcı bir hal alan… En son Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Benim adıma yetkili kişi sözcümdür onun dışında fitne olur" çıkışıyla siyasetin en tepesinin müdahale etmesi gereken bir facia ile karşı karşıyayız.
Bunu yazarken bile her an şucu, bucu ile lince tabi tutulmak riski olmasına rağmen söylemek gerektiği inancındayım.
Kişilerin karakter ya da kişiliklerinden bağımsız bu zehirli dilin bir an evvel terk edilmesi gerektiği yoksa ödenmiş bu kadar ağır bedellerin derin bir kırılmayla karşılaşacağını söylemek için kahin olmak gerekmiyor. En son referandumdan çıkan yüzde 49-51 bandı bunun en somut işareti olarak görülmeli. Yok her şey yolunda diyorsanız mesele yok o zaman.
Ama siz de ben de çok iyi biliyoruz ki öyle tozpembe bir dünya yok. Sadece bir dakikalığına gözlerinizi kapatıp son bir haftada bile etrafımızda neler yaşandı diye bakarsanız daha çok düşman değil daha çok dost arayışının ne kadar da elzem olduğunu görürdünüz.
Yekpare bir dünya yok...
Yekpare düşmanlar yok...
Yekpare dostlar da yok...
Marifet dostlar yolunu inşa etmekten geçiyor. Yoksa etrafı dağıtmak için emek sarf etmeye gerek yok. Bunun için de akla ihtiyaç bile olmaz.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025