İlhami IŞIK
Ne çok duyduk bu sözü. Üstelik hiç beklenmedik anlarda, gizemli bir ses tonuyla nasıl da aşılmaz bir barikata dönüşür her seferinde. Öyle sanıyorum ki, soru ile yanıt arasındaki en uzun mesafeyi, bu çekimsiz, sarsak ve ne anlama geldiğini asla bilemeyeceğimiz cümleden daha iyi tayin eden bir başka cümle kurmak ya da duymak mümkün değil. Heybetli, kendinden emin ve paradoksal olarak itaat etmeye davet eden bir buyurganlık.
Bilmediğiniz şeyler var!
İyi ama biz de zaten bilmek için soruyoruz. ''Bilmediğiniz şeyler var'' demek bir cevap değil ki?
Elbette bilmediğimiz ve kimbilir belki de ömrümüzün sonuna kadar bilemeyeceğimiz o kadar çok şey var ki, onları bilme imkanına sahip olmadığımız için de, bütün ömrümüz yarım ve yanlış anlamalarla geçecek.
Filozofun dediği gibi ‘’ ben ne bilmediğimi biliyorum’’. Hepimiz ne bilmediğimizi biliriz aslında ve yine hepimiz o bilmediğimiz şeylerin eksikliğini gidermek için bilme çabamızı yoğunlaştırırız.
Ama ‘’Bilmediğiniz şeyler var’’ cümlesi, bilgi açlığımızı gidermeye talip olmaz; tam tersine bizi suskunluğa, tepkisizliğe ve koşulsuz itaat etmeye çağırır.
Madalyonun bir de diğer yüzü var ama; ‘’bilmediğiniz şeyler var’’ denilen türden birçok şeyin, olayın, sorunun ve duruşun hayal kırıklığı ile sonuçlandığına dair elimizde uzun bir liste var.
Hiç sorgulamadığımız öyle pek çok şey yaşadı ki bu ülke; yakın tarihimizden başlarsak sıralamaya, nasıl olur da bütün bunları o gün göremedik ya da değerlendiremedik diye şaşırmamak, üzülmemek mümkün değil. Ama esas ilginç olan şey, bu görmeme ve duymama halini sürekli devam ettiriyor oluşumuzdur, herhalde.
2010 anayasa referandumu ile doruğunu yakalayan demokrat ve katılımcı akıl, Ergenekon operasyonları ile hepimizin gözünün önünde bir biçimde hipnoz edildi. Bununla yetinmeyen şer ve şeytani akıl, çözüm sürecini çukur siyasetine dönüştürüp paylaşımcı ortak aklı tutsak etti ve galiba öngörü yeteneğimizi de dibine kadar köreltti. Gözlerimizi öyle kalın bir perde ile örttü ki, Suriye’de bunca kıyım ve katliamlara rağmen Esad’ın hala ayakta kalmasını sağlayan uluslararası güç dengesindeki değişimi göremedik.
Şimdi sorulsa; 1 Kasım 2015 seçim sonucunu 7 Haziran 2015 seçim sonucundan farklı kılan en önemli etken neydi diye; hepimizin cevabı yaklaşık 5 milyon seçmenin yeniden AK Parti tarafından yönetilmek istenmesidir, şeklinde olmayacak mı? Kendisini sahici bir değişime açan bir AK Parti iktidarı isteyen bu milyonlarca insanın, tek talebi daha çok demokratikleşme ve dolayısıyla daha çok demokrasi değil miydi?
7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki farka bakıldığında yaklaşık 5 milyona yakın seçmenin varlığından söz ediyoruz; bu milyonların istek, kaygı, umut veya eleştirilerini dikkate almayan siyaset tarzı, hoşgörü ile karşılanabilir mi?
1 Kasım seçimlerini sanki muhalefet partilerinin iktidar olmakta göstermiş oldukları beceriksizlik değil de kendi başarıları gibi okumaları ve bu büyük yanılgıyı derinleştirerek yanılgılar zincirinin büyüyüp daha karmaşık hale gelmesini ve bugüne uzamasına sebep olduklarını idrak edememek, sanırım, başlı başına bir analiz konusu olur her halde.
15 Temmuz kanlı darbe girişiminin bastırılması, aslında bir bütün olarak ülke ve vatandaşlarının Erdoğan ve sivil siyaseti sahiplendiğinin en belirgin açık işaretidir.
Halkın darbeciler ile kendisi arasına sokaklara çıkarak canı pahasına koyduğu mesafe, seçilmiş iradenin bir büyük demokrasi kazanımı haline geldiğini anlatır. Bu bütün dünyaya örnek olarak gösterilebilecek sahiplenme duygusu, yepyeni bir Türkiye’nin de ilk ve en asli temeliydi aslında.
AK Parti açısından artık öncelikli gündem olmayan bir başkanlık referandumunun Devlet Bahçeli tarafından birinci gündem haline getirilmesi, MHP açısından müthiş bir siyasal mühendislik örneği olarak kabul edilebilir! Peki ama AK Parti açısından bunun anlamı nedir?
Herhalde hiç kimse bize MHP ve Devlet Bahçeli’nin niyet konusunda ‘’Bilmediğiniz şeyler var’’ diyemez. Biz hem MHP’yi hem de Devlet Bahçeli’yi gayet iyi biliyoruz. Burada bilmediğimiz aslında AK Parti’nin ne istediğidir?
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025