İlhami IŞIK
Kişilerle kişiler, kişi ile toplum, toplumla devlet ve devletle devlet arasında konu olabilecek her türlü çağdaş ilişkinin günümüz koşullarında bir hukuksal işlem ya da eylem niteliği kazandığına hükmetmek artık bilimin gereğidir. Ayrıca bu durum bir hukuk devleti olmanın da gereğidir.
Birimler arasında sürdürülen her türlü ilişkinin bu hukuksallığı, tarafların söz konusu ilişkiden doğacak hak ve ödevlerinin, yetki, görev ve sorumluluklarının belirlenmesini ve güvenceye alınmasını sağlayacak bir “akit” in düzenlenmesini zorunlu kılmaktadır. Anayasalara bile bu bakımdan toplumsal sözleşme denilmesi hiç de keyfi değildir.
Özellikle, bireyin, devletle eşit ve aynı haklara sahip uluslararası hukuk kişisi değeri ve vasfını kazandıran AİHS’ nin getirdiği düzen içinde, devletten bireye kadar, birimler arası toplumsal ilişkilerin tümü “Sözleşme akdinin” nitelik ve boyutuna göre, ulusal ve uluslararası platformlarda mer’î hukuk düzeni ve normlarına uygun olarak yorumlanıp düzenlenerek karara bağlanması bir zorunluluk olmuştur.
Litteratürde; bağıt, akit, mukavele, kontrat gibi karşılıkları da bulunan Sözleşme kavramı, bir şeyi birine verme hususunda söz vermek, vaad de bulunmak anlamına gelen Sözlemek fiilinde türetilmiştir. Genel olarak sözleşme, birden çok kişinin birbirine karşı haklar kazanıp bir yükümlülük altına girmek için yaptıkları anlaşma diye tanımlanabilir. Sözleşme aynı zamanda, böyle bir anlaşmanın geçerliliğini kanıtlayan resmi ya da gayrı resmi belge, mukavelename, kontrat nüshası anlamlarında da kullanılır.
Genel insani kural olarak ve bütün ahlak yükümlülükleri bakımından kişi bir sözleşmenin altına imza atmışsa, o sözleşmenin bütün gereklerine uymak zorundadır. Sözleşmeden doğan kimi sonuçları kabul etmemek ve bu sonuçların yükümlülüklerinde kaçınmak veya imtina etmek, her şeyi başı sonu belli olmayan bir belirsizlikler sürecine havale etmek demektir. Bu durumun doğuracağı ağır sonuçlar, her zaman sözleşmelerden doğan gerekleri yerine getirmekten daha büyük bir maliyete neden olmuştur.
Açıkça söylemek gerekir ki; bir sözleşmenin gereklerini yerine getirmek güvenilir olmanın biricik koşudur. İnsanlar başka türlü nasıl birbirlerine güven duyabileceklerini bilemezler. Bütün insanlık pratiği güveni, sözünde durmak ya da sözleşmenin, sözleşilmiş olanının arkasında kapı gibi durmak olarak tarif eder.
Altında imzası olan bir uluslararası sözleşmenin arkasında durmayan, bu sözleşmenin gereklerini yerine getirmeyen bir irade, ulusal düzeyde, toplumsal mutabakat manasında imzalanmış hiçbir sözleşmeye de uyma gereği duymaz. Aynı iradenin farklı konularda daha tutarlı davranacağından nasıl emin olabileceğiz.
Seçilmiş ulusal iradenin uluslararası saygınlığı, altına imza attığı sözleşmelere sadık kalmasıyla ölçülür. Bunun başka kriteri yoktur. Bir zamanlar belirli bir ihtiyaçtan ötürü altına imza attığınız bir sözleşmeyi yok hükmünde sayamazsınız. Bu etik değil, ahlaki değil ve hiçbir hukuk kaidesiyle de açıklanamaz.
Anayasanın 90. maddesine göre, uluslararası sözleşmeler iç hukuktan üstündür. Bu hüküm anayasa da açıkça yazılıdır. Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi de altına imza attığımız bir uluslararası sözleşmedir. Bu iki temel ve bağlayıcı metne rağmen, başka bir yol izlemek ya da başka yollara tenezzül etmek her şeyden önce güven ve itibarı zedeler.
Mesele kişi ya da kurumlar değildir. Mesele bütünüyle hukuka uymak ya da uymamak meselesidir. Eğer biz bir hukuk devletiysek o zaman yapılacak olan şey bellidir. Hukukun üstünlüğüne inanmak bunu vaaz eder. Üstünlerin hukuku değilde gerçek manada hukukun üstünlüğüne iman etmişsek o zaman acı ilacı içmek zorundayız.
Çünkü hukuk, niyetlerimize göre ya da siyasal ihtiyaçlarımıza göre eğip bükeceğimiz, şekil vereceğimiz ya da olmadı onu yeniden tanımlayacağımız, omurgasız bir vasıta değildir. Bu çok tehlikeli bir zihniyettir ayrıca da.
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2025
1.07.2025
9.06.2025
18.05.2025
8.05.2025
28.04.2025
21.04.2025
13.04.2025
1.04.2025
16.03.2025